31 Ocak 2018 Çarşamba

AŞKIN GÜCÜ YA DA ZAYIFLIĞI. SİZCE HANGİSİ?

22:57 0 Comments

Bazı insanlar vardır aşkın kendilerine yeni bir güç kattığını, işlerini daha bir kendinden emin yapıp zamanında yetiştirdiğini söyler. Bazıları da tam tersi, aşık olduğu zaman mevcut gücünden olacağını, aşkın ayaklarını yerden keseceği için kendi başının  çaresine bakamayıp, hayatındaki insan gidince tökezleyeceğini düşünür. Hangi düşünce şekli daha doğru bilemem. İllaki kişiden kişiye değişkenlik gösteren bir durum bu. Milyonlarca insan var e bi zahmet farklı düşünceler cirit atsın ortalıkta :)

Aşk öyle bir şey ki, sizi göklere çıkardığı gibi zonk diye yere de yapıştırır. Ayaklarınızı yerden kestiğini gibi, annenizden emdiğiniz sütü burnunuzdan getirir. Aşk öyle bir şey ki ebenizin :) Neyse çok ileri gitmeyeyim yeter bu kadar örnek. Nihayetinde çok değişik bir duygu arkadaşlar. Verdiğim örneklerin yanında kabul edin ki yeri geldiğinde karakterinizi bile değiştirebiliyor. Hiç kimse inkar etmesin millet, ne örnekler gördüm nice insana şahit oldum kaldı ki ben bile yeri geldiğinde değişmeyi bildim. Hey yavrum hey, ne sandınız ablanızı :)

Neyse ciddi ciddi konuşmanın vakti geldi. Aşkın değişik hisler uyandıran bir şey olduğundan bahsettik. Farklı karakterlerde farklı komplimanlar geliştiriyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi bazılarını güçlü kılarken ya da buna inanılırken bazıları da gücünün eksileceğini düşünür. Bazıları kendilerini daha güçlü görmeye başlar dedik. Çünkü arkadaşlar, artık tek başına değilsin. Bakın burada duygusal anlamdaki yalnızlıktan bahsediyorum. Yoksa elbette ki herkesin etrafında arkadaşları, dostları var. Ancak "sevgili" dediğimiz insan hayatımız içinde kendine daha farklı bir yer ediniyor. Haliyle artık iki kişi olarak görüyorsun kendini. Attığın adımları iki kişiden hesap edip, yapacağın bir işi de eğer kendinize güvenmiyorsanız bile "nasıl olsa aşkım bana yardım eder" düşüncesiyle daha bir istekli ve kendinizi güçlü hissederek yapıyorsunuz. Doğruya doğru. Ha şimdi yine de genelleme yapmamak lazım, bu iki kategori içinde de kendine has özellikler bulamayanlar vardır illa ki. Ancak unutmayın ki istisnalar kaideyi asla bozmaz :)


Aslında baktığımız zaman mantıklı geliyor kulağa valla. Ohhh miiisss, yalnız değilsin tabi yanındakinin gücüyle de kim tutar seni bee :) Planlarında kendini daha güçlü hissedersin. Örneğin kendine ait bir yer açmak istiyorsun ve korkuyorsun. Aşık olduğunda ya da ne biliyim evlilik düşünmeye başladığında korkusuzca bu isteğini gerçekleştirebilirsin bence. Destek alırsın yahu yanındaki insanın huzur veren konuşmalarıyla, güç veren varlığıyla. Valla mantıklı bak sindi bu içime benim :)

Diğer grup da, varlığını hep kendi ayakları üzerinde durarak sürdürmüş ve sürdürmeye devam ediyor. Kendi işini kendi görüyor işte efendime söyleyeyim düştüğünde kendi kalkıyor, aslanlar gibi milletin karşısına dimdik çıkıyor kimseye ihtiyaç duymadan hem de. İşte böyle arkadaşlar hayatlarına birini alacağı zaman bırakın iki kez düşünmeyi, haftalarını aylarını alıyor karar vermesi. Çünkü korkuyor. Evet evet korkuyor. Haksız da değiller hani. Korkuyorlar, ya aşk beni güçsüz kılar da kendi başıma yetemezsem diye. Ya zaman içinde ona alışırsım her türlü yardımına, desteğine alışırsam ve gün gelir de ayrılırsak yalpalarsam diye. Güçsüz hisseder de işlerin içinden çıkamazsam diye korkuyor bu insanlar. Çünkü dediğim gibi her türlü işlerini kendi başlarına halletmeye alışmışlar, destek görüp de sonra buna alışırsam diye çekiniyorlar. Durum böyle olunca gel de çık işin içinden. Karar vereyim derken bu sefer karşı tarafı da bezdiriyorlar. Bu konuda erkeler daha cesur oluyor. Bundan dolayı bu yazı tamamen kadınları ilgilendiriyor, çünkü biz kadınlar isteriz hayatımızda güç alabileceğimiz manevi destek. Kendi gücümüzü biliriz ancak erkeğin varlığı da bizi daha bi güçlendirir sanki. Ne dersiniz :)


Valla arkadaşlar nasıl bir karaktere sahip olursanız olun, aşk kapınızı çaldığında gözleriniz kör diliniz de lal kesilir. Hani o kendinden emin insan, hooppp onu alırlar yerine aşktan kımıl kımıl birini koyarlar. Ha komple değişirsiniz demiyorum elbette. Sadece yaptığınız planlar, hesaplar, kitaplar evdeki hesaba uymaz. Kaldı ki zaten aşkı bulmak gittikçe daha da zor bir hal aldı. Bulduğunuzda kaybetmeyin, boşverin hayat bir şekilde yönlendiriyor zaten sen ne kadar üzerinde düşünürsen düşün. Çizilmişi değiştiremiyoruz madem kadere boyun eğmek değil ama kaderinde varlığını yok saymak doğru olmaz zaar. Velhasıl yaşayın görün derim ben. Aşk hesap işi değildir. Yaptığınız planları değiştirmesini de bilir, yeni planlar yaptırmasını da. Hepsi bu :)


30 Ocak 2018 Salı

NEDEN AYRILMAK İSTEYİP DE AYRILAMAYIZ?

22:19 1 Comments


Sizin hiç ayrılmak isteyip de ayrılamadığınız bir sevgiliniz oldu mu? İlişkinizin bitmesi gerektiğine inanıp ancak cesaret edip de sonlandıramadığınız mesela? Söylemesi ayıptır benim oldu :) Yalnız söylemeden geçemeyeceğim; yazdığım çoğu yazıyı tecrübelerimden yola çıkarak yazıyorum diyorum ya ve bu kadar yazı var haliyle sizin de aklınıza takılmıştır, "bu kızın kaç ilişkisi oldu Allah aşkına" diye :) Millet inanın bu kadar tecrübeyi tek bir ilişkide edindim. Bilmem ya da yorum yapabilmem ya da anlattıklarım tek bir kişinin bana yaşattıklarıdır. Ne çektim belli değil :)

Nedir istediği gibi davranmaktan alıkoyan insanları? O ilişkinin bitmesi için pek çok neden varken neden zorlamaya, sabretmeye, beklemeye devam eder? Çok mu seviyordur? Kaybetmekten mi korkuyordur? Yoksa tamamen aptallık mıdır? Size bir şey söyleyeyim mi, emin olun tamamen aptallıktır arkadaşlar. Bireyiz yahu kendi özgür irademizle kararlar alabilmek insanlar için en güzel şey değil midir? Yani benim için öyle en azından. Ha zordur ilişkileri bitirmek evet de peki neden?
Aslında bir ilişkiyi bitirmek ona başlamak ve devam etmekten daha kolaydır. Tek bir söze bakar; "bitti." Ama o ilişki içindeyken bu çok zor gelir. Onsuz yaşamayacağınızı sanırsınız, o kadar aşık değilseniz bile alışkanlıktan dolayı bitiremezsiniz ya da yedekte kimse yoktur kim bilir. Bir ilişki yaşıyorsunuz ve o ilişki içinde sizi sinir hastası edecek, ilişkiden soğutacak, sevdiğinizden uzaklaştıracak, kişiliğinize zarar verecek bir çok husus var. Yalan, aldatma, riya, ilgisizlik ve daha bir sürü neden. Peki bunlar yeterli değil mi bir ilişkiyi bitirmek için? Bakın zorla ilişkinizi bitirin demiyorum aman diyeyim yanlış anlamayın :) Bir ilişki kolay oluşmuyor haliyle ufak bir şeyde hemen köprüleri yakmak olmaz. Ay hele günümüz şartlarında. Herkes günü kurtarmanın derdindeyken, mutluysanız tabii ki de bitirmeyin ilişkinizi. Ancak yukarıda saydığım nedenler bir ilişkiyi bitirmek için yeter de artar bile. Sadece biri yaşansa o ilişki içinde hadi neyse diyeceğim ki yine de demem ama hadi kabul gördü diyelim. Arkadaşlar hepsi birden varsa o ilişkide, bu yazıyı okur okumaz bitirin o ilişkinizi. Yoksa ziyadesiyle "acaba bir psikoloğa mı gitsem" diyen iç sesiniz huzur vermeyecek artık size.


Nedir biliyor musunuz ilişkinizi bitirmenize engel olan; ben en azından kendimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim sonsuz bir bağlılık ve de aşk. Tamamen aptallık. Birine fazlasıyla bağlanıp da hatalarına göz yummak aptallıktan başka bir şey değildir arkadaşlar. Ama işte insanlar hata yapa yapa gerçeği buluyor. Nihayetinde hatasız kul olmaz :) Ay durun böyle dedim ben de ve bir ilişki içinde yaşanmayacak neler varsa yaşadım onun için hatasız kul olmaz deyip de devam etmeyin siz ilişkinize. Yalan tek başına bile etkenken ilişkiyi bitirmek için yeri geliyor aldatılmaya bile göz yumuyorsunuz. Sevgi ve saygı bir ilişki için en önemli kurallar demiyor muyuz? Öyleyse saygının bittiği bir ilişkiyi devam ettirmek ne kadar sağlıklı olur sizce? Çünkü zaman içinde ilişkideki saygı bittiği gibi kendinize olan saygınızı da yitiriyorsunuz benden söylemesi. En kötüsü de bu. Bir insanın kendine olan saygısını kaybetmesi.

İlişkinizde yalanı yaşıyorsunuz, aldatılmaya şahit oluyorsunuz, yeteri kadar ilgisizliğe maruz kalıyorsunuz bunları yaşamak istemiyorsunuz ancak ayrılamıyorsunuz. Çünkü çok seviyorsunuz! Çünkü bir daha onu sevdiğiniz gibi bir başkasını sevemem sanıyorsunuz! Çünkü onsuz nefes alamam zannediyorsunuz! Çünkü onun yanında kendinizi çok rahat hissediyorsunuz! Çünkü ilk kez bir erkeğe-kadına bu kadar vefakar davranıyorsunuz! Çünkü ilk kez ilişki neymiş bunu yaşıyorsunuz! Çünkü ona çok alıştınız! Çünkü ona çok bağlandınız! Çünkü onu tam anlamıyla saplantı haline getirdiniz! Çünkü, çünkü, çünkü... Hep bir nedeni vardır değil mi insanların? Bitirmemek karşı tarafı gözünde aklamak için bir sürü "çünkü" yaratır beynin dur durak bilmeyen onu sevme tarafı.

Eeee ne olacak peki? Nereye kadar devam edece bu şekilde. Arkadaşlar şunu unutmayın, bu düşüncelere girdiğiniz an anlayın ki yavaştan kendinize olan saygınızı da kaybetmeye başlıyorsunuz. Yapmayın! Yahu ilişkiler mutlu olmak içindir, eğer ki onun yalanları sizi mutsuz ediyorsa, aldatılmak gururunuza dokunuyorsa bitireceksiniz. Nokta! 


Şunu hissediyorsunuz ya; işte ondan sonra kimseyi bir daha sevemem. Emin olun seviyorsunuz. İşte ona yaptıklarımı bir başkasına yapamam. Yaparsınız! Sadece şartlandırmayın kendinizi, aman öyle aman şöyle. Kendinizi enayi yerine koydurmak mı daha iyi sizce, yoksa gururlu bir şekilde hayatınızdan s....r etmek mi? Böyle bir ilişkiye devam ettiğiniz sürece iyice aşağıya çekeceksiniz kendinizi. Güven duygunuz tamamen ortadan kalkacak. Ne yazık ki iyileşmeniz biraz zaman alacak. Onun için millet, yol yakınken henüz fırsat varken kötü bir ilişkiyi daha fazla devam ettirip kendinize yazık etmeyin. 

29 Ocak 2018 Pazartesi

İLİŞKİLERDE HİTAP ŞEKİLLERİNİN ÖNEMİ

22:28 0 Comments

Acaba diyorum hitap şekilleri mi belli ediyor ne kadar sevdiğimizi yoksa biz mi anlam yüklüyoruz bazı kelimelere? Ama şimdi Allah aşkınıza, bakın kimseyi yermek istemem nihayetinde hitaplarda zevk meselesi ama aşkitom, minişkom, kocişkom, karışkom vb. bunlar nedir allaseniz :) Sevgiye şirinlik katmaktır amaç yoksa gerçekten bu hitaplar önemli mi?
Yeminle ben bu dönemin insanı değilim ya. Ben eski kafalıyım arkadaş, aşkımdır, sevgilimdir, bitanemdir, nefesimdir, hayatımdır derim. Yürü be Gamze kim tutar seni. Hitaplara geeellll :) Lan, şiiştt gibi hitaplarda vardır (ne kadar hitap kategorisine giriyor bilmiyorum ama) İlişkilerde hitap, konumuz bu sevgili arkadaşlar.

Hitap şekilleri insanların kültür, görgü, terbiye özelliklerini yansıtır kanımca. Ha bunun ayrımını yapmayacağım tabii ki. Şu şu şekilde seslenen görgülü aman efendim bu bu kelimeliyi kullanan da kabanın önde gideni diyebilecek yetide değilim. Naçizane kendi çapımda yererim ben o kadar :) Günümüzde ilişkiler sizce de kaba olacak ama ayağa düşmedi mi? Herkes herkesle. Leeenn bi durun hangi ara sevdiniz daha dün ayrılmadınız mı ölürüm dediğiniz insandan? Hangi ara tükettiniz ilişkinizi ya da doydunuz birbirinize? Bunu tabii ki de hitap şekillerine bağlamıyorum arkadaşlar. Ancak demem o ki, ilişkiler bile bu kadar tükenirken hitapların ne önemi var ki?


Valla yaşıma verin günümüz gençleri, nihayetinde ablanız teyzeniz yaşındayım :) Kusura bakmayın ama aşkitom kelimesini biri bana açıklayabilir mi rica etsem? Yahu ne anlama geliyor bu hitap? Aşkım kelimesinin daha sevimli hale getirilmiş şekli mi bu? Daha mı çok seviyorsunuz mesela "Biriciğim" diye hitap eden Nazım'dan? Tövbeeee asla yanlış anlaşılmasın lütfen. Bazı concon dediğimiz tiplerin aşkıyla Nazım'ı kıyaslayacak değilim ya da Türkçesini. Samimi gelmiyor bana duyduğum hitaplar. Ne biliyim millet böyle bir yavan duruyor sanki, yapmacık. Samimiyetten uzak olduğu için sevimsiz içi boş. Anaamm nasıl eleştirdim belli değil ama belki şaka yollu zevzeklik yapmak için arada bir seslenilinir belki o da. Ancak kimse kusura bakmasın hitapları da tükettiniz ya günümüz gençleri size helal olsun anasını satayım.

Yani aslında herkesin yaşına vermek lazım tabii ki. Nasıl mutlu oluyorsanız o şekilde seslenin sevdiğinize. Ama ben hitaplardan ziyade davranışların sevgiyi yansıttığını düşünüyorum ve eminim bu konuda benimle ortak noktada birleşen bir çok aşık insan vardır. Ne şekilde hitap ederseniz edin eğer sevginizi yeteri kadar göstermiyorsanız ne anlamı kalır ki ettiğiniz hitabın? Aşkım derken bunu  sırf diliniz söylememeli, tüm kalbinizle hislerinle haykırmalısınız sevdiğinizin yüzüne, en içten gelen duygularla aşkınızı. Keza hayatım derken de öyle ya da belki minişkom :) Gülesim geldi valla yine. Nolur kızmayın bana sevgili millet özellikle daha genç nüfus affınıza sığınıyorum ancak, minişkom kelimesinin içi ne kadar dolu olabilir ya? Ne kadar yürekten hissettirebilir kişi sevgisini bu hitaptan sonra :) Bu kelimeleri kullanırken sizin de gülesiniz gelmiyor mu yahu? Ne biliyim tam aşkitom derken "ne diyorum ya la ben" diyor musunuz mesela :) İşte jenerasyon farkı zannımca bu oluyor millet. Gençler de, "biriciğim ne yaaaaaa" diye soruyorlardır. Hayatım mı? Iyykkk çok baneeellllll! Diyorlardır belki de nihayetinde onların hitapları nasıl ki bize uymuyorsa e bizimkileri de onlar beğenmiyordur normal olarak.


Yalnız sizde de öyle oluyor mu bilmiyorum ama sevdiğim adam bana adımla seslendiğinde aramızda bir sorun var sanıyorum :) Zannediyorum ki bir şey yaptım ve kızdırdım adamı da adımla seslendi. Zannımca Rafet El Roman da, "Adımla Seslendi" şarkısını tam da bu mantıkla yazmıştır ben size söyleyeyim :) Velhasıl arkadaşlar, hitaplar önemli. Nihayetinde yansıttığınız takdirde sevginizi gerisi mühim değil bence. Tamam tatlı dil olmazsa olmaz hem ilişkilerde hem sosyal hayatta. Ancak tekrar ediyorum, içi boş kelimelerle seslenmektense sevginizi dolu dolu gösterin gerisi bir şekilde hallolur. Kapiş :)

28 Ocak 2018 Pazar

HANGİSİNİ TERCİH EDERSİNİZ; AŞKI MI KARİYERİ Mİ?

22:17 0 Comments

Eveeetttt yılların devam eden tartışma klasiklerinden biri; aşk mı kariyer mi ikilemi. Sizce hangisi peki? Ne cevap veriyorsunuz dünyanın en zorda bırakan bu ikilemi sorulduğunda? Tercihini çoktan yapmış olanlar sizler peki? Memnun musunuz verdiğiniz karardan yoksa ahlanıp vahlanıp yapamadıklarınızda mı kaldı aklınız?

Milyonlarca insan olup bir soru karşısında ikileme düşmemiz gayet de normal a dostlar. Herkes aynı fikirde olmasın yahu, hem herkes aynı fikirde olacak nasıl çekecek zıt kutuplar birbirlerini J Yalnız konuya tam olarak bir giriş yapmamak için elimden gelen tüm gayreti sarf ettim. Zira verdiği karardan pişmanlık yaşayanlarda daha doğrusu yapmadıklarında aklı kalanlarda tabii ki de ben varım bugün J

Hayatının hiçbir döneminde, en uğurlu inancıymış gibi mantığını yanından ayırmayanlar pek tabii ki duruşları belli. Çünkü onlar için hayat, aşkla tüketilmeyecek kadar önemli ve zorlu bir sınav. Başarmak, kazanmak, rüştünü ispatlamak, kendi ayakları üzerinde durmak, boyun eğmemek mantığı ön planda tutanların  genel kuralları. E tabi örnekler çoğaltılıp azaltılabilir de. Mantığının önüne geçecek her türlü fikir ve davranıştan uzak dururlar. Aşka yenik düşmemek için direndikleri gibi, kalplerine hançer saplana saplana –ki mantığı ön planda tutanların nedense bir insan için çok fazla hele hele de aşk için duygusal insanlar kadar üzüleceklerini düşünemiyorum- ayrılırlar sevdikleri insandan. Mesleğine odaklanıp, kariyer planlaması yapmayı bitirmişlerdir bile erken yaşlarda. Haliyle orta yaşlarda bir bakmışsınız, hayatın onları kariyer olacak getirebileceği en iyi basamakların birinde ışıl ışıl parıldıyorlar. Kesinlikle örnek alınası bir davranış, yeminle takdir ediyorum ya. Karar ver ve uygula, işte tüm mesele bu J Peki hayatı mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşanılır kılabilmek için kariyer yeterli midir?

Şimdi de sırada şapşik aşıklar var :) Başlarım uleyn kariyerine, hayatımın aşkını bulmuşum. Seviyor ve seviliyorum. Okumaksa okudum, meslek edinmekse edindim ama bir daha böylesi bir aşka rastlayamam deyip de gerçekten vazgeçiyor musunuz kariyerinizden? Sadece mesleki anlamda zirveye oynayıp da mutlu olunacağına ihtimal vermeyip, yaşanılan hayatı değerli kılacak olanın kesinlikle aşktan geçtiğine inanıyor olmalılar. Emin olun mantık yürütüyorum şu anda millet J Hakim olaydım olaya, neyse açtırmayın benim bayramlık ağzımı şimdi J Sevdiği insanla evliliğe hızlıca adım atmış, çocuklarını dünyaya getirmiş, ilk günkü gibi aşkın tüm cazibesini kullanıp sevmeye ve sevilmeye devam ediliyor mu? Eğer evet diyen çıkarsa pişmanlığıma bir kaşık da tuz siz atacaksınız ona göre. Cevap vermeyin soruma, ben öyle kendi kendime yazıp sorular sorup takılıyorum bakmayın sizler bana J



Çok merak ediyorum bu soruların cevabını arkadaşlar, herkeste değişkenlik gösteriyor doğrusu. Ondan dolayı net bir kanıya varamıyorum. Ben kendimi bilirim ve verdiğim karardan dolayı ne kadar hayıflandığımı L Ha tabi bir de kariyer ve aşkı aynı anda bulmuş olanlar var ki, kendilerini dünyanın sekizinci harikası diye adlandırmak pek yerinde bir tanımlama olacaktır. Yemin ediyorum Allah’ın sevdiği kulları arasında açık ara öndesiniz siz, evet evet hem kariyer yapmış hem de mutlu bir şekilde çoluk çocuğa karışmış kıskanılmaya değer arkadaşlar J Mutluluğunuz daim olsun. Tabii ki kimsenin mutluluğunda gözümüz yok ama nasıl yaptığınız da birçoğumuz tarafından merak konusu. Şans mı yüze gülüyor böyle bir durumda ya da ne bileyim durumlar mı öyle gelişiyor, Allah mı yardım ediyor, kendi tırnağızla mı kazıyorsunuz bu hayatı inan olsun bir tahminde dahi bulunamıyorum. Ha imkansız mı ikisini aynı anda götürmek, e tabii ki hayır. Zaten burada kariyer ve aşkı anda yürütmekten ziyade ikisini aynı anda nasıl bulduğunuzla ilgileniyorum ben şahsen. Taaaa olayın en başına gidiyorum, gelişme sonuç sizin olsun bana giriş lazım giriş J

Sevgili ikilem arasında boğuşan arkadaşlar, asla sizlere örnek olmak istemem herkes kendi hayatını yaşıyor ancak benim yaptığım tercihe iki satır değinip öyle gideyim müsadenizle. Ben kariyeri seçmiş, bunun uğruna da dünyanın en muhteşem erkeğinden ayrılmak durumunda kalmış bir faniyim L Ya içim acıdı başlayacağım şimdi yazısına daaaaa kariyerine deeeeeeee L Aslında tam olarak öyle olmadı. Yani kariyerimin çoookkk mühim bir dönüm noktası vardı da, ya işimi seçecektim ya da aşkımı misali, filmlerdeki gibi bir seçim değildi benimki. Lütfen aklınızda sürrealist bir Gamze belirmesin J Ben gayet de üniversite 2. sınıfta, çılgınlar gibi aşık olduğum adam mesleği gereği şark görevini yapacaktır,  bilmem ne hizmetidir diye gezip duracak ben de çok sevdiğim mesleğimi onunla evlendikten sonra yapamayacağım diye, adamın evlilik teklifini iki kere reddettim.


Ha bakın şöyle bir şey var, evliliği o yaşlarda tabii ki de asla düşünmüyordum bundan dolayı pişman değilim. Ama o insanı kaybettiğim gerçeği ve kariyer yapacağım diye ondan ayrılıp, okulu bitirip de belirli bir süre yaptıktan sonra mesleğime veda etmiş olmam doğrusu pişmanlığımın ömür boyu içimde sönmeyecek bir ateş olarak kendini her daim hissettirmesi için yeterli. Düşünüyorum da, mesleğime devam etmiş olsam ve kendimi kariyer anlamında harika bir yerde görsem yine aynı pişmanlığı yaşar mıyım diye. Pişmanlıktan ziyade hayıflanmalarım olurdu zaar. Onu da isterdim hayatımda yine de. Ve inan olsun şimdiki aklım olsa, orta yolu bulmaya çalışır, kendimi zor bir seçimin içine sürüklemezdim. O zamanlar zor görünmedi gözüme alacağım karar. Deli gibi sevmeme rağmen. Nasıl bir mantık delisi bir insansam o zamanlar, keşke şimdi de o zamankinin yarısı kadar olabilsemJ

Velhasıl arkadaşlar, dünya dönmeye, insanlar aşık olmaya, meslek edinmeye devam ettiği sürece aşk mı kariyer mi sorusu daha çooookkk sorulur daha çooooookkk doğru ya da yanlış kararlar verilir. Ama siz siz olun, enine boyuna düşünmeden hiçbir şey için adım atmayın. İlerisini düşünün, günü yaşayıp anlam katın ama geleceğiniz için de ufaktan zemin hazırlayın. Günümüzde aşk da zor kazanılıyor kariyer edinmek de öyle. Alacağınız kararlar sizi asla pişman etmesin de, gerisi bir şekilde hallolur zaten J


26 Ocak 2018 Cuma

SEYAHAT ETMEK AYRILIK ACISINA İYİ GELİR Mİ?

23:28 1 Comments

Milleeeeeetttttt naber J Konunun içinde seyahat olunca bi sevindim böyle bi kıpır kıpır oldum içim. Böyle bi alıp başımı gidesim geldi bazı bazı diyarlara, gidip de dönmeyesim geldi mesela Bozcaada’dan J Ha sanmayın ki aşk acısı çekiyorum, çektim bitti benimki. Benim amacım tüm tecrübelerimle iyi kötü siz de kabul ettiğiniz sürece yardımcı olmak, işte ne biliyim ben yaptım siz yapmayın demek ya da tam tersi ben yapamadım ama şimdi bakınca yapsam iyi olurdu dediğim şeylerle ufkunuzu açmak. Anam ne haşin ufuk açarım belli değil J

Neyse, evet arkadaşlar ayrılık acısına birebirdir seyahat etmek. Yemin ediyorum 100 psikoloğa bedel. Ha sanmayın ki psikologlar işe yaramıyor demek istiyorum. Tam tersi, ben de gitmeyi düşündüm yoksa acıdan kafayı yiyeceğim sanmıştım hayatımın belli bir döneminde. Şey aşk acısı çekiyordum da J Hep derler ya, “iyi de kafamı da yanımda götürüyorum. Her yerde onu görüyorum. Gittiğim yerde de aynı şey olacak.” Hahaha cicim kusura bakma ama sen ya yanlış yerlere gitmişsin ya da yanlış insanlarla. Seyahate çıkarken hipnoz oldun, kötü anılardan arınıp gitmeyin tabii ki. Ama çıkacaksanız aklınızda sadece şu düşünce olsun; “yeni bir yeni keşfetmeye gidiyorum. Beni üzen düşünceler evet beynimin içinde farklı rollerde beni üzmeye devam ediyor. Ama bu sefer ben galip geleceğim. Yiyeceğim, içeceğim, gezeceğim, alışveriş yapacağım ve en önemlisi kafamı dağıtacağım.” Bitti işte bu kadar net arkadaşlar. Ha kabul ediyorum, çok zor bu kafalara girmek. Yeter ki gerçekten buna istekli olun.


Seyahatin neden önemi var biliyor musunuz?Ha ama şunu ekleyeyim, ilk kez gideceğiniz bir yeri tercih edin. Mesela ayrıldığınız kişiyle daha önce gitmemiş olduğunuz bir yer olsun. Tam tersini yaparsanız baktığınız her yerde onu görmeniz kaçınılmaz olur. Seyahatler zaten hep güzel değil midir? Yeni insanlar görmek, yeni lezzetler tatmak, yeni sokaklarda kaybolmak, yeni kültürlerle tanışmak, fotoğraf çekmek, anı biriktirmek. Bu açıdan baktığınız zaman daha yola çıkmadan yavaştan iyileşmeye başlamışsınız demektir inanın bana. Yeter ki gerçekten istekli ve azimli olun acınızı sonlandırmaya. Mesela bir çok yazı var “ayrılık acısına iyi gelen şehirler” diye. Nedense ben buna pek katılmıyorum ya. Yani özellikle belirli bir şehrin ayrılık acısına birebir iyi geleceğini sanmıyorum. Zevk meselesi ya hani. Ne bileyim ayrılık acısı çekerken Venedik’e gitseniz kanallardan birine atmak istersiniz kendinizi zannımca. Nihayetinde boşanu demiyorlar aşıklar şehri, işte efenime söyleyeyim romantizmin başkenti diye. Millet el ele göz göze sandallarla tur yaparken, sen içinde aşk acınla onları izleyemezsin zaar J Hayır izlememelisin de. Ne biliyim böyle bir durumda zannımca Afrika safarisi yapmak daha yerinde bir seyahat planlaması olacaktır ;)

Arkadaşlar gideceğiniz ülkenin, şehrin, kasabanın bir önemi yok. Yeter ki evde durup da acınızla yüzleşip, iyi şeyleri aklınıza getirip hüngür hüngür ağlamaktansa iki günlüğüne bile olsa alın yanınıza size iyi geleceğini düşündüğünüz bir arkadaşınızı alın basın gidin bir yerlere. Ha gönül ister ki, cebinde çılgınlar gibi paran olsun işten yana sıkıntın da olmasın ülkeden ülkeye geçiş yap, ayrıldığın insanı unutmadan da ülkene dönme J Yemin ediyorum hayali bile bir daha aşık olmamak için yetti bana J

Ancak şöyle bir düşündüm de, ayrılık acısı çekerken ben nereye gitmek isterdim diye, zannımca Küba. Ki benim hayallerimin ülkesi Kanada, henüz gitmedim ama gideceğim kesinlikle. Ama biri için ağlıyorsam, özlüyorsam, üzülüyorsam Küba’ya gitmek bana faydalı olur diye hissediyorum. Devrim ruhunu hissetmek mesela, bu bile oraya gittiğimde aklımdaki adamı hatırlamamam için bir etken. Otantik sokakları, kadınların büyük bir alışkanlık ve zevkle sardıkları pruroları, dünya güzeli arabaları, yeşillikleri… Ben zaten bu güzellikler içinde çoktan kaybolmuş olacağım ki adamın aklıma gelmemesi pek tabii karşılanır zannımca. Siz de bir düşünün şöyle, nereye gitseniz hem daha iyi hisseder hem de acınızı azaltabilirsiniz? Bakın peşin peşin şunu da söyleyeyim, kalbiniz ve beyniniz evet yanınızda geliyor. Gittiğinizde bunların tamamen silinmesini tabii ki beklemeyin. Bu seyahati terapi olarak görün ve öyle çıkın yola. Aaa aklıma gelmişken konumuzla süper ilintili bir film var. Hint sinemasına ait (karşınızda hint sineması aşığı bir bloger var J ) KRLALİÇE (QUENN )filmi. Bakın bu filmi mutlaka ama mutlaka izleyin. Kız ayrılık acısı çekiyor ve parası ödenmiş balayına tek başına gidiyor. Ne acı kalıyor ne de aşk. Konumuzla süper uyumlu, aşk acısına birebir bir filmdir. Ay konu sinemaya kaydı durun durun toparlıyorum ama sinema konusunu da ele alalım arkadaşlar. Örneğin, aşk acısına iyi gelen filmler diye. Neden olmasın J


Velhasıl arkadaşlar, ön yargılı davranmadan –işte aklım da beynim de benimle geliyor seyahate çıksam ne fayda- demeden atın kendinizi bir yerlere. Acınıza tuz biber ekecek yerlerden uzak durun derim ama. İşte efenime söyleyeyim Paris, İtalya, İspanya J Şaka yapıyorum bunun kararını en iyi siz verirsiniz. Ki yukarıda da söylediğim gibi illa belirli bir şehir olarak bakmak çok doğru gelmiyor bana ya da böyle bir öneride bulunmak. Bana Küba iyi gelir dedim belki de size İngiltere iyi gelecek. Ha illa yurt dışı olmak zorunda tabii ki de değil. Belki şehir dışı. Ha ona da imkan bulamadınız şehrinize en yakın farklı bir lokasyon tercih edin. İstanbul’da yaşıyorsanız Şile gibi mesela. Siz de kendi şehrinize yakın bir yer tercih edin. Ha gönül tabii ki farklı bir ülke ve şehir görmek ister ama işçiyiz biz anam kendi imkanlarımızla adamları unutmaya çalışacağız işte. Yahu yine bir yere gidemedin çık bir işlek caddede dolaş ne diyeyim ben daha J


Demem o ki sevgili millet, aşk acısı çekerken seyahate çıkarsanız bir taşla iki kuş vurmuş olursunuz. Mantıklı düşünün J Hem yeni bir yer görmüş hem de adamın acısını hafifletmiş olacaksınız. Kapiş J

25 Ocak 2018 Perşembe

ERKEĞE BOYUN EĞMEK

23:33 0 Comments

Başlıktaki saçmalığı fark ettiniz değil mi sevgili başı dik, güçlü, gururlu, onurlu kadın arkadaşlarım :) Genelde tüm yazıları kadın erkek ayrımı yapmadan sizlere ulaştırmaya çalışıyorum. Zira gönül işlerinin kadını erkeği olmaz diye. Ama bu yazı tamamen kadınlara yönelik, özellikle de bir erkek karşısında sesini çıkarmaktan yoksun, kadın olma ayrıcalığı ve gücünün farkında olmayanlar için yazdım. Yapmayın arkadaşlar, aşkınızdan da ölseniz yapmayın, boyun eğmeyin. Tamam söylemek istediğim bu kadardı hadi hoşçakalın :)

Arkadaşlar beni benden alan, ayarlarımı bozan, sinirlerimi zıplatıp, hayıflanmama neden olan kadınlar var. Erkeğinin her dediğini istisnasız kabul eden, haklı olsa da susan, senini çıkaramayan kadınlar. Ha bakın yanlış anlaşılmasın, burada anlatmak istediğim; adamların sözünü dinlemeyin, kendi kafanıza göre yaşayın, dediklerinin tam tersini uygulayın, kendi bildiklerinizden şaşmayın değil. Benim burada anlatmak istediğim, haklı olduğunuz durumlar karşısında sonuna kadar savaşmayı bilin. Adam size "nasıl olsa benden çekiniyor, her dediğimi yaptırabilirim" gözüyle bakmasın. Bu yüzden sizi hakir ya da güçsüz savunmasız görmesin. Herkesin kendine has doğruları ya da yanlışları vardır. Kimsenin doğrusuna herkes karışamaz nihayetinde :)

İnsan en büyük hatayı nerede yapıyor biliyor musunuz? Karşısındaki adama ondan vazgeçmek istemeğini belli ettiği anda, onu kaybetmekten korktuğunu söylediği anda, kendisi onaylamasa da sırf sevdiği adam istiyor diye kendini adamın istekleri doğrultusunda yönlendirdiğinde... İşte şiddetle bunlardan kaçının arkadaşlar. Bu sefer ne oluyor biliyor musunuz? Zaman içinde doluyor doluyor ve gün geliyor patlıyorsunuz. Yazık değil mi size? Yazık değil mi doğrularınıza? Yazık değil mi hayatı kendiniz için cehenneme çevirmenize?


İlişkiler içinde tabii ki de her iki taraf da karşılıklı roller oynuyor doğruya doğru. Seviyorsunuz, çok seviyorsunuz amennah. Zaten sevin, sevmeden bir ilişkiye adım atmayın. Hele hele karşılıklı saygı olmazsa olmaz. Ama ne var biliyor musunuz arkadaşlar, kaybetme korkunuzu karşı tarafa hissettirdiğiniz an ahan da hapı yuttunuuuzzzz. Yandı gülüm keten helva. Bundan sonrası sinir hastası olmamak için ciddi bir savaş vermeniz gerekiyor benden söylemesi. Millet bakın kimse bulunmaz hint kumaşı değil. Kimse sadece sizin için gelmiyor dünyaya ve dünya sadece onun etrafında dönmüyor. Kimse ilişkisi bitsin istemez. Ama bunun için de adamın her dediğini yapmaya, hatalarını görmezden gelmeye gerek yok. Başınıza çıkar sonra indir tependen indirebilirsen. Her istediğini yapma hakkını kendinde görmeye başlar. Allah esirgesin aldatmaya bile gidebilir durum kendinize gelin :) Nasıl olsa beni seviyor, benden vazgeçmiyor, her dediğimi ve yaptığımı sineye çekiyor. Amaaaannn benden kralı yok. Kendini vazgeçilmez sanıyor adam bu sefer. Ha bu durumun tam tersi olsun diye de her şeye karşı çıkın, kafanıza göre tek başınıza ilişki yaşayın demiyorum.

Anlatmak istediğim tam olarak şudur başka da bir şey demeyeceğim ha ona göre iyi okuyun ;) Arkadaşlar demem odur ki; bir birey hele hele kadın olarak kendi değerinizin farkında olun. Adamı kaybetmekten korkuyorsunuz diye her dediğini yerine getirmek zorunda değilsiniz. Hayır ayrılın ne olacak eni kötü bir kaç gün belki bir iki ay ağlar sızlanır sonra unutursunuz. Kadın dediğin bir erkek ve toplum karşısında güçlü durmayı bilen amazondur ya. Tamam aşkım, peki dediğin gibi olsun bitanem, ha tamam hemen getireyim tatlım. Oysaki içinizden gelmiyor o an onun dediğini yapmak yapmayın o zaman. O sinemaya gitmek istiyor ama siz tiyatroya. Ya ortak bir paydada buluşup başka bir plan yapacaksınız ya da onun dediğim dedik davranışları karşısında boyun eğmemeyi bileceksiniz. İnat etmeyin, sırf mulahefet olacağım diye yükselmeyin. Ama istemeden de adamın size bazı şeyler yaptırmasına asla müsade etmeyin. Ne demek canım erkeğe boyun eğmek. Çalışın kendi ayaklarınız üzerinde durun. Nasıl olsa başımda bir erkek var mantığıyla nefes almayın. Nasıl olsa o beni korur kollar. İllaki bu çok güzel bir his bilirim merak etmeyin. Ama inan olsun zorluklar karşısında bir kadını kendi başına savaşması var ya işte bu paha biçilemez.


Korkulacaksa iki taraf da korksun kaybetmekten, üzülmekten. Herkes elini taşın altına koyacak kimse kusura bakmasın valla. Size uymayan davranış ya da rollerle benliğinizi şekillendirmeyin. Doğrularınız olsun, güçsüzlük ezer geçer sizi. Ne demek erkeğe boyun eğmek. Ayrıca insanoğluna boyun eğmek nedir ya. Erkeği kadını yok arkadaşlar, güç insanın kimseye ihtiyaç duymamasıdır. Güçlü olun, sonrası zaten olur.


24 Ocak 2018 Çarşamba

İLK AŞKLARI UNUTULMAZ KILAN NEDİR?

22:41 0 Comments

Arkadaşlar eğer ki bu yazıyı ağlayarak yazmazsam iyi valla :( Şimdi ilk aşklar neden unutulmaz siz ne dersiniz acaba? Herkesin konuyla alakalı farklı, birbirinden değişiklik fikirleri vardır. Ama galiba benim ki tamamen farklı. İlk Aşklar unutulmaz evet, çünkü adı üstünde ilk :) Ay tamam zevzeklik yapıyorum, hazır mısınız ciddi ciddi yazmaya anlatmaya başlıyorum çünkü :)

Millet, aslında baktığımızda çoğu "ilk" unutulmaz. Mesela, ilk kez gördüğünüz bir şehir ülke vs. İkinci ya da üçüncü gittiğinizde aynı şeyleri hissetmezsiniz öyle değil mi? Aynı heyecan, aynı merak, aynı bakış açısı. İlişkiler için de aynı durum geçerli. İlk kez karşı cins bir insana normal sevgiden daha farklı bir his besliyorsunuz. İlk kez "elele yürümek" nedir bunun tanımını bizzat yaşıyorsunuz. Şimdi normal sevgi nedir demeyin zira beni anladığınızı düşünüyorum ya da öyle düşünmek istiyorum :) Bakın arkadaşlar çok hassas bir konuyu yazıyorum, nolur şey etmeyin yani bana :)
Düşünsenize ilk kez birinin elini tutmak nedir bunu tadıyorsunuz. İlk kez aşk cümleleri kuruyorsunuz. İlk kez gece yatarken sabah tekrar onu görebilme umuduyla uykuya atıyorsunuz kendinizi. Ya bunlar şahane duygular değil mi :) Valla kalpli göz emojileri var ya yemin ederim ilk aşklar düşünülerek üretildi bak demedi demeyin. Hayır benim kalbim mesela direkt gözüme fırlıyordu ilk aşık olduğum adamı gördüğümde. Onu da geçtim yemin ederim bütün organlarım kendine uygun bir yer arıyordu anatomim içinde. Çünkü onu gördüğüm an tüm organlarım yer değiştiriyordu. Yemin ediyorum o yaşıma kadar heyecan nedir, kalp çarpıntısı nedir, bir erkeği sevmek nedir bilmiyordum. Bilmiyordum ya inan olsun bilmiyorum ki ben ilk kez aşık olduğumda 21 yaşımdaydım şimdi de 31. Allah'ımmmmmmmm tam10 yıl yaa koca 10 yıl :( Ha şöyle bir şey tabii ki de ilk baştaki gibi acıtmıyor insanın canını. Yahu sıkıysa acıtsın 10 yıldan bahsediyorum ama hala aklıma gelir, hala adını sanını hatırlamakla birlikte gülerken gözlerindeki engin mavinin nasıl huzur yaydığını dahi hatırlıyorum :) Bir gülerdi millet, inan olsun dünyada ondan başka gülen bir insan yokmuş gibi hissederdim. Konuşurken kurduğu cümleleri ki anlamsız bile olsa hafızama kaydeder, yurda dönünce (okurken yurtta kalıyordum da ) bozuk plak gibi, harfleri söylerken hangi harfi daha baskın söylüyorsa onu bile düşünür tebessüm ederdim.


O da beni seviyordu, bence seviyordu :) Çünkü anam bendeki paspallığı görün onu da geçtim ya valla cahil cühela biriymişim o zamanlar. Sevgiliyle ne konuşulur, nasıl sohbet edilir, nasıl sıcak davranılır haberim yok. Ben resmen buzdağı gibi oturuyorum, oysa o cıvıl cıvıl konuşuyor bense sadece dinliyorum. Eğer bana bir şey sormazsa konuşmuyorum. Yahu ses rengimi bilmiyordur belki de adam o kadar suskun puskunum yani. Ama şimdi ay durun neyse şimdiye hiç girmeyelim :) O zamanların acısını çıkarıyorum diyeyim siz anlayın :) Buna rağmen adam benimle görüşüyor ya, sevdiğini söylüyor. Bense adama "ben de" diyemiyorum. İnan olsun diyemiyorum ya. Utanıyorum, çekiniyorum, böyle bi tuhaf oluyorum falan. Adam benden pek bir şey beklemiyordu aslında, sadece ona biraz ilgi göstermemi, canım dememi, elini tutmamı, gülümsememi, iyi geceler ya da günaydın yazmamı, gün içinde arayıp halini hatırını sormamı, hasta olduğunda ilgilenmemi bunları istiyordu. Yemin ediyorum size sadece bunları istiyordu. Ama diyorum ya ilk görüştüğüm ilk sevdiğim insan. Yemin ediyorum nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum ya. O kadar heyecanlanıyordum ki, gülümsemeyi unutuyordum dupduru gözlerine bakınca. Dalıp gidiyordum gözlerine, yüzünün her bir zerresine. Bir keresinde elimi tutmaya çalıştı yemin ederim kıyamet koptu. Nasıl kızdım ya, nasıl bağırıyorum nasıl elimi tutmak istersin diye. Nasıl masum ve salağım. Size şu kadar söyleyeyim, onu kaybetmemdeki en büyük etken sadece salaklığımdı başka bir şey değil.

Günümüzde tabi aynı şeyler olmaz. Herkesin gözü daha bir açılmış, daha kendinden emin, daha her şeyden haberdar vs. Günümüz ilişkileri başka bambaşka nedenlerden dolayı bitiyor. İşte aldatmak başta almak üzere gerisini siz doldurun. Benim ilk aşkımla olan ilişkim de benim inanılmaz derecede ilgisizliğimin kurbanı oldu anasını satayım. Adam haklı olarak beni terk etti :( Yemin ediyorum aradan 10 yıl geçti acım dindi de pişmanlığım gram geçmedi. Yalnız bu pişmanlık denen his var ya, anaaaaa insanın içini gıdım gıdım yiyip bitiyor hani. Adam şimdi evli mutlu çocuklu. Ben hala pişmanlık yaşıyorum :) Onun için sevgili blog yoldaşlarım siz siz olun ne pişmanlık duyacağınız şey yaşayın ne de  "bu insan tamamdır" dediğiniz kişiyi kaybedici şeyler yaşayın. Sakın ha bakın ablanıza hayıflanmalara doymuyorum :)


ilk aşklar unutulmaz, çünkü "ilk" olma özelliği dünyadaki hiç bir şeyin yaşatamayacağı bir heyecan uyandırır insanda. Onun için tekrar aşık olduğunuzda, aynı heyecanı hissedeceğini sanmayın. Olmuyor çünkü, olmuyor :) Ha pesimist olmanın anlamı yok herkeste aynı değil mesela. Ben bir daha heyecanlanmam diyordum son aşkımı yaşayana kadar. Ama tabi ilki kadar şiddetli olmuyor millet. Onun için ilk aşkınızı bulduğunuza inanıyorsanız sakın vazgeçmeyin ondan. Bazılarımız için geçerli değil, hele de günümüz kızları 4-5-6 büssürü erkeğe sevdalanıyor. Ama daha hayatına yeni yeni birilerini almaya başlamış lolitalar var ya, hah siz siz olun eğer gerçekten aşıksanız ve onun da sizi sevdiğinizi düşünüyorsanız savaşın millet. Ha kendinizi sakın ola ezdirmeyin, kaybetme korkusunu yaşayın ve yaşatın her daim ama unutmayın ki bir daha onu sevdiğiniz gibi sevemiyorsunuz :) Bu da size, ilk aşkının değerini bilememiş abla tavsiyesi olsun :) 

23 Ocak 2018 Salı

RÜYANIZDA GÖRSENİZ DE İNANMAYIN!

22:32 0 Comments

Rüyalardan medet umduğunuz oldu mu hiç? "Ayyy rüyamda barıştığımızı hatta evlendiğimiz gördüüüümmm, ay Allah'ım evet olsun lütfen, amin" gibi saçma bir cümleyle yakınlarınıza, arkadaşlarınıza anlattınız mı? Aslında sormak istediğim gerçekten gördüğünüz bu rüyalara inandınız mı?

Yapmayın a dostlar, rüyalara kanmayın :) Hayır yani bakın şöyle bir şey var, bakmayın yapmayın dememe ben de yaptım bunu. Ya içimde kalmasın itiraf edeyim. Sizler de bilir misiniz bilmem ama, ilk kez kalacağın evde o evin anahtarını gece yatmadan yastığın altına koyarsan rüyanda evleneceğin insanı görürsün derler :) Yaptım bunu, vallahi de yaptım billahi de yaptım. Pişman mıyım asla! Bir daha olsa bir daha yaparım :) Nihayetinde kadın olmak bazı batıl inançlara inanmayı ve bunlardan da medet ummayı gerektirir. Şaka bir tarafa şahsen ben inandığım da değil merakımdan yaptım valla bunu. Emin olun birçoğunda sabaha kadar uykusuz kaldım rüya müya hak getire.

Şimdi bazı acılı ve derin huzursuzluk yaratan durumlarda insanlar bir şeye tutunma ihtiyacı hisseder. Bu ister rüya olsun, ister olumlu sözlerle geçiştirme olsun, ister milletin gözünün içinden bile medet ummak olsun duymak istediğimiz her şeyi etrafta ararız. Yaparız canım insanız, iç acıtan durumlardan pek tabii ki de kurtulmak en doğal hakkımız ama kötülüklerle de yüzleşmek değil midir insanı olgunlaştıran sorarım sizlere? Bazıları ayrılık acısını kolay atlatırken (ki bunlara yuh anasını satayım iki günde nasıl unuttun benim ciğerlerimden eser kalmamışken diye isyan ederiz) bazıları da selin halt ettiği gözyaşları mı ararsınız, yağmurun görse utanacağı derin deryalar mı, isyanlar mı, sızlanmalar mı. Hepsini yaşar bu ikinci bazıları grubu :) Zamanında ben de böyleydim he, tabi o zamanlar gençtim millet, zannediyordum ki ondan başka erkek yok dünyada. Ulan arkadaş ben de zamanında nasıl bir aptalmışım belli değil de :)


Haliyle acı çekiyorsunuz çünkü neden o çoookkk sevdiğiniz canınız cananınızdan ayrıldınız. Böyle eski fotoğraflara bakıyorsunuz ağlıyorsunuz, efenime söyleyeyim eski mesajlara bakıyorsunuz hıçkırıyorsunuz, rüyanızda görüyorsunuz inanıyorsunuz. İşte en tehlikeli millet. Neden biliyor musunuz? Umut bağlayıp beklentiye giriyorsunuz çünkü. Fal baktırmak gibi bir şey aslında bu da. Sadece parasız olanı :) Ay tamam zevzeklik yapmayacağım zira ciddi bir konu konuşuyoruz burada. Ehem şey ha evet şöyle ki, atıyorum rüyanızda kendinizi onun kollarında gördünüz dimi. Hah sabah kalkıyoruz "ayyy barışacak mıyız? Ayyyy arayacak mı yoksa? Ayyyy affetti mi beni ya da tam tersi?" Ayy da ayyyy" Arkadaşlar umut, hayal etmek güzel şeyler de beklentiniz olmayınca hayal kırıklığı yaşıyorsunuz bu sefer acınız katlanıyor işte. Ha diyecekseniz ki; "iyi hoş da rüya bu engel olamıyorum görüyorum." tamam görün ama bel bağlamayın. Falların ve rüyaların sizi etkisi altına almasına izin vermeyin. Ya gücü aslında kendinizde aramanız gerekiyormuş, tecrübe ettim onayladım millet. Ben de rüyalardan hayal kurdum, ben de girdim o beklentiye. Bakmayın böyle ahkam kestiğime, ben de yedim o haltları. İnsan iyileşince anlıyor ne kadar hatalı davrandığını. Eğer kendinizi beklenti içine sokarsanız o girdaptan çıkamazsınız arkadaşlar. Psikolog pek tabii ki değilim. Naçizane kendi tecrübelerimden yola çıkarak yapmayın etmeyin diye yazıp duruyorum işte. İyi geldi aklıma şu ayrıldıktan sonra fal baktırma konusunu da ele alalım yalnız, ne malzemeler çıkar oradan valla :)


Ha bazıları mübarek insan olur gördüğü rüya çıkar ona da bir şey diyemem tabi. Ama ayrıldınız, üzgünsünüz ve onu rüyanızda olumlu bir şekilde mi gördünüz? Hayra yorun ve günü yaşamaya devam edin! Aklınıza getirip getirip de gününüzü yemeyin. Medet ummayın beklentiye girmeyin. Rüyalarda nihayetinde bilinçaltının hayal dünyasında kendine yer etmesi değil midir? O halde ya bilinçaltınızı temizleyin ki bunun daha zor olduğunu biliyorum ya da rüyalara takılıp da arayacak mı beklentisine girmeyin. Unutmayın bir kere gelinen bu hayat başkaları adına üzülmek için çok kısa. Si...r edin, gidin bir kahve yapın için, miiiisssss :)

22 Ocak 2018 Pazartesi

HAYATIMDA BAŞKASI VAR AŞKIM!

22:40 0 Comments

Arkadaşlar hiç gülmeyin; böylesine yüzsüzler, şeref yoksunları, karaktersizler, terbiyesizler, adamlıktan nasibini almamış yaratıklar, (ay hızımı alamadım valla nasıl saydırasım var bir bilseniz ) yok mu? Pek tabii ki var. Hayır bir de pişkinler ha, ulan o yüzün yarısı bende olacak var ya, insan içine çıkmaya utanırım be.

Yukarıdaki kızgınlıktan da anlaşılacağı üzere sevgili millet, yüzsüz adamlardır bugünün konusu. Ya var ya şunu aklım almıyor bilmiyorum ki sadece ben mi böyle düşünüyorum. Bir insan karakter namına hiçbir özelliği bünyesinde barındıramazken, bazılarımız nasıl gidip de ona aşık olabiliyor ciddi anlamda kafamda asla yanıt bulamayacak saçma sorulardan olup kalacak anasını satayım. Hayır hiç derdim yokmuş gibi bir de bu düşünceyi dert ettim ya kendime, yürü be ben kim tutar beni J Bu konuyu başka bir yazı olarak ele alırız arkadaşlar, biz günün konusuna geri dönelim daha fazla konu firar etmeden.

Uzun bir ara verdiğim için unutanlar ya da aramıza yeni katılanlar olmuştur diyerekten hatırlatmakta fayda görüyorum, yazılarımın hemen hemen hepsi yaşanmışlıklardan yola çıkarak şey ettiklerimdir arkadaşlar, bazıları da bizzat şahit olduklarım tabi J Sizi hiç arayıp da sevgiliniz olacak bilmem ne şunu söyledi mi; “Benim hayatımda başka biri var. Üzgünüm ama senden ayrılıyorum” Yahu bu kadar karaktersizlik örneği başka bir cümle daha yoktur eminim dünya yüzünde. Bakın yine cinsiyet ayrımı yapmadan ele alıyorum ha sonra bana isyanlar etmeyin sadece erkekleri taşlıyor ya da kızlara laf atıyorsun diye. Benim lafım ortaya arkadaş, yapanlar da bir zahmet üzerlerine alınsın ama. İnsanları teker teker burada ifşa edip de yermenin anlamı yok J


Bakın, gönüldür bu kayar başkalarına. Sever, tutulur, yanar, kül olur. İnsanız yani bundan daha doğal başka bir şey daha yoktur. Dürüstlükle de bir alıp veremediğim yok, dürüst olun canımı yiyin ama hayatında biri varken başkasını hayatına almak nasıl bir mantıktır biri bana nolur açıklasın. O kadar mı korkuyorsun yalnız kalmaktan, o kadar mı korkuyorsun boşluğa düşmekten, o kadar mı korkuyorsun geceleri yalnız yatmaktan, o kadar mı korkuyorsun elindekinden de olmaktan, o kadar mı korkuyorsun dışarıda elini tutacak başka birinin olmamasından, o kadar mı korkuyorsun yeni tatlar yaşamadan ölmekten, o kadar mı korkuyorsun içinde bitmek tükenmek bilmeyen cinsel açlığın bir gece bile kendi kendini yemesinden. Bu korkular çoğaltılabilir tabii ki de uzatmak istemedim ben. Yoksa var ya offff yani ne saydırırım burada belli değil valla J

Arkadaşlar bunu yapan insan kırıntılarına korkak diyorum. Evet evet korkak diyorum. Yukarıda da korku nedenlerini saydım zaten. Ha karaktersizlik tamam bu başka bir şey. Bir insanın hayatında biri varken hangi ara başka sevgili yapar ya, hangi ara başkasına gönlü kayar, hangi ara onu tanır da hayatındakini terk etme noktasına kadar gelir? Bu demek oluyor ki, sizinleyken gayet de çaktırmadan başkasıyla da fink atmış aç gözlü yaratık sevgiliniz. Bakın bunu kadını erkeği yok, bunu hangi cins yaparsa yapsın süzme terbiyesizdir. Hiçbir ilişkide ayrılık yaşanmayacak diye bir kaide yok. Herkes mi evleniyor canım ilk aşkıyla (ki ilk aşk konusunu unutturmayın bana bunu bizzat yazmak için can atıyorum, derin pişmanlığımı sizlere aktarayım da siz de aynı hatayı yapmayın diye L ) Bakın hemen modum düştü. Şaka şaka o modu tüketmemek için nefretle besleniyorum merak etmeyin J


Siz siz olun ayrılığı göze alarak başlayın ilişkinize. Ha Allah vere de nefretle sonuçlanmasın ilişkiniz ama, karakterinize toz konduracak ufacık bir kötü davranıştan sakının gençler. İnsanı insan yapan karakteri değil midir yahu ben mi yanlış düşünüyorum? Ama işte elin değer bilmezleri yüzünden birçoğumuz kişiliğimizden ödünler veriyoruz. Gözünüzü seveyim yapmayın. Sizdeki o karakter için size saygı duyan nice insanlar olabiliyor etrafınızda. Sizin belki de farkında olmadığınız ancak başka bir insanın gözünden kaçmayan, saygı uyandıran bir karakter. İşte bunun için sakın ama sakın hatta asla bak çok ciddi uyarıyorum taviz vermeyin ya. Ha siz hayatındayken gidip başkasıyla işi pişirmiş o zavallı gelip size hayatında başka biri olduğunu söylüyorsa, size yakışacak şekilde yol verin. Ha hırstan kendi kendinizi yersiniz o ayrı. Ama siz kendi içinizde üzülüp intikam hırsıyla yanıp tutuşurken, onlar mutluluktan dört köşe cinsel doruklara ulaşıyor. Acı ama gerçek arkadaşlar. İnsansınız illaki üzüleceksiniz, ağlayacaksınız, isyan edeceksiniz ki yapın zaten zehri bir şekilde akıtın dışarıya, ama sakın onun canını acıtmak için en ufak bir davranışta bulunmayın. Hak adalet olayı var ya, hah işte ben kesinlikle onun yerini bulduğuna inananlardanım. Önünüze daima önünüze bakın. Yoksa hayatınızdan birkaç yılı çöpe atmış olursunuz, uyarmadı demeyin.

Unutmanın formülleri nelerdir bir daha ki yazımda da bunlardan bahsedeceğim söz J Geç bulmuş olduğum şahane formüller varmış meğersem, herkesin kolaylıkla uygulayabileceği. Ben de işe yaradı, tabii ki sizinle de paylaşacağım. Şuan ki mantığımı söylüyorum size, hiçbir elini tuttuğum insan asla benden değerli değil. Nokta J



21 Ocak 2018 Pazar

İŞTE GELDİM BURDAYIIIIMMM :)

22:58 0 Comments


Milleeeettt ben geldiiiiiimmmmmmmm J J J Şey bu dönüşü gösterişli bir partiyle, henüz karar veremedim ama Çırağan Sarayı olabilir kutlamak istiyorum ve hepinizi davet ediyorum demeyi inan olsun çok isterdim ancak benim etim ne budum ne der, gerçeklerle yüzleşir, sadece geri dönmemin vermiş olduğu haklı huzurla, bundan sonra kolay kolay bir yerlere gitmeyeceğimin garantisini verebilirim ancak J

Nasıl pişmanlıklar içindeyim bilemezsiniz. Hayır anlatamam ki ben de içimde yaşadığım pişmanlığı doğru düzgün cümlelerle. Dün gece, evet evet aylardan sonra dün gece siteme, bloğuma, hesabıma girdim baktım ve dehşete düştüm. En son Nisan ayında yazı yazmışım, sizlerle etkileşimde bulunmuşum. Yazıklar olsun Gamze dedim kendi kendime. Ama en çok pişmanlık yaşatan bu kadar uzun süre ayrı kalmak değil de, sitemin aktif olmamasına rağmen bu kadar görüntülenme, bu kadar mesaj ve farklı ülkelerden bana gelen etkileşimler :O Bunca aydır ortada olmama rağmen ne güzel şeyler oluyormuş meğer arka planda. Hayır yani demek ki ben olmasam da, yazılar yazıp paylaşmasam da site kendi kendini götürecek zaar. Yahu buna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim valla J

Devamlı takipçilerim farketmiştir belki de (noluuurr farketmiş olun sitemdeki tema değişikliğini J ) tema değişikliği yaptım sitede. Görsel olarak daha şık bulduğum, beni de az çok yansıtacak çiçek ve renklerle ve tabi kadınlara yönelik sosyal isyan sitesi olduğundan kadınsal bir temayla yeniden düzenlendi canıııımmm sitem J Veeeeee beni çok mutlu eden bir şey de bu sabah gerçekleşti tabii ki de sizinle paylaşmaktan büyük onur ve mutluluk duyacağım; artık Adsense (çok şükür ) beni arasına kabul ettiiiiiii, artık benim de ciddi anlamda bir Adsensim var J Bu da demek oluyor ki hakikaten hiçbir emek karşılıksız kalmıyor canıımmm okurlarım J Laz sözü olarak kabul edin (unutanlara hatırlatma olsun Trabzonluyum ben ) bir daha gitmeyeceğim bir yerlere kolay kolay. Haaa insanlık hali, hasta olurum, geziye çıkarım, başka bazı nedenler olur bir süre uzak kalabilirim ama elimden geldiğince yeni yazılar, yeni heyecanlar, naçizane yeni öğütlerle burada olacağım.

Şimdi bahsetmek için çoookkk erken ama aklımda şahane planlarım var millet, sizinle paylaşmak için sabırsızlaktan öleceğim diye korkuyorum ama sadece düşünce aşamasında olan bir hayalim var. Ama ben de kendimi tanıyorsam 1 yıl sonra aklımdakini hayata geçireğim. Bu konuda beni cesaretlendirenler olmasıyla birlikte en büyük pay emin olun sizlere ait. Olmadığım süre boyunca mesajlar atıp, pasif olan siteye yorum bırakan güzelim yürekler, pek bir beklentim olmadan, sadece hobi olsun diye başladığım blog serüvenini benim için hobi olmaktan çıkardınız. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum yaaaa iyi ki varsınız, seviyorum sizleri J

Şimdilik geri geldiğimi duyurmak istedim arkadaşlar. Yazılar ve nasihatler kaldığı yerden devam edecek güvenin bana J Neler neler biriktirdim, ne gülmeler ağlamalar beddualar ve dualar biriktirdim bilemezsiniz. Gün yeniden doğma günü, elele verip gamzedennotlar’ı güzel yerlere getireceğimize dair şahane bir umut içindeyim. Harika geçsin gününüz haftanız tamam mı bak? J

Giderayak bir nasihat düşeyim şuraya; hiçbir kulun hele hele karşı cinsse sizi üzmesine fırsat vermeyin. Değmediğini hayat size çoookk güzel gösteriyor çünkü J