26 Eylül 2016 Pazartesi

# biten ilişkiler # inanmak

İNANMAK İLE İNANMIŞ GİBİ GÖRÜNMEK…


Bu ikisi arasındaki engin ve görünmez çizgi. Engin çizgi çünkü ucu bucağı yok. Öyle mi böyle mi düşün dur. Görünmez çizgi, çünkü bu sadece histir hislerle alakalıdır. Hayal et, düşün, taşları yerine oturt. Hadi bakalım ayıkla pirincin taşını :)

İnanmak ve inanmış gibi yapmak, işte asıl mesele budur arkadaşlar. İnanmak bir şey değil de kişi hangi durumlarda inanmış gibi yapar ve bunu yapmaya iten geri plandaki güç nedir? Ben size söyleyeyim, gerçi birçok nedeni var bunun. Ama ana etken kaybetmekorkusudur emin olun. Sonrasında konuyu uzatmak istememe gelebilir, sonrasında şu gelir bu gelir. Maddeleri çoğaltın ama unutmayın, kaybetme korkusunun yaptıramayacağı hiçbir şey yoktur dünyada. İşte bundan dolayı çoğu olaya susar sessizliğe bürünürsünüz. Karşı taraf size söyler de söyler anlatır da anlatır. Kafa sallarsınız, tamam dersiniz. Oysaki büyük bir olaydır içinde bulunduğunuz durumun tam karşılığı. Ama sizin içinizde öyle bir kaybetme korkusu vardır ki, haklı olsanız da susarsınız, gururunuz ayaklar altına alınsa da susarsınız, size yalanlar söylense ve bunun yalan olduğunu bilseniz de susarsınız. Sanılmasın ki bunu yapanlar eziktir, güçsüzdür, gurursuzdur, onursuzdur. Bunu yapanlar aşıktır aşık. Ama aptal aşıkişte işin kötü tarafı bu. Siz bunları kaybetmekten korktuğunuz için yaparsınız karşı taraf sizi aptal ya da enayi diye yaftalar. “yine kandırdım”, “yine susturdum”, “yine unutturdum” yav he he…

Güven… Tek kelime, kocaman bir anlam. insan güvenmediği biriyle arkadaşlık eder mi? Peki ilişki? E ya peki evlilik? Oppss, durun ağır geldi bana da :) Cevaplar tabii ki de hayır. Kaldı ki hayır olsun zaten bir zahmet. Ama yapanlar yok mu var. Güvenmediği halde karşı tarafa, ilişkisini yürütmeye çalışır zavallı aşık. Aşkına zeval gelmesin ister, şanslar verir her defasında. Hep bir düzelme umuduyla, yitirilen güven geri kazanılır mı? Kazanılır kazanılmasına bu konuda olumsuz düşünmeyin. Yitirilen güven tekrar yerine getirilir ama burada güvenilmeyen kişiye büyük bir rol düşüyor işte. Hele hele biliyorsa kendisine güvenilmediğini, tekrardan güveni kazanmak için çalışacak savaşacak arkadaşım. Haa yapmıyor mu, gram önemsemiyor, gram sevmiyor, gram değer vermiyor derim ben o insana işte. Peki her defasında güvensizlik yaşayarak hala bir şeyler için didinenlere ne demeli? Bu da tek kelime; aptal!


Herkesin bir değeri var arkadaşlar, herkesin hayat karşısında bir duruşu. Gücümüzü alaşağı eden de ne yazık ki içinde bulunduğumuz duygu yoğunluğudur. Aşk…
Size yok aşkınız için gidin her şeyi yapın asla diyemem. Kimisi tutkulu sever, kaybetmekten korkar, aşk gözünü kör eder gurursuz olarak da görülür onursuz da. Bunu kimsenin anlamasını beklemeyin zaten. Kimdir gurursuz? Sevdiği için birçok şeye tölerans gösteren mi? Sevdiği için karşı tarafın bir çok yalanına susup geçmek mi? Sevdiği için başkalarına tercih edilmeye susmak mı? Nedir ya sizce gurursuzluk? Siz nasıl yorumlarsınız? Gurursuz kimdir biliyor musunuz? Karşı tarafın sevgisi göre göre onun aşkını ayaklar altına alandır. Karşı tarafın aşkını bile bile duygularını kötü şekilde kullanandır. Gurursuz kimdir biliyor musunuz? Karşı tarafın masumluğu karşısında tek ayak üstünde bin bir çeşit yalan konuşandır.

 Aşk, içinden nasıl geliyorsa yaptırır insana. Oyun işi, plan işi değildir. Yürek işidir diyoruz ya işte, içinizden nasıl geliyorsa yaşayın aşkınızı. Bırakın insanlar sizi gurursuz sansın, bırakın karşı taraf sizi “nasıl olsa bana aşık ve beni kaybetmekten korkuyor zaten” diye görsün. Siz kendinizden emin olduktan sonra… Ama ne olursa olsun, sakın ola karşı tarafa inanıyormuş gibi görünmeyin. Ya bunu yapmayın. İnanmadığınızı o kadar iyi biliyorsunuz ki ama işte kaybetmek istemiyorum telaşıyla konu uzamasın tedirginliğiyle sus pus olmayın. Kadınlar erkekler… Kimseniz, asla ayrım yapmadan hepinize söylüyorum bunu. Bunun pişmanlığını sonradan çok fena yaşarsınız benden duymuş olmayın ama :) İnsan en çok yaptıklarına değil de yapamadıklarının pişmanlığını yaşarmış, bunu sakın göz ardı etmeyin.

Büyük bir kudret aşk ve kabul edelim ki kolay bulunmuyor. Bulunmak değil de kolay hissedilmiyor çoğu yürek tarafından. Günümüz aşklarından daha doğrusu aşk gibi görünenlerinden bahsetmiyorum. İki göğüs bir bacak arası değil bahsettiğim aşk. Anlamı gel zaman git zaman içinde değişince affınıza sığınarak aşkın açıklamasını yapar oldum yazıklar olsun bu duyguyu buralara getiren organlar arası nöbet tutan hissiyatlara. Ha belki benim de yaşım pek yetmiyor asıl aşkı anlatmaya ama aşık olmayı biliyorsanız, ve içinizdeki duyguyla gördükleriniz arasındaki farkı çok rahat algılayabiliyorsanız, en önemlisi de yatağa gitmekten çok gözlerine bakmayı tercih ediyorsanız yaşa başa bakmadan ahkam kesebilirsiniz.


Engel olamaz ki insan duygularına. Fışkırıverir vallahi içinden Niagara misali. Ama engel olabileceğiniz konulardan lütfen kaybetme korkusundan arındırıp kendinizi ona göre davranın. Dediğim gibi aşık olmanın pişmanlığı olmaz. Değer vermenin sevmenin önemsemenin asla pişmanlığı olmaz. Ama inanmıyor olmanıza rağmen, kafanızda soru işaretlerinin önü arkası kesilmiyor olmasına rağmen siz hala inanmak istiyor ve inanmış gibi görünürseniz işte bu sıkıntı. Çünkü sonrası gelir, inanmadığınız şeylere inandırılmak zorunda bırakılırsınız. Haykırmak istersiniz karşı tarafın yüzüne bazı şeyleri ama bir şey tutar ya size, kahrolasıca kaybetme korkusu diyoruz buna. Ama unutmayın ki, kaybedilen şeylerin yerine yenisi pek tabii ki de koyulabiliyor. Kah uygun kah değil.

Demem o ki; aşık olun, gözünüz bağlansın, yüreğiniz seler sular gibi aksın ama aşkınızın kişiliğinizi değiştirmesine lütfen izin vermeyin. Ödün verilen bazı huylar üzgünüm ama geri kazanılamıyor. Ya inanın ya da inanmış gibi görünmeyin…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder