12 Mart 2018 Pazartesi

AŞKA İNAT YAKIŞMAZ!

00:20 0 Comments


Konuyla ilgili gözüm kapalı söyleyeceğim yegane cümle şudur ki tamamen kendi kişisel düşüncem bu yönde; “aşkın olduğu yerde inada yer yoktur ancak inadın olduğu her yer aşka açıktır” bilirkişi gibi olmamış mı sevgili millet. Ben yazdım ben yazdııımmmm J

Çoğu yazımı okuyan bilir ki aşka inan olsun sonsuz saygım var. Zamanında büyük bir kazık yemiş olmama rağmen yine de saygı duyuyorum J Her ortamda her şartta aşk oluşabilir. Toplu taşıma ortamında rastlarsın belki hayatının aşkına ya da kulağında kulaklıkla yolda müzik dinlerken. Ya bir konser esnasında takılır gözüne ya da bir tartışma ortamında. Nerde ne suretle olursa olsun, varsa kaderde arar bulur girer gönlüne o aşk iksiri. Amaaaaa aşkın olduğu yerde her şeye müsamaha gösterilmez bunu bilir bunu söylerim. Hele hele inatlar var ya hem en nefret ettiklerim hem de ilişkiyi en çok zedeleyen davranışlardandır bana göre.

Sırf aşıksınız çok seviyorsunuz diye her şeye susmak olmaz. Ay hele hele kadınsanız, kadının en büyük gücü olan konuşmayı askıya almak olmaz J Çoğu insan aşık olunca böyle bi sus pus oluyor sevdiceği karşısında. İşte aman efendim sen bilirsin aşkımlar da, tamam dediğin gibi olsunlar da, aaaa ne demek ben sevmem senin sevdiğin her şeyi ben de severim bitanem cümleleri cirit atar ikili arasında. Ama bir taraf daha çok kullanır zira o da daha çok seven taraftır zaten. Ne gerek varsa artık böyle vıç vıç şeylere ama neyse herkesin aşkı yaşayış tarzı farklı tabi. Kimse kusura bakmasın ama herkesin aşka saygısı olmalı. Ha saygın yoksa aşkın olduğu ortamdan koşar adım uzaklaşman gerekiyor dostum. Zaten demiyor muyuz her güzelliğin başı saygıdır diye. Kesinlikle yerinde tespit. Çiftler de birbirlerine saygı duyduğu anda kuvvetle muhtemel ortada ne bir problem kalır doğru düzgün abartmak için ne de ayrılıklar ayyuka çıkar günümüzde olduğu gibi.


İnat, çağımızın hastalığı. Herkeste her konuda bir inattır gidiyor valla anlam veremiyorum ben. Bir şeyi bilmezsin susarsın, bilgin yoktur susarsın, tartışmak istemiyorsundur susarsın, konuyu uzatmak istemiyorsundur susarsın. Bunlar gayet normal değil mi sizce de? Ancak bazılarımız var ki, amaannn nerden bulaştım buna diyebileceğiniz cinsten. Bunun bir de aşıklar arasında ilişkide yapıldığını düşünün. Hey yavrum hey her yer ring, her yer arena J İlk paragrafta ne demiştim? Aşkın olduğu yerde inada yer yoktur ancak inadın olduğu her yer aşka açıktır. Seviyorsanız bir şeyi inat etmenize gerek yok. Aslında işin doğrusu şu ki, seviyorsanız inada ortam oluşturmamalısınız. Ha her zaman güllük gülistanlık gitmez ilişkiler ama inat etmek bir ilişkiye zarar verme yöntemlerinden en son sırada yer almalı bence. İnat, arkadaşınızla da ediyorsanız sevimsiz sevgilinizle ediyorsanız da aynı. Genel olarak zaten çirkin olan bir davranış biçimini, sevdiğiniz insana uygulamanız sizi de çirkin gösterecektir inanın bana. Konu ne olursa olsun her zaman orta yol bulunur diye düşünenlerdenim. Güzel yaklaşın birbirinize sevgili aşıklar, gereksiz inatlarla üzmeyin be kendinizi. Adamın asabını bozuyorsunuz ha J

Cilveli, işveli inatlaşmaları saymıyorum, çünkü onlar inadın tadı tuzu J Ancak oturup da ciddi ciddi bir konu hakkında yok sen beyaz diyorsam beyazdır aman ben kara diyorsam karadır diye zıtlaşmak bir çocukça iki gereksiz. Ne diyoruz devamlı, saygı saygı saygı. Nerede olursa olsun işe yarıyor canım benim ya. Bakın deneyin, aranızdaki saygıyı güçlendirdiğinizde ortada ne inat kalacak ne de şiddetli geçimsizlik J

8 Mart 2018 Perşembe

GÖZÜ KÖR AŞK!

22:20 0 Comments

Aşkın gözü kör mü acaba? Uyan artık bitti bu rüya” diye nostaljik bir şarkı vardır ve konuya girişte inan olsun direkt aklıma gelen güzelim sözler bunlar oldu. Tamam dağılabilirsiniz millet J Çoğu insan aşkın gözü der ya hani valla bir sinir oluyorum anlatamam size. Ne demek aşkın gözü kör efenim ne demek? Yani şey tamam kör olduğu noktalar yok değil var elbet meretin ama bu konu hakkında genelleme yapılmasına kızıyorum. Çünkü bu konu hakkında bence görüşler ikiye ayrılır. Pek tabii ki kör olduğunu savunanlar olmakla birlikte, aşkın kilometrelerce uzağı dahi hissedeceğine göreceğine dair inançlar da yok değil hani. peki millet sizce aşkın gözü kör mü dersiniz?

Şimdi ilk önce “aşkın gözü kör mü” sorusunun neden ortaya atıldığına dair minnak bir akıl yürütme yapalım derim. Kör olduğunu düşünenler bence birçok hatayı görmezden gelip, sevgisine aşkına sahip çıkanların ortaya atmış olduğu bir inanış. E durum böyle olunca tabii ki de aşkın gözü kördür diyecekler. Düşünsenize aldatılıyorsunuz, yalan konuşuluyorsunuz, sevginiz ayaklar altına alınıyor yine de karşınızdakini affedip yola devam ediyorsunuz. E sorarım sizlere, hakikaten bu durumda aşkın gözü kör değil de nedir? Körlük bu resmen aşk körlüğü, mantığın devre dışı bırakılıp yüreğin tüm benliğinizi ele geçirme harekatı. Her şeye tamam diyorsunuz bu harekatta. Alttan almalar cirit atıyor ilişki içinde. Niye? Niyesi hem kaybetme korkusu güdüyor bu aşkan hunharca yanan kalpler hem de gözünü bağlamış ya aşkı doğru ve yanlışı ayırt edemiyor. Ay valla “olur mu canım öyle şey. Gamze saçmalıyorsun” dediğinizi duyar gibiyim ama inan olsun böyle aşıklar var arkadaşlar. Şahit olmuşluğum var ondan dolayıdır böyle emin konuşabiliyorum. Kişi ilişki içinde belki göremiyor bazı şeyleri, her şeye tamah ediyor. Birçok şeyi görmezden geliyor. Mutsuzluğa razı geliyor ama hayatındakini bırakmıyor. Eşi dostu bir iki söz söyleyecek olsa kulaklarını tıkıyor, duymazdan geliyor. Evet dış etkilerin ilişkiye müdahale etmesine ziyadesiyle karşıyım ben de ancak bazı durumlarda bizim göremediklerimizi dış kapının mandalları inanın daha iyi görüp analiz edebiliyor. He tabi bu güvendiğimiz kişilerse söz hakkı verilmeli tabi. Uyulur uyulmaz, o kişinin sözü dinlenir dinlenmez neyse ama yine de kulak verilmeli bazı durumlarda.


Şimdi gelelim aşkın gözünün kör olmadığını savunan düşünce anlayışına. Aşkın gözü kör değildir hatta aşkın gözü yoktur saçmalamayın gibi ifadelerle olayın soyutluğunu tamamen ortadan kaldıran mantıksal kişilerin yapmış olduğu açıklamalardır bunlar J Arkadaşlar bazı kişiler duygularının esiri olmadı olmaz. Tamamen mantığıyla hareket edip, en ufak yanlış ya da hatada ilişkisine son verecek kadar da gözü kara cesur yüreklerdir bu kişiler. Tamam bu kişiler duygusuzdur demiyorum kaldı ki kimsenin duygusuz olduğuna inanmıyorum. En duygusuz görünümle, taş kalpli diye nitelendirdiğimiz insanların bile içten içe duygusala bağladığı anlar olduğunu biliyorum. Ama nedense gard olarak mı görüyorlar acaba duygusuz görünmeyi bilemiyorum ama kalbi olan herkesin kenarlarda köşelerde dahi kalmış olsa duygusu vardır. Ay kıyamam yaa bir de bazı bazı açığa çıkartırlar pas tutmuş duygularını pek de şeker pek de cici pek de sevilesi olurlar valla. Ha diyordum ki evet evet mantıksal çıkarımlar sonucu ilişki yaşamamaya çalışan insanlar, dediğim gibi aşkın gözünün kör olmadığını iddia ederler. Çünkü neden? Tamam seviyorlardır aşıktırlar ama mantıklarına uymayan en ufak bir davranışı, hareketi, sözü sittin sene unutmaz unutmadıkları gibi de ilişkilerini bu şekilde yürütmezler. Tabii ki istisnalar yok değil, elbette var. Ancak unutmamak gerekir ki sevgili istisnalar ne yazık ki kaideyi bozmuyor JBu kişiler ne aldatılmayı, ne yalanı, ne riyakarlığı, ne aşkına tam anlamıyla karşılık bulamamayı ya da ilişki içinde yaşanan tatsız can sıkıcı şeyleri kabul edemezler. “Başlarım ulen ilişkisine” deyip başladıkları gibi de bitirmeyi bilir bu cengaver yürekli ablalar abiler. Valla bir şey itiraf edeyim mi? Hep saygı duymuşumdur ha bu tarz insanlara. Yani tamam ben de çok fazla duygu manyağı değilim mantığımla eş değer gitsin isterim ama pat diye de ilişki bitiremiyorum ha J Karartamıyorum gözlerimi nedense. Ama işte mantığı 354 adım önde giden insanlar heyt bee yavrularım onlar var ya onlar çat diye keserler tüm bağlantıyı. Ha tabii ki de yürekleri yanar belki belli bir süre. Ancak duygusal insanlara nazaran pek kolay atlatırlar yaşanılan kötü ilişki deneyimlerini. Ve bu insanlarda da şöyle bir özellik var, seviyor olsa da karşı tarafı eğer mantığına uymuyorsa başlamıyor bile ilişkiye. Bu da ayrıca konuşulacak bir konu valla.


Tüm bu çıkarımlardan yola çıkarsak sevgili millet, aşkın gözünün kör olduğunu iddia edenler unutmayın ki karşınızda mantığı duygularının önüne geçmiş nice insanlar var. valla aşkın ister gözü kör olsun ister yüreği zengin fark etmez. Aşk güzel bir duygu, değişik şeyler hissettiren aynı anda farklı kimliklere bürünebildiğin yegane nasip. Aşkı bulmak zor, kaybetmek ise saniyeler sürebilir. Onun için millet bulduğunuzda aşkı ve doğru aşk olduğuna da az buçuk inanıyorsanız ne olursa olsun savaşın uğruna. Dedik ya kolay bulunmuyor diye. Üç günlük dünya anasını satayım, tadını çıkarın yahu her anın. Kavga edecekseniz de edin sonrasında sevişip barışırsınız zaten J


Herkese aşkından gözü belki kör olmayacak ama her şeye gücü yetecek nice mutluluklar dileriiimmmJ

4 Mart 2018 Pazar

HAKLIYKEN ÖZÜR DİLEYEN OLMAK!

22:17 0 Comments

Arkadaşlar başınıza geldi mi hiç? Ortada bir durum var ölümüne haklısınız ama yine de gidip özür diliyorsunuz. Yaşadınız mı bunu? Tecrübe ettiniz mi? Yaşamadıysanız inanın çok şanslısınız. Yahu özür dilemek bir şey değil de kaldı ki özür yeri geldiğinde erdemdir ki bu apayrı bir konu ama haklı olup da özür dileyerek haksız duruma düşmek var ya, işte asıl mesele bu yeminle.

Neden haklı olduğumuza inandığımız bir konuda, yine de gider özür dileriz millet? Fikri olan! Kendimce ben birçok yorum getirdim olaya. Ha bazıları özür dilemeyi gururuna yediremez, haksız dahi olsa iki hece yahu dört harf kelime dökülemez dilinden, “özür” be hepi topu özür dileyeceksin ama yok. Nefret ettiğim tiplerin başında gelmeleriyle birlikte bi bitin diye de isyan edesim var onlara. Ama şey durun konu yine başka yerlere firar ediyordu ki toparladım yine, özür dileyememekten değil de haklı olup da özür dilemekten dem vurasım var bugün. Tecrübeyle sabit olunca demek J Arkadaşlar karşınızda, haklı da olsa haksız da olsa özür dilemeyi kendine görev edinmiş bir kızceğiz var; ben yaa uzaklarda aramayın valla da ben J Özür dilemenin gururla, büyüklük ya da küçüklükle ya da her neyseyle alakası yoktur bence millet. Kaldı ki haksız olduğunu bilip de özür dilemek bence inanın yüceliktir, büyüklüktür, saygıyla önde eğilinmektir.

Eğer haklı olduğunuza inandığınız bir konu için yine de özür diliyorsanız kesinlikle karşı tarafı kaybetme korkusu güdüyorsunuzdur arkadaşlar. İster çok sevdiğiniz bir arkadaşınız olsun isterseniz de sevgiliniz olsun. kesinlikle ama kesinlikle kaybetme korkusu taşıyorsunuz içinizde, özür dilenen kişiye karşı. Yok ki bunun başka açıklaması olamaz da zannımca. Haa bir de şöyle bir şey düşünüyorum ben, yine haklısınız ama yine özür diliyorsunuz, o zaman konuyu daha fazla uzatmak istemiyorsunuzdur. Karşınızdaki hele de inatlıkta çığır açmış biriyse, ve ne diyorsanız deyin ne yapıyorsanız yapın hala suratı asık ve size isyanlardaysa siz de durumu daha fazla uzatmak istemez, alttan almak suretiyle özür dilersiniz. Bu iki açıklama dışında ben haklıyken özür dilemeye başka bir mana getiremiyorum arkadaşlar. Varsa başka bir fikri olan gelsin yazsın bana valla, ona da yer verelim.


Şimdi arkadaşlar ben aşkta asla ama asla gurur olmaması gerektiğine inanan biriyim. Seviyorsanız karşı tarafı, huyunu suyunu sesini kokusunu çok ciddi bir sorun yoksa ortada alttan almayı da bilmeli, yeri geldiğinde özür de dilemeli, affedilecek bir konu varsa ortada affedilmeli ve aşkınızı yaşamaya mutlu mesut devam etmelisiniz diye düşünüyorum. Haa demesi kolay diyeceksiniz de, inan olsun tecrübe konuşuyor burada J Hem neyin gururu neye karşı gurur yahu. Haa ayy Allah esirgesin çok mühim bir şey olmasın tabi bazı şeyler vardır ki bırakın gururu karşı tarafın yüzünü dahi görmek istemezsiniz artık. ama konumuz haklı olup da özür dilemekse eğer, bu da gururla doğru orantılı bir koruysa eğer değinmeden geçemedim valla. Seven insan kaybetmekten korkandır millet. Kim ne derse desin bana göre seven insan karşı tarafın üzerine titreyen, üzmemeye çalışan, mutlu etmek için elinden gelen her şeyi yapan ve yeri geldiğinde haklı olmasına rağmen özür dilemeyi bilendir. Çünkü korkuyor beee kişi ölüyor kaybetmekten seni. Sen de biliyorsun onun haklı olduğunu ama o kadar alışmışındır şımarmaya, karşı tarafın seni sevdiğini bildiğin için de onun sana gelmesine nasıl alışkınsındır. Onun için özür dilemesi sende bir değişiklik yaratmaz. Ya da şaşırtmaz, ya da kafanda soru işaretleri oluşturmaz. Eğer sen de zaten özür dileyen taraf kadar seviyor olsaydın onun da özür dilemesine gerek kalmazdı o da ayrı bir konu ama, “nasıl olsa beni kaybetmekten korkuyor” kafasındasın ya mecbur gelip özür dileyecek karşı taraf senden dimi? Evet arkadaşlar bazı insanlar maalesef ki böyle kafalara giriyor ama ben onlara da çok suç bulmuyorum çünkü onların bu hale gelmesindeki en büyük etken seven tarafın fütursuzca sevgisidir işte bu kadar J

Seven insan dediğim gibi sevdiğinin üzerine titreyen ve onu kaybetmekten çılgınlar gibi korkandır. Tartışma olduğu zaman, mevzu uzamasın birbirimize kırılmayalım ayrı düşmeyelim diye de gidip iyine özür dileyen taraftır haklı olmasına rağmen yaşanılan sorunda. Ben bu durumu asla yadırgamıyorum, kaybetme korkusunun ne demek olduğunu çok iyi bilen bir ablanız var nihayetinde karşınızda hey yavrum heeyyy J Tecrübe etmesem yazabilir miyim yahu zaten böyle bilirkişi edasıyla J Arkadaşlar size tavsiyem naçizane şu olacaktır ki, evet tabii ki de özür dileyin. Özrün seni beni olmaz olmamalı bence. Haklı haksız aranmadan eğer özür dilemek var olan sorunu ortadan kaldıracaksa ne gurur dinleyin ne inatlaşın ne de bekleyin birbirinizden. Varsın gurursuz bilinin nihayetinde sorunu ortadan kaldırmış ve kafanızı rahatlatmış olacaksınız. Ama bunu tekrarladığınız takdirde, yani mütemadiyen özür  dileyen olduğunuz takdirde ne yazık ki karşı tarafın eline de koz vermiş olursunuz. Benim bir şey yapmama gerek yok zaten o yine tıpış tıpış gelip özür dileyecek denmesin de arkanızdan J


Bir de arkadaşlıklar başta olmak üzere ikinci çeşit haklı olup özür dileme olayı var ki o da daha fazla inatlaşmamaktır. Yani arkadaş sevgili fark etmez. Burada kaybetme korkusu gütmekten ziyade, konudan artık sıkılmışsınızdır karşı tarafta susmak bilmiyordur hala kendinin haklı olduğunu savunuyordur işte bu durumda özür dileyerek olayın kapanmasını istersiniz. Ya da susacaksınız o kişiye karşı o biraz daha konuşsun nasıl olsa susacaktır J Böyle bir durumda ben genelde hafifçe tebessüm edip dinliyormuş gibi yapıp kafa sallarım o da anlar benim artık kayıtsızlığımı ve daha çok sinir olur ve susar. En güzel yöntem bu şiddetle tavsiye ederim J Ama bazıları bu bakışları ve tebessümleri de anlamaz ama anasını satayım susmaz da işte böyle bir durumda da, “tamam canım haklısın özür dilerim” der biraz sinir olmuş olursunuz ama en azından tartışma ortamından kurtulmuş olursunuz. Bırakın karşı taraf kendini yine haklı bilsin, bırakın içten içe gururlansın özür dilettiği için, bırakın ne düşünürse düşünsün. Sizin içiniz ve kafanız rahat ettikten sonra vız gelir tırs gider öyle değil mi? J

Özür dilemek de yine karşı tarafla doğru orantılı olmalı ama buna da dikkat edin sevgili arkadaşlar. Özür dilemeyi erdem değil de başıboş bir kelime olarak görüyorsa zaten bu kişiye ne özür işler ne gözyaşı ne kavga ne de tartışma. En kolayı arkadaşlığınız ya da ilişkinizi bitirmek olacaktır zannımca. Böyle bir insan hayatımızda olsa ne olur olmasa ne olur nihayetinde. Ama unutmayın ki özür dilemek gerçekten birçok konuda hem kafanızı hem içinize rahatlatacaktır. Onun için ay ben haklıyım asla özür dilemem kafasına girmeyin ve deneyin. Bakın sonuç mükemmel olacak J


Ama yine de gereksiz yere özür dileyen olmayın da siz J

26 Şubat 2018 Pazartesi

SEVMEK YA DA SEVİLMEK, İŞTE ASIL MESELE BU!

23:25 0 Comments

Fuzuli’ye sormuşlar, “sevmek mi sevilmek mi?” diye. O da cevap vermiş, “sevmek. Çünkü sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın.”

Canıııımmm Fuzuli ne de güzel konuşur ne de yerindedir her bir söylemi. Sevmek evet, bilemezsin çünkü gerçekten karşı tarafın tam olarak hislerini. Anlayamazsın da emin de olamazsın. Ama kendi duygularından öyle mi, kim ne derse desin “ben kendimi ve duygularımı biliyorum. Eminim” dersin geçersin. Buna asla sözüm yok, nihayetinde Fuzuli ne demişse doğru demiştir. Ama millet bence kesinlikle “sevilmek”…Ayy durun şimdi benimki de ünlü olur, Google aramalarda çıkar mı dersiniz J Gamze’ye sormuşlar, sevmek mi sevilmek mi diye. O da cevap vermiş, sevilmek JJJ

Sevmek var yaa nasıl da mutluluk veren bir his ayy nasıl da gazlı balonlar gibi havaya uçuran bir mutluluk belli değil. Seviyorsun ya çünkü bin bir türlü kelebekler uçuşur karnında oradan oraya. Ama millet sevilmenin verdiği mutluluk senin sevdiğinin iki katını sağlıyor bu da böyle biline J Yani şey tabi bana göre. Çünkü seven insan mutlu eder, çünkü seven insan değer bilir, çünkü seven insan sevdiğini mutlu edebilmek için elinden gelen her şeyi yapar, seven insan kendinden ödün verendir. Seven insan korkar be korkar. Yanlış yapmaktan, karşı tarafı üzmekten, kırmaktan korkar. Mutlu etmeye odaklanmıştır ve karşı tarafın da sevgisini kazanmaya. Haa yine belki emin olamazsın ama onun yaptıkları ve söyledikleri karşısında gel de mutlu olma. Bakın burada kesinlikle cinsiyet ayrımı yapmıyorum yanlış anlaşılmasın. Haa değinmeden geçemeyeceğim, geçenlerde bir mesaj aldım, “hep kadınlar için yazıyorsun kadınlara yönelik. Oysaki erkek de alışveriş yapar erkek de kıskanır. Hiç bu açıdan düşünmüyorsun” diye. Yahu evet iyi hoş da, bir kadın olarak tabii ki de kendimden yola çıkarak yazacağım, kendi tecrübelerimi kendi hemcinslerim gözünden yansıtacağım. Ve genellikle cinsiyet ayrımı yapmamaya pek tabii ki dikkat ederim ancak BAZI KONULARDA kadınları ve yaşadıklarını anlamam daha yerinde olacağından tabii ki de kadın gözüyle anlatıyorum.


Neyse bu ek bilgiyi de paylaştıktan sonra konumuza devam edebiliriz bayanlar ve BAYLAR J Evet dediğim gibi bence sevilmek. Emin de olunabilir gibi geliyor aslında bana. E düşünsenize az önce de söylediğim gibi, seven insan kırmaktan üzmekten çekindiği gibi mutlu edebilmek için elinden gelen tüm gayreti sarf eder hatta yorgun bile düşer bazen ama yine de devam eder sevdiği kişiyi mutlu etmeye. Ufacık bir sözle, minicik sürprizlerle, yaptığı hareketlerle yani neyse ne. Mutlu etmeyi bilendir seven insan. Haa sen de geç bu yapılanları karşıdan öyleee oturmuş izle demiyorum arkadaşım. Sen de elinden gelen gayreti gösterirsin artık ne biliyim sen ne hissediyorsan öyle davran Jsadece ilişkiler olarak da ele almıyorum ha konuyu o da yanlış anlaşılmasın. Belki arkadaşına duyulan sevgi, belki çocuğuna, belki bir yakınına. Yani seviliyorsun diye kişinin başınaa da çıkmayacaksın tabi. Şımarmayacaksın. Amaann nasıl olsa beni zaten seviyor demeyeceksin. Demeyeceksin ya haddini de bileceksin. “Ayyy nasıl da seviliyorum” diye kendi kafana buyruk salak saçma şımarıklıklarda bulunmayacaksın.

Sevmek pek güzel bir duygu ama sevildiğini bilmek bunun galakside hani sayısı bilinmeyen gezegenler var ya hah işte o misal daha güzel. Sev sen yine, nasıl olsa seviliyorum deyip de kendini geri çekme. ama sevilmeye daha çok izin ver diyorum işte. Senin sevdiğinden daha çok karşı taraf seni sevsin eğer mutlu olmak istiyorsan. Valla bakın bunun formülü açık haa, mutluluk : sevilmekJ
Bakın şimdi arkadaşlar çözümleme yapalım sizinle şöyleee enine boyuna J Siz mesela birini çok seviyorsunuz. Kurduğunuz cümlelerle, davranışlarınızla, hareketlerinizle bunu her fırsatta belli ediyorsunuz. Tamam mı bu cepte dimi hah şimdi bir de aynı şeylerin karşı taraf tarafından size yapıldığını düşünün. Çok seviliyorsunuz, size sarf edilen her cümleden, her davranıştan bunu anlayabiliyorsunuz. Eeee? Sonuç? Sonuç açık arkadaşlar. Demek ki seviliyorsunuz bu kadar net.
Evet kendi duygularından olduğu kadar karşı tarafın duygularından emin olamazsınız belki. Belki varsayımlar üzerinden gidersiniz. Acaba mı? Ama sakın ama sakın unutmayın, seven insan mutlu eder. Seven insan kırmaz. Seven insan fedakar ve seven insan kaybetmekten korkandır. Sevildiğinizi ahan da buradan anlayın valla. Kaybetmekten korkmak. Eğer karşı taraf sizi kaybetmekten korkuyor ve buna göre hareket ediyorsa tamam anam babam kaçırma o arkadaşı. Bırak sevsin hunharca ve emin ol seni sevdiğinden. Başka bir açıklaması yok bunun. Bu kadar net işte. Ayy kendimi bir an ilişki uzmanı gibi hissettim yalnız, olurmuş mu acaba benden bunu da düşüneyim yeni meslek dalları hiç fena olmaz hani J


Sevmek mi sevilmek mi, ikilemi herkes için farklı bir açıklama getiriyordur beraberinde. Ama şunu bilin,sevildiğinizden de emin olabilirsiniz millet en az sevdiğiniz kadar hem de. Tek bir kelimeden bile emin olabilirsiniz. Onun için sevdiğiniz kadar sevilin diyeceğim ama olmuyor olmayacak da biliyorum. Sadece sizlere naçizane söyleyebileceğim, sevdiğinizden çok sevilin. Siz de sevmeyi ihmal etmeyin, ancak karşı tarafın sizi daha çok sevmesini dileyin.  Mutluluğu asıl o zaman yakalarsınız işte. Net!

25 Şubat 2018 Pazar

HAMARAT KIZLAR SÜSLÜ KIZLARI DÖVER!

22:35 0 Comments

Başlıktan yola çıkarak hangi tarafı tuttuğumu çıkarmaya çalışmayın millet. Hamaratıdır, süslüsüdür önemli değil. İnsan olsun yeter bize :) Kendimi erkekler yerine koyarak düşündüm, kuvvetle muhtemel birçoğunun vereceği cevap da bu şekilde olacaktı zaten, "insan olsun yeter".

Arkadaşlar inan olsun bu yazıda eski sevgilimden başka kimseye atıfta bulunmuyorum valla :) Zira en kötü tecrübelerimin başmimarıdır kendisi. Ben çok güzel bir kadın değilim. İşte makyajtır, saçtır, fotoğraflarda da işte oynamadır bilmem ne derken e şükür elim yüzüm de düzgün öyle kendi kendime geçinip gidiyorum. Ha hamarat mıyım? İşte o da tarşılılır. Benden daha nice elinden neler neler gelen hatunlar var Allah için. Ama işte ben de kendi çapımda, elimden geldiğince şey ediyorum yani :) Ama gelin görün ki, sen erkeğin için saçını süpürge et, yemek yapmayı öğren, ev temizliğinde sınır tanıma, onu rahat ettireceğim elinden gelenin daha da iyisini yapmaya çalış ama gitsin kalçası büyük işte efendime söyleyeyim göğüsler kafa kadar, sarışınıdır esmeridir daşıdır gününü gün etsin. Bu ne şimdi? Hangi vicdana sığar bilemiyorum ama vicdan değil bu tamamen bilmem ne çocukluğu kimse kusura bakmasın. Aslında adamlara da kızmamak lazım millet. Neden biliyor musunuz? E yapmamak lazım çünkü. Şöyle ki, sırf adam mutlu olacak diye aman efendim yeni yemekler öğreneyim de, temizlikte sınır tanımayayım da, el üstünde tutayım bir dediğini iki etmeyeyim de. Yahu sebep? İşte Allah kahretsin ki iş işten geçtikten sonra ben de bunu sorabildim kendime, Sebep? Bu kadar yapmanın anlamı yok kim olursa olsun. Kendinizden ödün vererek yaptığınız her iş size kötü bir tecrübe olarak döneceksin sakın aklınızdan çıkarmayın.x


Genelleme yapmamakta elbetteki fayda var. Bazı baba yiğit abiler, kadınların görsel güzellik dışında kalan güzide özelliklerini sever. Yok mu onların da etrafında süslü püslü hanımcıklar ya da hiç mi karşılaşmıyorlar bir yerlerde. Ama o abiler ne yapıyor, etraflarında hiç o kadınlar yokmuş gibi davranıyor. Çünkü etrafında pır dönen ve elinden her iş gelen bi sevdiceği vardır. Bunu da geçtim bazılarının çok istediği tipler değil süslü püslü kadınlar belki. Hamarat olsun, terbiyeli olsun, yok işte ağır başlı olsun bu tarz kadınlardan daha çok hoşlanırlar haliyle algı meselesi bakmazlar haliyle görmezler. Ama işte binde birdir belki bu abiler. Genelleme yapmak gerekirse de, çoğu erkek orasını burasını yaptırmış, dış görünüşüne iç güzelliğinden daha çok önem veren ablaları daha çok ister, arzular, elde etmek için uğraşır. Ha sonradan çok da pişman olanları gördüm ama ne yazık ki çoğunluk kendine hakim olamadan bu tarz kadınlarla görüşür ve onlar uğruna nice hamarat kız helak olur. Başını taşlara vuran da gördüm inan olsun. Biraz takılayım diye hayatındaki hatunu heba etmişler de gördüm zira emin olun bunlardan biri de benim valla :)


Yani demem o ki sevgili hamatarım diye övünen arkadaşlar, elinizden gelenin fazlasını yapmaya çalışmayın. Zira öyle ya da böyle, sizden çok daha güzel bir kız gördüğünde hamarat olup olmadığına bakmadan bir gece geçirmek uğruna bile olsa sizi harcayaktır. Ayık olun emi :) 

22 Şubat 2018 Perşembe

ÖZLEMEK ZOR, DELİCE SEVERKEN...

22:35 0 Comments

Valla arkadaşlar hiç eğlenceli modumda değilim inan olsun şu an. Yazıyorum ya da yazacağım ama ne yazacağım? Hangi doğru kelime anlatır, yazı beni de sizi de konu içinde nereye götürür şu an kestiremiyorum. Zor bir kelime “özlem” daha da zoru bunu tarif etmek. Tam olarak nasıl anlatmak, nasıl hissettirmek lazım bu ruh halini? Hangi cümle anlatır içinde devamlı yanan ateşin sönmek bilmeyen inadını? Bilmiyorum ki tek bir kişi çıkıp desin ki; “ben özlem nedir bilmem arkadaş. Sevdiklerim de yanımda. İsteğim her şey elimin altında. Özlem duymadan yaşadım ve yaşıyorum” diyemez kimse. Hayır varsa böyle biri, şansı uzağında aramasın, yanı başında hatta tam içinde her gün yeniden yeşeren.

Kimler ya da nelerdir özlemi içimizde tetikleyen? Anne mi, baba mı, kardeş mi, sevdiğin mi, yoksa sevdiğin bir eşya mı ya da anı mı? Nedir? Neler tam anlamıyla “özlem” diye lanse edilir? Hangi durumdur özlemin ateşini tetikleyen? Uzaklık, mesafeler, ayrılıklar, yitirilmişlikler ya da umutlar. İbretlik bir söz vardır; “Allah kimseyi açlıkla sınamasın” diye. Doğrudur, tam yerinde söylenmiş sözdür. Asla lafım olamaz buna ki aç kalınca çılgınlar gibi sinirlenen bir insan var karşınızda. Ama Allah kimseyi özlemle de sınamasın. Davranışları değiştiriyor, ruh halini olumsuz etkiliyor, moralini bozmakla kalmıyor sinir sahibi bir insan da yapıyor. Meret kısacası zalim bu özlem illeti. “Yanımdayken bile seni özlüyorum” cümlesi ne aşk dolu ne hüzünlü bir cümledir. E peki uzaklık nasıl ifade edilir yan yana hasret çeken gönüllere? Sanılmasın ki sevgiliye duyulan özlemdir sadece anlatmaya çalıştığım. Sanılmasın ki özlem sadece sevdiğin insana duyulunca çekilmez bir hal alıyor. Ha itiraf etmeden de geçemeyeceğim, sevgiliye duyulan özlem de hiçbir özleme benzemiyor hani. bütün özlemlerden daha lanet, bütün özlenenlerden daha üstün, bütün “özlem” kokan her durumun üstünde. Bu da böyle biline. Yine de herkesi katmak istemem olayın içine, bazımız anneyi özlemi tarif edemez, bazısı babayı. Bazımız da yaşamış olduğu güzel günleri anlatamaz doğru bir şekilde. Kısacası, özlem anlatılmaz arkadaşlar, yaşanır J


Şey gibi bu biraz, hayatında hiç aç kalmamış bir insana açlığın nasıl bir his olduğunu anlatmak gibi. Nasıl anlatırsın ya şöyle bir düşündüm de, ay böyle karnında garip garip sesler gelir, sonra yüzün beyaza döner ve başın dönme dolap misali döner döneeerr. Yahu bu nasıl tahayyül edilir. Hah işte özlem de aynı, tarifi imkansız anlatımı olanaksız yaşaması ise neyse işte…

Bazı kaynaklar demiş ki; “özlem, bir kimseyi ya da şeyi bir daha görme ona kavuşma isteği” bu mudur yani, bu kadar mı? Bu kadar yalın, bu kadar duygusuz, bu kadar hissis. Kendine gel bazı kaynak, kavuşma isteği deyip işin içinden çıkamazsın. İstek değil o yaşama nedeni bi kere. Her gün kendinden ödün vere vere, uykularını kaçıra kaçıra, sözlerini yuta yuta yaşadığın lanet his. Kavuşma isteğiymiş. Oldu anasını satayım, o çok beğendiğim elbiseye sahip olma ya da senin deyiminle kavuşma isteği o elbiseyi özlememe mi neden oluyor? Hadi ordan derler adama. Haddini bil beee, olur olmaz tanımlamalarla insanın da asabını bozma. Ha şimdi diyeceksiniz “saçmalama Gamze sahip olduklarından bahsediyor o bazı kaynak” tamam madem sahip olunan ya da olunmuş şeylere duyulan bir istekse “özlem”, neden anne, baba, yar, anı, mekan özlüyoruz? Hadi cevap ver duygusuz kaynak hadi bunu açıkla bana madem.

Arkadaşlar ömrümüz boyunca bazı şeylere özlem duya duya yaşayacağız belki de. Ki Allah yaşatmasın tabi de, alışılamıyor. Zaman aşımına uğruyor acı hafifliyor belki ama alışılmıyor. Özellikle sevdiğin insanlara karşı duyulanı var ya hey yavrum heyyy asla kabuk bağlamıyor. Güzel bir şey yaşarsın, tekrarlansın diye dua eder istersin. Bir daha aynı hissi uyandırması zordur ama buna dayanılır hadi. Ama anne baba yaa candan öte ya onlara duyulanı? Ayda yılda  bir görmelerle, telefonda seslerini duymakla avutursun feri ortada cirit atan gönlü. Ama derlerdi de inanmaz hatta dalga geçerdim; yâre duyulan özlem hiçbir şeye benzemez diye. Benzemiyor arkadaşlar valla da benzemiyor billa da benzemiyor. Ömürden ömür gitmesi nedir bilir misiniz? Yani şey ben de tam anlamıyla ifade edemeyeceğim ama onun gibi işte. Anne baba nasıl özleniyor nasıl. Anne kokusu yaa var mı dünyada bundan daha yüce bir mutluluk. Baba dizi, var mı ya bundan daha güven veren başka bir his. Yok olamaz da ama sevdiğin gönül. Ya onun kokusu, ya onun dokusu, ya onun yanındayken bile öpmelere doyamadığın eşsiz duruşu? Bakın çok duygusal olmamama rağmen böyle yazabiliyorsam inan olsun lanet bir his içindeyim. Ayy özlemiş olabilir miyim dersiniz J


Ruh halimizi olumsuz yönde etkileyen birçok şey yaşarız. Açlık, gerginlik, sıcak, stres ya da neyse. Ama bu özlem denen kendini bilmez ukala kelime, tam anlamıyla bünyede değişikliklere neden oluyor. Uykusuzluk başta olmak üzere yer yer mutsuzluk, somurtkanlık, hissizlik, konsantrasyon sorunu gibi bizi bizden alacak duygulara neden oluyor. Hele de vuslata az kalmışsa, ulan geç zaman ağır aksak ilerleme anasını satayım. Başka zaman olsa hızına fiber alt yapı bile yetişemezken vuslata yakın daha da bi coş, engin denizler gibi vur dur yüreğe. Ama yok yine kendi bildiğini okuyor.
“ahhahhh o günleri çok özlüyorum” demek değildir aşk özlemi. Beklenen bir şey de değil ki bak saate her ne kadar yavaş ilerlese de sabret bekle. Özlemek sabrı öğrenmektir. Zamanın uzayacağını bile bile, vuslatın senaryolarını kurgulayarak kendini oyalamaktır özlem. Yanar yaa içinde en derinde; yürek desem yeterli olur mu bilmem sönmez o ateş. Volkanlar patlar her duyulan bir ses dalgasında. Sesi de özlersin belli bir zaman sonra. Göremiyorsundur özlüyorsundur sadece sesiyle avunuyorsundur. Bir de onun da gittiğini düşünün? Avunduğun sesin de olmadığını gölgeler ardına saklanan. Yapmayın arkadaşlar etmeyin, sevdiklerinize uzak bir hayat sürmeyin. Bazen şartlar zorlar aileden memleketten eş dosttan ayrı yaşam sürmek zorunda kalırsınız. Tek avunduğunuz ve yürekten bağlandığınız sevdiğiniz vardır bari ona hasret yaşamayın. Hep diyorum ya bir kere geliniyor madem dünyaya hakkıyla yaşayıp gidelim diye. Hüzün verip üzecek şeylerden uzak durun arkadaşlar, kıymayın ya kendinize. Özlemin bir sonu var mı şu an kestiremiyorum. Değecek midir beklemelere, değecek midir özlemden gözyaşının bile artık uğramaz olduğu göz kapaklarınızdaki şişliğe, değecek midir patlamaya hazır bomba misali yaşamaya çalışmalara? Ha değecekse ne ala ama yine de yeteri kadar stresli bir hayat yaşıyorken bir de özlemi ekmeyin hayatınızın yamaçlarına.


Daha çok şey var ifade edip yazmak istediğim ama anlatamıyorum. Başta da dedim ya anlatılamaz bu lanet duygu diye. Anlatamıyorum sadece yaşıyorum…



GÜVENMEMEYİ, EN ÇOK GÜVENDİKLERİNDEN ÖĞRENİR İNSAN...

00:00 0 Comments

Bugün hiçççç öyle eğlenceli şıkıdım şıkıdım yazılar sonra efendime söyleyeyim böyle yüzümüzde hafif tebessümler yok valla. Bugünkü konumuz çok ciddi arkadaşlar, hafife alınmaz. Çünkü neden? Çünkü bugünkü konumuz bir insana güvenmek sonra o güvenin yıkılması ama öyle bir böyle bir yıkım değil sonrasında ortada zerresi kalmamış güveni tekrar toparlamak ya da toparlamaya meyletmek. Ayyy bunun sonu yok L Konuya güven ile ilgili çok sevdiğim birkaç cümle ile başlamak istiyorum, buyrunuz.

“Güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene asla geri dönmez.”
“Güven, bir kez kaybedilir devamı hep şüphedir.”
“Güven gözyaşı gibidir. Gözden düştü mü bir daha geri gelmez.”

Örnekler tabii ki de çoğaltılabilir. Çoğu insan yaşamıştır “güven” problemi. Dilerim ki ilk ve son olur, herkes için. Daha önce güvendiği kişiden darbe almamış kimse belki anlayamaz belki aksini iddia eder ama boşuna dememişler “insanı söyleten yaşanmışlığıdır” diye.



İlişkileri ele alalım. Düşünsenize çoookk seviyorsunuz, belki kendinizden de çok karşı tarafa güveniyorsunuz. Klasik söz, “gözüm kapalı güvenirim”. Nereye güveniyorsun arkadaşım ya da kime? Belki de karşı tarafa ona çok güvendiğimiz için bizi ters köşe yapıyordur. Bilemeyiz. Ama şunu söyleyebilirim ki, o güvenin boşa çıkması kadar acı, lanet, pislik başka bir duygu daha yok. Seviyorsun yaa hunharca aşıksın ama ne oluyor, “ya aga kız beni seviyor. Yediğim naneden de haberi olmaz kaldı ki uzaktayız zaten, koyver gitsin.” Kusura bakmasın kimse ama kadın gerçekten hisseder hem de taa iliklerine kadar hisseder. En ufacık sözden, kelimeden, hareketten, gün içindeki telefonla aranma sayısından bile bir şeylerin ters gittiğini nefiiiiss bir şekilde anlar. Hele de ruhunda biraz Sherlock Holmes varsa vay karşı tarafın haline.

Haa diyeceksiniz ki, “e arkadaşım oldu. Ona güvenme buna güvenme ne yapacağız bu kadar güvensizlikle?” valla canlarım buna herkesin vereceği cevap ayrıdır. Benim önerim, kendine bile güvenme çoğu durumda. O güvenin yarattığı hayal kırıklığını yaşamak istemiyorsan “kendimden çok ona güveniyorum” cümlesini kurma, kurma arkadaşım. Hissetme de öyle.



Gelelim “şüphe” denklemine. Güvenin zedelendi peki ya sonrası? İşte o sonrası hep şüphe ama inan olsun hep şüphe. “acaba-lar” beynini kemirirken soru işaretleri cirit atar bütün hücrelerinde. Belki inanmış gibi yaparsın ama asla inanamazsın. Senin elinde değil ki bu, yaşadığın tecrübe edinimi bu sadece. İşte o zaman, o güvenmediğin insana hayatında en kestirmesinden yol vereceksin. Yol vereceksin ki kendi akıl ve ruh sağlığından olmayasın. Paranoya, sinir bozukluğu, manik depresif ataklar. Ne gerek var bee bir kere geliyoruz dünyaya. Onu da tek bir kelime “güven” yüzünden zehretmeyin kendinize. Kendinize gelin burada tecrübe konuşuyor J


Toparlayamazsın güzel arkadaşım asla toparlayamazsın. Gün be gün artar o içindeki şüphe kurtçukları. Rüyana kadar girer be sen ne diyorsun. Arar seni, “aşkım merak etme sinemada olacağım. Ararsan açamayabilirim.” Der. Eee içinde şüphe varsa gel de inan. Hayır inanmak bir şey değil de yanında kiminle gittiğidir asıl problem. Ya da gerçekten sinemaya mı gitmiştir. Hatta ve hatta “benim bitanecik sevgilim, çok yorgunum yatmadan sesini duymak istedim. Yatacağım haberin olsun.” Acaba mı? Tamam bee yatmıştır adam kendine gel dersin sonra asıl bomba düşer güzelim yüreciğine; bir kadınla mı birlikte yok canııımm birlikte mi yatacaklar?” yahu daha neler. Onun için diyorum ya, kendinize kötülüğünüz dokunmadan uzaklaş adamdan.


Ha bilirim tabii öyle pat diye bitmez hiç bir şey içinde varsa sevgiye ve aşka dair derin enginler, her şeyi göze alırsın. Güvensizliği de, şüpheyi de, ilgisizliği de, daha az sevilmeyi de neyse artık. Korkarsın yaa onsuz nefes alamamaktan, unutamamaktan, tekrar aynı hisleri hissedememekten falan filan. Ama ölümlerin bile unutulduğu şu dünyada, size değer vermeyen, ne hissedeceğini düşünmeyen, kendi istekleri dışında sizin gözyaşlarınızı hiç sayan adamlar için de yıpratmayın kendinizi derim ben naçizane. Kolay değil birini sevmek, inanmak, güvenmek... Ve bunları hissettiğiniz an bırakmak istemezsiniz ama lütfen arkadaşlar yukarıda da belirttiğim gibi size en az sizin değer verdiğiniz kadar değer veren biriyle olun. Umursasın sizi ve düşüncelerinizi. Sizi üzmek temel hedefi olmasın sevginizi kullanıp. Sen karşı tarafı mutlu edeyim derken kendi mutluluğu hiç sayma. Hiç kimse ama hiç kimse değerli değil sizden değerli olmamalı. Kaldı ki, zaten yok olmuş bir güven varsa ortada ve karşı tarafın umrunda olmadan hala kendi bildiği gibi davranmaya devam ediyorsa senin geceler boyu yaşlarla ıslattığın yastıklara inat, bırak gitsin. Bu da benden dost nasihatı olsun. 

Unutmayın, “güven bir kez kaybedilir. Devamı hep şüphedir.”

19 Şubat 2018 Pazartesi

CİCİM AYI NEDİR VE NEDEN BİTER?

22:41 0 Comments

Ay pek şeker bir konuyu yazasım geldi bugün. Herkesin bildiği, yaşadığı, tecrübe ettiği aylar olmakla birlikte cicim aylarının sonu olmasındır her ilişki ve evliliğin temennisi. Amaaa ne yazık ki her güzel şey bir gün sona eriyor. Elden bir şey gelmeden. Hissettir mi kendini son geliyorum diyerekten yoksa cicim ayları denen güzide ayların var mıdır süresi? Neydi bu isim konmasının nedeni? Neydi cicim ayları gibi şeker bir adın gün gelip sona ermesi? Ay konu derinleşti haydi bakalım millet, bakalım neymiş cicim ayları.

Cicim ayı dendiğinde belki de sadece evlilikler geliyordur birçoğunuzun aklına. Oysaki bana göre cicim ayları ilişkiler için de daha doğrusu evlenmeden de yaşanır. Sevgililik, nişan, evlilik. Yani kısacası, iki gönülün aynı anda çarptığı ve bir olduğu tüm paylaşımlar için geçerlidir bence. Ne demek yani sadece evlilik. Belki ben evlenmeyeceğim ömür billah nereden biliyorsun bu lafı ortaya atan çok bilmiş? Belki evlenmeyeceğim, belki hep sevgili kalmak isteyeceğim ya hayır belki de evliliğe karşıyım. Ben hiç mi tadamayacağım yani evlenmediğim için cicim aylarını? İşte yok öyle bir şey millet, onun için sıkıntı yapmayın. Bundan mütevellit sadece evlilik için değil tüm ilişkilerde vardır ve var olmaya devam edecektir namı diğer cicim ayları :)

Sevgili sevgililer cicim ayı demek; henüz birbirinizin bazı huylarına kızmadan, kolay kolay dargınlık ve küslük olmadan, aşkın hunharca iki yürek arasında cirit attığı, hep gülünen, her dakika mutlu, her an el ele göz göze olunan zaman dilimlerine verilen genel bir isimdir. Her çift zanneder ki ömürlüktür bu aylar, asla geçmeyecek. Cicim ayları geçse bile aralarındaki sevgi, saygı, cicişlik baki kalacak. Hayaller hayatlar denklemiyle pek tabii ki de henüz karşılaşmadıkları için böyle düşünmeleri ve hissetmeleri normal. Ancak yukarıda ne dedik? Her güzel şeyin bir sonu var demedik mi? Dedik valla. Ee öyleyse :) Bence taş çatlasın bakın o da zorlamayla belki 1 yılı bulur bu süre ama asla aşmaz 1 yılı bunu da unutmayın. Haa cicim ayı bitti de sevgi bitmeyecek tabii ki de, saygı hele o zaten ömürlük olmalı. Ama dedik yaa, o hep gülünen mutlu olunan anlar kendini yavaş yavaş bazı sinir edici durumların kollarına teslim etmeye başlıyor. Cicim ayı demek devamlı mutlu olmak değil tabii ki ama cicim ayı demek sevginin doya doya hatta yine doya doya şımarılınan aylardır. Çünkü çiftler kolay kolay kızamaz birbirlerine. Yani şeye karşıyım aslında, arada sevgi ve aşk varsa çiftler neden kızsın ki birbirlerine? Çünkü neden, seven insan kızamaz olduğundan değil de seven insan sevdiğini üzemez bundan mütevellit.


Bazı insanlar cicim ayları bittiğinde ilişkinin ya da evliliğin de biteceğine inanır hatta bunu sonuna kadar savunur. Yahu soruyorum buradan; ne alaka pardon? Cicim ayları başlı başına yaşanması gereken bir serüven hatta olmazsa olmaz ama cicim ayı bittikten sonra sevgide azalma mı oluyor yani? Bu aylar bitti diye aşk mı tükenmiş oluyor? Hayır efendim olmuyor, seven insanın sevgisi de kolay kolay bitmez tamam mı? Güzel de bir söz vardır ya hani, ben seni ömürlük sevdim diye. Yani baktığımız zaman sadece söz güzel, doğruluğu var mı peki, asla :) Haa geçmeyen aşklar var şimdi eğriye eğri doğruya doğru. Hele de içinde bi doymamışlık varsa, yalnız buradaki doymamışlık şununla alakalı. Hani kısa sürmüştür ilişki tamam mı? Daha çıkılacak tatiller, yapılacak aktiviteler, paylaşılacak anılar olacaktı. İşte bunları yapamadan ilişkinin bitmiş olması var ya işte asıl mesele ne yazık ki bu. E tabi olayın içine bir de aşk eklenince, ulan gel de unut adamı/kadını. Nasıl unutacaksın, nasıl çıkaracaksın aklından. Ay durun konu başka yere kayıyor yine, cicim ayları bekle geliyoruuuzzz :)

Evet cicim ayları evlilik içinde olur sananlara inat ben de tamamen kendi düşüncemi savunuyorum. Cicim ayları ilişkilerde de olur bi kere. Bundan dolayı ahkam kesip iki çift laf edebiliyorum şu anda. Cicim ayları ne zaman biter biliyor musunuz millet? Bence;
-          - 1 yıl sonunda,
-          - Kavgalar artmaya başlayınca,
-          - Kırılmalar kolay kolay geçmiyorsa,
-          - Çiftlerin birbirlerine seslerini yükseltmeye başladıklarında,
-          - Devamlı birbirlerini öpmekten vazgeçtiklerinde,
-          - Yapılan en ufak bir hareketin birkaç ay öncesinde sinir etmemesine rağmen artık sinir etmeye başladığında,
-          - Dakika başına düşen gülme miktarında azalmalar başladığında,
-          - İlk aylarda devamlı yapılıp sıkılınmayan aktivitelerden yavaş yavaş sıkılmaya başlandığında ne yazık ki cicim aylarına ayrılan sürenin sonuna gelmişsiniz demektir :)


Ha tüm bunlar olurken birbirinizi hala seviyorsunuz yalnız. Aşk tabii ki de bitmedi sadece cicim ayları tükendi değerli dostlar. Genelde kadınlar düşer bu hataya, sanırız ki hiç bitmeyecek. En güzel aşk bizimkisi. En güzel çift biziz. Biz hep cicim aylarını yaşayacağız başka aylara adım atmayacağız. Ahh be hem cinslerim ahh ki ne ahhh. Ne yazık ki bitti değil mi sizin de yaşadığınız o güzelim cicim ayları hatta belki de ilişkiniz? Bitecek zaten. Nihayetinde iki farklı karakter var ortada, artık yavaş yavaş gerçek kimlikler serilmeye başlanacak yere. Artık herkes tam anlamıyla kendi olmaya başlayacak ilişki içinde. Haa ilk başlarda rol yapılıyor herkes kendine biçilen senaryoya uygun davranıyor demiyorum. Ancak hak verirsiniz ki ilişki başında ay şunu yapmayayım kızar, ay şunu söylersem küser ay şöyle giyersem beni sevmez gibi düşünceler hepimizin aklından geçiyor. İşte bundan mütevellit diyorum, ne zaman ki tamamen kendiniz olmaya başlarsınız anlayın ki cicim ayları püüfff uçtu gitti :)



Kimse kimseyi kandırmasın yani arkadaşlar. Haa cicim ayları tabii ki de yaşanacak olmazsa olmaz nihayetinde. İster ismini değiştirin yine de yaşanacak. Ancak bu ayları yaşarken unutmayın ki bitmeye her dakika hazır bir şey yaşıyorsunuz. Altını çiziyorum sadece bu tatlış aylar geçecek aşkınız içinizde var olmaya devam ettiği sürece ise siz hep  birbirinizin olacaksınız :)

18 Şubat 2018 Pazar

FARKLI KARAKTERLE İLİŞKİ UYUMU

22:30 0 Comments

Siz hiç kendi karakterinizden uzak upuzak bir karakterle ilişki yaşadınız mı? Aşık olup  ilişkinize zeval gelmesin diye kendi karakterinizden ödün verip, onun gibi olmaya çalıştınız mı? Yaptıysanız işe yaradı mı peki? Sizi daha mı çok sevdi karşı taraf? Hiç mi tartışma yaşamadınız kendi karakterinizden ödün verdiniz diyeX? İlişkiniz daha mı uzun sürdü hatta evlendiniz mi? Yaptıysanız inanın şu an sizin için üzüldüm :(

Arkadaşlar milyonlarca insan değil miyiz gezegende? Ve haliyle milyonlarca farklı karakter olarak yaşamaya devam ediyoruz. Çok güzel bir söz vardır hatta annem de devamlı olarak hatırlatır bunu bana; "hatasız dost arayan yalnız kalır" diye. Doğruluğundan asla şüphe etmediğim bir sözdür valla. Ancak aşk var ya o aşk, yapmak istemediğimiz şeyleri bizlere zorla direten, çoğu konuda ödün verme isteği uyandıran, göz kamaştırıcı his, aşk. Kimse için kendinizi değiştirmeyin yahu ne demek aşk gözümü kör etti :) Aşıksınız birine hem de öyle böyle değil tabiri caizse deliler gibi aşıksınız. Gözünüz ondan başkasını görmediği gibi, onun için etrafınızdan soyutlanıp sadece onun için yeni güne uyanıyorsunuz. Ama gelin görün ki, farklısınız. Siz daha eğlenceli bir insanken o tam tersi ağır başlı oturaklı. Siz ne kadar sosyal olmayı seviyorsanız o da tam tersi asosyal. Siz insan ilişkilerinde ne kadar ustaysanız o da tam tersi yabani. Siz ne kadar kıskançsanız o tam tersi kıskançlık nedir bilmiyor. Kızıyorsunuz içten içe, ortak bir paydada buluşmak istiyorsunuz ama onu da değiştiremiyorsunuz. Belki de değişmesini istemiyorsunuz. Dile getiremiyorsunuz çünkü korkuyorsunuz. Kavga etmekten, ilişkinize zeval gelmesinden korkuyorsunuz. Korkunun eceli faydası yok der, saçmaladığınızı da üzülürek belirtmek isterim :)


Aşıksınız, bir ilişki yaşıyorsunuz diye kendinizi size uymayan bir kalıba sokmak zorunda değilsiniz arkadaşlar. Ha bazılarımız bunları okurken kızacaktır bana belki de, yahu ne diyor bu kız kendini değiştiren var mıdır ki zaten diye. Emin olun var arkadaşlar, gördüm şahit oldum. İlişki yıpranmasın diye kendini yıpratanlar gördüm. Aşık olmak kendinizden ödün vermenizi gerektirmez. Zaten sizi olduğu gibi kabul etmeyen biri de varsın olmasın hayatınızda. Hem boşuna mı deniyor, "beşikte giren huy teneşirde çıkar" diye. İlişki yaşıyor olmanız, karşı tarafa ayak uydurmak zorunluluğu getirmiyor. Tamam farklı karakterlersiniz, tamam çoğu konuda çatışıyorsunuz varsın olsun, ilişkinin güzel tarafı değil midir arada edilen kavgalar. Neden korkuyorsunuz, neden değişmeye çalışıyorsunuz. Ha bazıları için hava hoş, nasıl olsa karşı taraf ilişkiyi ayakta tutabilmek için elinden geldiğince değişmeye, kendini paralamaya hazır. E ben de olsam sesini çıkarmam anasını satayım :) 

Farklı karakterler olmanız o ilişkinin başarısız olacağı anlamına gelmiyor. Açın gözlerinizi iyi okuyun bunları, kendinizi değiştirdiğiniz sürece hem kişiliğinizi kaybetmeye hem de ilişkinizi ayaklar altına almaya mahkumsunuz hiç kusura bakmayın. Ha bakın yanlış anlaşılmasın, burada bahsettiğim değişmek karakter anlamında bir değişikliktir. İlişkiniz için tabii ki de elinizi taşın altına koyun. Bazen sevmediğiniz ortamlara girmeniz gerekebilir, ya da yapmaktan hoşlanmadığınız şeyleri ilişki içinde yapmak durumanda kalabilirsiniz. Ne yazık ki her zaman sizin istediğiniz gibi gitmez çünkü. Ortak noktada buluşabilmek için bazı ödünler tabii ki de verilmeli aşkınız ve ilişkiniz uğruna.
Benim kızdığım nokta karakterinizi değiştirmeniz ve bunun için uğraşmanız. Karşınızdaki gibi olmaya çalışmayın. Onun gibi davranmak için uğraşmayn. Böylelikle sizi daha çok sevmeyecektir emin olun. Önemli olan, sizden tamamen ayrı bir karaktere aşık olmak değil midir? İlişkinizi kurtarsanız bile etrafınızdaki insanlar ve en önemlisi aileniz tarafından hoş görülmeyeceksiniz. Size methiyeler düzülmeyecek değiştiğiniz için çevreniz tarafından. El üstünde tutulmayacaksınız aşık olduğunuz insan tarafından. Onun sadee daha rahat hareket etmesine imkan tanımış olacaksınız ilişkiniz içinde. Onu şımartmış ve özgürleştirmiş olacaksınız. Sevgi bir çok şeyin üstesinden gelir diyoruz ya, aslında doğru. Farklılığınızla sevin birbirinizi. Zaten bir süre sonra her ne kadar farklı olsanız da ortak hobiler geliştirip yaşayıp gidersiniz. Sizi siz yapan özelliklerinizden vazgeçmeyin elin kızı ya da oğlu için. Karşı taraf için buna değer ya da değmez buna takılmıyorum. İlişkiniz için tabii ki savaşın, güzel olması için çabalayın ama sakın karakterinizden ödün vermeyin. Bunu yaptığınız takdirde karşı taraf kendini daima önde görecek ve eşitlik bozulacak emin olun.

Şimdi uslu insanlar olun, sırf sevdiğiniz kişinin gözüne girebilmek ve ilişkinizin daimliğini sağlamak için değişmeyin emi sadece uyumlu olun o kadar :) 

15 Şubat 2018 Perşembe

AĞLATILMAMALI İNSANLAR AŞIK OLDUKLARI KİŞİ TARAFINDAN...

22:35 0 Comments

 Seven insan ağlatılmaz, nokta :) Bitti bu kadar kısa ve net olsun dedim bugünkü yazı. Haa bu arada millet, dün paylaşım yapamadım akşama kadar internet sıkıntısı yaşadım haliyle dün boş kaldı ama meraklanmayın buralardayım ve uzun bir süre daha gitmeyi planlamıyorum. Daha çok gıybet yapacağız :)

Şimdi bakıyorum, gözlem yapıyorum, tecrübe ediniyorum; nedense seven taraf daha çok ağlıyor. Aslında "nedense" diye düşünmük yanlış olur zannımca. Nihayetinde daha çok seven taraf üzülüp acı çekmez mi? Çünkü seviyor. Bu kadar basit aslında cevabı, seviyor. Derler ya millet, "sevmek bir çok şeyin üstesinden gelmektir" diye. Doğruluğuna inanıyorum aslında bu sözün. Yeter ki ortada "aşk" olsun ama neden genelde seven taraf bir şeylerin üstesinden gelmek için uğraşır? Sorun varsa halletmeye çalışır? İlişki varsa ortada iki taraf da seviyordur mottosuyla hareket etmek istiyorum ama zaten ilişkilerde bir taraf daha çok sever ya, ve hep o seven taraf savaşır üzülür ya bazı şeylere. Hah işte yazıklar olsun seven kalpleri yaramalamaya utanmayan kalpsiz sevgililire :)

Bazı insanlar çok nankör değil mi sizce de? Sesleri duyar gibiyim; Eveeeeetttttt :) Evet kesinlikle nankörler. Ama size bir şey söyleyeyim mi, sevdiğimiz kişinin nankörlüğü kadar da ağırı yoktur hak verirsiniz ki. Seviyorsunuz ya, toz kondurmuyorsunuz zaten ama o da geliyor onun için yaptıklarınızı hiç gözünüzün yaşına bakmadan mahvedebiliyor. Çünkü bencil, çünkü istismarcı, çünkü nankör. Tamam yardırmayacağım kimse için konumuza odaklanalım. Karakter özelliği değildir herhalde vicdansızlık. Tercih midir, yoksa içten gelen davranış şekli mi inan olsun ben emin değilim. Genel olarak vicdansızlığı ele alıp konuşmak isterdim ancak ilişkilerdeki vicdansızlık şu an bizi ilgilendiren. Sevenler ağlamasın! Yahu zaten gönlünü kaptırmış geçmişler ola. Sevmek de büyük yükümlülük valla ne olursa olsun. Sevmişsin, için kımıl kımıl ona karşı, gözünün içine bakınca atmosferin katmanları arasında uzuunn bir yürüyüşe çıkmış gibi hissediyorsun, peki ya konuşunca? Amaaaannnn ne ben sorayım ne siz söyleyin. Yok mu böyle deli gibi sevenler arkadaşlar, elbette ki var. ( vakti zamanında ablanız, ben :) )


Siz bu denli severken, o gelsin sizi ağlatsın. Reva değil, caiz değil hatta ve hatta günah be günah. Bakın konu her ne olursa olsun. Mutluluk dışında ağlamasın sevenler sevdikleri kişi tarafından. Sadece sevgiden, aşktan, mutluluktan damlasın gözlerden yaşlar. Ne olur yani, zor mu allesiniz bunu yapabilmek? Üzülüyorum millet üzülüyorum. İnanılmaz sinirime dokunuyor çoğu şey. Hep mutluluk olmaz, bazen ağlamak da iyidir. Yok efendim ben buna katılmıyorum. Bakın çiftler kavga etmesin demiyorum, zira çok severim ben kavgadan sonraki o gönül alma olaylarını valla :) Böyle bir nazlanırsınız böyle bir iki tarafta mahcup edalarla bakışır ya. Ayyyy pek bir severim bunu :) Ancak benim kasteddiğim mutluluk dışındaki ağlamaları ben ilişkiye dahil görmüyorum. Kıymayın yahu birbirinize, ağlatmayın yüreği pır pır aşık kişiyi. Sevmek ne büyük meziyet biliyorsunuz öyle değil mi? Sevgiye aç, aşktan bihaber insanlar değiliz. Öyle olanlar zaten beni okumuyordur onun için sıkıntı yok bizbizeyiz. İnsan yaptıklarının karşılığını göremeyince ağlar, yalan konuşulunca ağlar, üzülünce ağlar, çok sevince ağlar işte.

Dünyanın en güzel şeylerinden biri "sevmek" neden değerini bilemiyoruz? Neden farklı arayışlar başlar ki? Konumuza dönecek olursak neden seven insan ağlatılır ki? Güzel olduğu kadar da zordur sevmek. Sevmeden önce süreci hatırlamaz belki de birçoğumuz. Şöyle tanıştık bunları yaptıktan bahsetmiyorum. Sevmeden önce kendinizi bir ekranda seyretseniz ne görürsünüz acaba merak ediyorum. Meğer bomboş yaşayıp gidiyormuşum gibi yorumlar çok duydum inanın. Hayatınızı yüreğinizi dolduran bir kalbin, sizin kalbiniz içinde kendine yer edinmesi. Olağanüstü bir his. Sürrealist belki ama gerçek. Bir düşünün, karşınızda size deli gibi severek bakan bir çift göz ve sesinizle hızını artıran bir kalp. Mutlulukta ağlatın sizi seveni, sevginizle ağlatın. Nankörlüğünüzle, vicdansızlığınızla, bencilliğinizle değil. Ha bunları görüyorsanız ilişkinizde, pardon ama basın tekmeyi. Kusura bakma ama ben üşünmemişim seni tanımaya adanmış aylar sermişim önüne, kalbimin sanki benim değilmiş gibi atmasına müsaade etmişim, helallik isteme noktasına gelmiş gözlerim her gece seni düşünmekten uyku yüzü göstermediğm için, ondan dolayı sen gelip de beni üzemezsin arkadaşım. Sana bu hakkı vermiyorum. Yapın bunu, kendinizi yahu hadi onu da geçtim ama yüreğinizi ezdirmeyin gözyaşlarınıza neden olan insan karşısında. Evet sevgi zor oluşturuluyor ama değeri de zaten emin olun zorluğunda. Elmaslar gibi, unutmayın...


13 Şubat 2018 Salı

SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ; KUTLU, MUTLU, HUZURLU, EĞLENCELİ VE AŞKLI OLSUN :)

22:23 0 Comments

Bugün 14 Şubat... Bilmeyenler varsa dedim hani :) Millet sevdalılar günü şerifleriniz hayrolsun. Nice günleriniz, sevda sözcükleriniz, aşk mesajlarınız, hediyeleriniz olsun emi. Şimdi diyorlar ki bir de, çok abartılıyor 14 Şubat. Yahu adı üzerinde değil mi zaten, "Sevgililer Günü" bugün be, özel gün işte.

Hadi erkekler neyse diyeceğim de diyemiyorum valla dilim varmadı valla. Kadını erkeği yok arkadaşlar özel günün. Bu hediye alınsın, sürprizler düşünülsün vs değil. Ortada varsa eğer bir gönül ilişkisi özel günlere önem verilmeli diye düşünüyorum. Ama size bir itirafta bulunayım mı; yine de benim için en özel iki gönlün doğum günleri ve yıl dönümleri. Bu ikisini tek geçiyorum valla. Benim nazarımda unutulmaması gereken, kutlanmaya, hatırlanmaya değer iki önemli gün. Ama onun dışında bir kadın olarak tabii ki de sevgililer gününe de önem veriyorum hani. Ayrıca kim istemez canım, sevgililer gününde sevgilisi yanında olsun, ona hediye almış olsun, o güzel bir şey hediye etmiş olsun, güzel bir yerde romantik bir yemek yensin, baş başa diz dize zaman geçirilsin. Ah ulan ahhhh yeminle kendimi bir yerde kesmeye gidiyorum şu an. Yine bir 14 Şubat ben yine yalnızım. Laaannn ne talihsiz başım varmış, ne kısmetsiz bir insanmışım ben. Allah'ııımmm benim de hakkım değil mi Şubat'ın 14'ünü en içten gelen aşk dileklerimle kutlamak. Değilmiş zaar bana kısmet. Olsun günler çuvala girmedi ya benim de kutlayacağım günler olur zaar :)

Şaka bir tarafa arkadaşlar, ayrılmasın sevdalılar emi. Böyle hep sevin birbirinizi, üzmesin be kimse kimseyi bak kızdım yine. Kolay bulunmuyor seven bir yürek hele de o yürekte sonsuz sadakatle yer etmek. Bulduğunuzda sıkı sıkıya sarılın emi, acımasın sevda uğruna canlarınızı. Sevin sevilin mis valla, var mı bundan daha güzel bir duygu dünyada?


Bir de çok bilmişler konuşuyor ya hani, yok efendim kapitalizmin dayatması bunlar, yok işte zorunlu tutuluyor, vay efendim sadece bir güne ne diye sığdırayım ben aşkımı diye. Sana sadece Şubatın 14'ünde git sev demiyor ki kimse. Sev ulan sev yeter ki sev ama özel günleri de es geçme hani. Sevgilisi olmayanların ve sevgilisi olanların kıskançlığından başka bir şey değil Sevgililer günü için boş konuşanlar valla bakın. Kapitalist sistemin dayatması diyorlar Sevgililer Günü için, ama ceplerinde son model telefonlar hatta çıkar çıkmaz alırlar. Baban üretiyor değil mi o bilmem kaç sıfırlı telefonları. Yeminle böyle boş boğazlılar olunca tutamıyorum kendimi siz benim kusuruma bakmayın emi :)

Siz kimseye kulak asmayın arkadaşlar, hatta bana bile. İçinizden nasıl geliyorsa öyle davranın. Ama varsa hayatınızda özel bir insan, bugüne ayrı iltimas gösterin demiyorum ama Sevgililer Günüyse bugün, hakkıyla yaşayın. Yiyeceğiniz baş başa bir yemek bile kafidir yeter ki baktığınız sevdiğinizin gözleri olsun.

Sevgiliniz olsun olmasın, gününüz kutlu mutlu olsun arkadaşlar...