30 Aralık 2016 Cuma

YENİ YIL DAYATMALARI...

23:28 0 Comments

Yılın son gününden herkese selamlar millet. Aslında bugün sadece yeni yıl tebriğinde ve hislerimden ve temennilerimden ve isyanlarımdan kısacası kısa özetle 2016 bitişi ve 2017 başlangıcı serüveninden payeler çıkarmaktır niyetim.

Bi defolsun artık 2016 yılı öyle değil mi? Geçen günkü yazımda da bahsettim ülke olarak zaten yeteri kadar zor bir yıl geçirdik. Ama bireye vurduğumuzda da kendi adıma konuşayım pek de mutlu etmedi beni de bu lanet yıl. Ay geçenlerde bir caps gördüm ve çok güldüm nasıl yerinde nasıl da cuk diye oturdu. Şimdi arkadaşlar bu 2016'nın son günü bugüne yani cumartesiye denk geldi e ertesi günü zaten her harükarda tatil ama şimdi cumartesiye denk gelmek nedir arkadaşım ya. Hah işte adam da bunu yazmış arkadaşlar. Caps şu; "ulan 2016 zaten senden başka bir şey beklenemezdi zaten, cumartesiye denk gelmek nedir?" diye. Hayır yani hafta içine denk gelse ertesi günü tatil olacak, ama şimdi zaten pazar tatil bir de yılbaşı gecesi de cumartesiye gelince Allah'ım yarabbim bu nedir hakikaten ya. 

Arkadaşlar, şu yılbaşlarında öyle bir algı oluşturuluyor ki sanırsın evde oturmak ayıp. Algı şu; illa eğlenceye gideceksin, illa bir programın olacak, illa organizasyonlar şunlar bunlar dikte ediliyor. Sebep? İşte bunlar hep kapitalist sistemin bizlere dayattıkları ben size söyleyeyim :) Son bir haftadır herkesin diline pelesenk olmadı mı şu soru;"eee yılbaşında ne yapıyorsun?"

Yani bir şey söyleyeyim mi pek nankör pek aç pek de umarsız ya bu insanoğulları. Hepimiz öyleyiz arkadaşlar. Gerçi alıştıysak artık bazı şeylere elden bir şey gelmiyorsa yapacak da pek bir şey gelmiyor elden ne yazık ki. Arkadaşlar evet görünen köye kılavuza ne hacet ben kendimi az biraz anlatmak istiyorum 2016'dan yola çıkarak. Ve diyorum ki "yeter ulan bi defol da artık" :) Yani var ya, işsiz kaldım, sevgilimden ayrıldım, evimde sıkıntılar yaşadım. Yahu yıla indirgemek ne kadar doğru bilemiyorum ama nihayetinde 2016 içinde olduysa bunlar demek ki hakikaten lanet bir yıl bu ben size söyleyeyim :(


Son yeni yıl yazılarıdır bunlar belki 2017 sonunda yazarım yine emin değilim eğer o zamanlar yine yazıyor olursam mutlaka değinirim yine genel yılın durumuna :) Velhasıl millet demem o ki, yılbaşlarının en sinir olduğum tarafı şu ki, ne yapıyorsun bu akşam, yok efendim planın yok mu, aman efendim evde mi oturulur. Ulan zaten ortalık savaş alanı. Terörizmin en sevdiği yerler değil mi kalabalık yerler. Ne işim var yahu dışarıda şurada burada. Ha ecel bu evde otururken de gelip bulur bilinmez. Ayy neler de yazıyor parmaklarım bakın başıma gelene :) Arkadaşlar 2017'den umutluyum ben ha, daha rahat ve yaşanılası bir ülke, daha az kan ve gözyaşı, bombaların acıların olmadığı aileler ve mutlu çocuklar. Bireysel baktığımız zaman da, yeni aşklar, yeni heyecanlar, kimseye muhtaç etmeden yetecek kadar para, ve en önemlisi devamlı günler yüzler inşaaallahhhhh :)

BEKLENTİYLE ÖLEN ZAMANLARIN ŞEREFİNE!

00:08 0 Comments

Arkadaşlar şahane bir söz var hani; "ne kadar az beklenti o kadar az hayal kırıklığı" diye. Nasıl yerinde nasıl da doğru nokta atışı yapan bir sözdür bu böyle. Hayır yani her sözde bi yaşanmışlık olduğunu düşünürsek bu sözü yazana sesleniyorum böğüre böğüre, ne yaşadın arkadaşım sen de bu denli yazdırdılar sana :)

Aslında ne yazarsak yazalım, ne konuşursak konuşalım insan yine de kendi tecrübe etmek istiyor bir çok şeyi öyle değil mi? Hayır belki anlatılanlar bir kulaktan girip ötekinden çıkmıyor ama hep "belki"ler uğruna heba etmiyor muyuz zamanımızı? Ne için hem de? Ha pesimist olmak istemem, mutlu sonlar, olumlu dönüşler, düzelmeler, iyileşmeler ve iyileştirmeler yok mu elbette ki var. Ama şunu da unutmayın ki, beklentiler uğruna kendimizi öldürüyoruz işte.

En güzel zamanlarımızı beklentiyle, umutla öldürdük ve öldürmeye devam ediyoruz. Ne var aslında biliyor musunuz bile bile lades. Dedik ya işte, kişi kendi yaşayıp deneyimlemek istiyor iyiyi de kötüyü de, hah işte tamam tecrübe ediyorsun bakıyorsun yine üzgünsün. O zaman si..r edeceksiniz arkadaşlar, kendi sağlığınız, mutluluğunuz, huzurunuz ve en önemlisi ne biliyor musunuz gülüşleriniz için. Şunu hiç bir zaman unutmayın, kralı gelse sizden daha önemli değil!


Geçenlerde bir yerde oturduk bir arkadaşla sohbet ediyoruz, bunu özellikle anlatmak istiyorum size millet. Yan masamızda bir abla oturuyor ama biz kendi aramızdaki sohbete öyle bir daldık ki; gıybet ararsan var, atıp tutmalar desen var, isyanlar desen var. Var oğlu var işte. O güzel ablamızda tam kalkıyor masasında eğildi bizim masaya ve dedi ki; "Güzel kızlarım şunu asla unutmayın. Eğer siz kendinize saygınızı kaybederseniz karşı taraftan asla size saygı duymasını beklemeyin. Önce "sen" ol sonrasında oluyorsa "siz" olursunuz" dedi. Biz arkadaşla önce birbirimize baktık sonra da ablayı yanımızda oturup bir fincan çay içmesi için ikna ettik. Kendisi 53 yaşında ama neler görmüş, çekmiş ve yaşamış. Hayat arkadaşı tarafından. Nasıl da acılı ama nasıl da başı dik. Neler yaşamış ama nasıl da hayat dolu. Değmiyor dedi, değmeyecek de. Eğer siz önceliğin kendinizde olduğunun farkına varmazsanız ve karşı tarafa da bunu böyle yansıtırsanız ömür boyu üzülmeye ve değersiz görülmeye mahkum kalırsınız dedi. O da tecrübelerinden yola çıkıp da varmadı mı bu kanıya? Elbette ki öyle. Ama işte lanet olsun ki, illa kendimiz yaşayacağız ya illa kendi canımızı yakacağız ya.

Bakın millet bunu sadece bayanlar siz yapın demiyorum. Erkekler için de geçerli hani, kişi önce kendisini sevmeli, kendisini saymalı sonra karşı tarafa da kalan sevgilerden verir ve gün gelir o sevgi büyür zaten Ama siz ne zaman ki karşı tarafın sevgisiniz kendinize olan sevginizden ağır bastığını hissedip ve bunu da ona yansıtıyorsanız işte başınız büyük belada demektir inanın bana. Evet ilişki uzmanı değilim, ama öyle şeyler yaşadım ki az da olsa itimat etmeniz inan olsun yararınıza olacaktır efenim :)

Beklentiler uğruna zamanınızı da kendinizi de öldürmeyin arkadaşlar. Beklentiye girince ne kadar üzüntü varsa gelip sizi buluyor. Beklentinizi azalttığınız hatta yok ettiğiniz takdirde göreceksiniz kafanızın içindeki ferahlığı. Zor ama deneyin...


29 Aralık 2016 Perşembe

YENİ YILLAR YENİ BEKLENTİLER YENİ UMUTLAR

01:28 0 Comments

Geri sayım mı gerekli yeni heyecanlar, yıllar, umutlar, tatlar, yaşlar için? Tam olarak ne için geri sayıyoruz karşılamak için yeni gelen yılı? Bilinçaltı ne diyor dilimiz ve yüreğimiz ne istiyor peki? Pesimist olmaya gerek yok derken yüreğimiz, beyin seslenir oradan "dön hele, dön de bir bak hele geçen 1 yıla" diye.

Arkadaşlar, umutsuz yaşayabilir mi insan? Peki ya hayalsiz? Duygusuz ya da hissiz? Asla! Umut edelim işte yine, güzel beklentilerle, içimizde yeşermeye meyilli yeni heyecan ve umutlarla. 

2017...

Hepimiz birer Polyanna olalım mı? Offff tabii ki de olalım. Tabi ki de solmasın da bitmesin de içimizde mutluluk tohumları. Nifak sokmak isteyenlere inat, beklentileri eksik etmeyelim yeni yıldan yeni gelecek olanlardan. 

Klasik mi oluyor acaba yılbaşı mesajları? Yoo neden olsun ki aslında? Ne yani her yıl sevdiklerimizi yeni yaşlarını kutluyorsak eğer, özel günleri es geçmiyorsak değer verdiğimiz kişilerinkini kutlamaya e bu da hepimizin özel günüyse eğer herkese şimdiden kutlu mutlu olsun o zaman. 

Evet belki bir çoğumuz kötü bir yıl geçirdik aslında belki de ülke olarak. Kişiye indirgemek doğru olur mu bilmem bu kadar acı, kan ve göz yaşı görmüşken. Savunduğumuz ve herkese dikte ettiğimiz BARIŞ için daha az ÖLÜM için daha az GÖZYAŞI için daha mutlu ÇOCUKLAR için; 2017 rica etsem gelirken HUZUR getirir misin? 

31 Ekim 2016 Pazartesi

NANKÖR SEVGİLİ...

01:43 0 Comments

Arkadaşlar ne olursanız olun ama nankör olmayın, yani rica ediyorum nankörlük yapmayın yahu sevgilinize, eşinize, hatta eski sevgilinize bile. Karakter değişmiyor evet ama her şey olun da nankör olmayın. Çünkü insan o zaman verdiği emeklere yanıyor be. Değer bilmeyen, hani derler ya bin yap da bir yapma hah işte o tip insanlardan olmayın. İnan olsun hem itici, hem sinir bozucu hem de üzücü oluyor.

Bakın değişik nedenlerle ilişkiler bitiyor. Ha gönül ister ki devam etsin mutlu olalım ama bitiyor anasını satim her güzel şey gibi güzel ilişkiler de bitiyor. Ay şimdi felsefik bir cümle kuracağım olmayacak neyse devam edeyim ben :) Şimdi tamam ilişki içinde iki taraf da elini taşın altına koyacak baylar bayanlar. Devamlı tek tarafın itelemesiyle ilişki yürümez. Yani bunu benim söylememe gerek yok ama genelde bir taraf daha çok emek verir sevgi gösterir, karşı taraf da yerini sağlam bilir. Nasıl olsa karşı taraf beni haddinden fazla seviyor deyip rehavetle hiç bir emek göstermeden yaşayıp gider. Ama işte gün gelir o emek veren taraf var ya, o kendinden devasa ödünler verip de seven var ya hah işte o insan evladı yorulur. Evet evet yorgun düşer, seviyordur ama artık gücü tükenmiştir. Ama elinden geldiğince ilişkisini canlı tutmaya çalışmıştır. Uğraşmıştır, koşturmuştur, emek vermiştir, hatta ödün vermiştir inan olsun.

Sonra dedim ki kendi kendime, iyi hoş güzel de ya nankörse karşı taraf? İşte asıl sıkıntı bu arkadaşlar. Beşikte giren huy teneşirde çıkar diye nefis bir söz vardır pek de severim. Ancak nankörlük bir karakter özelliği olamaz olmamalı yani. Akıl var nizam var değil mi? Sen görmüyor musun kişinin ilişki içinde yaptıklarını? Sen görmüyor musun seni sevgisinden yaptığı fedakarlıkları? Sen görmüyor musun hayatında ol diye verdiği savaşları? Sen görmüyor musun yaptığı nice hatalara rağmen seni sevip yanında olmasının vermiş olduğu ağır baskıyı? Ya sen görmüyor musun sınırsız aşkının vermiş olduğu güçle karşısına aldığı kişileri ve kendini? Görmüyor musun? Ha işte bunları görmeyip nankör bir şekilde arkasını dönüp gidebiliyorsa siz de affedersiniz ama s...r edin bu saatten sonra. Her şey olur ilişkilerde. Sınırsız nedenlerle biter ilişkiler de evlilikler de. Ama ne olursa olsun, ilişki bittiğinde de biraz saygı kalmalı belli bir dönem kişinin içinde öyle değil mi? Hiç bir şey yaşanmamış gibi, onca güzellikler meydana gelmemiş gibi ayrılığın ertesi günü saygısız bir şekilde paylaşımlar yapıp da, verilen emekleri göz ardı ediyorsan e Allah'ından bul ne diyeyim ya da bulun işte genel konuşuyorum burada.


Yani şuna da karşıyım millet, işte ben şunu yapmıştım vay efendim ben bunu da göze almıştım. Bunlar kişinin yüzüne yüzüne vurulmaz, vurulmamalı. Zaten yukarıda da dedim ya çiftler elini taşın altına koyacak arkadaşım. Kaldı ki bazı şeyleri söylemeye gerek kalmasın isterim ben be. Dedim ya ha şunu yaptım bunu yaptım demekten ziyade karşı taraf sen konuşmasan da bunu görsün, anlasın, mutlu olsun. Bazı davranışlar bin söze bedel inan olsun. Yapılanlar kişinin gözüne sokulmasın evet, ama karşı taraf da kör misali görmezden gelmesin eğer seven veriyorsa ödünler gösteriyorsa fedakarlıklar. Görüyordur görmesine bazıları ama işine gelmiyordur işte düştüyse yüreğine ayrılık sevdası ya da başka tenin cazibesi. Sevgi biter, saygı biter, aşk biter tamam ilişki de biter nihayetinde. Ama nankörlük girince işin içine olmuyor inan olsun anam babam olmuyor. Nefret iyi bir duygu değil ama nankör insan da nefret edilmenin sınırlarını zorluyor. İşte durum böyle olunca emek veren kişi ilişkinin bitmesine değil de ilişki boyunca hunharca sarfettiği emeklere yanıyor işte.

Arkadaşlar koca koca insanlarız tabii ki de şöyle yapın böyle davranın diye ahkam kesecek değilim. Kaldı ki kelin ilacı olsa ay neyse :) Ama inanın tecrübeyle sabit olunca her şey fütursuzca yazabiliyorum işte. Saygı önemli ilişki de tabii ki de aşk da olacak. Ancak nankörlüğünü sezinlerseniz sevdiğinizin tez zamanda yol verin derim ben. Ha yol veremiyorsanız da, emek de gösterip kendinizden ödün vermeyin. Ben bunu bilir bunu söylerim.... Nankör sevgiliniz olmasındansa yalnız nefes almanız daha hayrınıza olacaktır, inanın.

28 Ekim 2016 Cuma

HOŞGELDİN...

00:01 0 Comments

Hoşgeldin deyince hep aklıma o müthiş dizeler gelir;

Hiç ummazdım oldu, Sonbahar'da,
Hediye gibi geldin, Hoşgeldin!

Güzel bir kelimedir, güzel bir çağırış, iltifat doludur en sessizinden... Hoşgeldin! Hayal kurun düşünün. Hoşgeldin sadece sizi ziyarete gelenler için mi söylenir? Var mıdır başka kullanım alanları? Peki ya hayatımıza girenler için? Hoşgeldin, iyi ki geldin. Hoşgeldin...

Sezen şarkılarından herkes bir pay çıkarır zaten kendine. Herkes kendinden bir parça bulur ya minik serçenin güzelim dizelerinden. Benim de kendimi bulduğum son zamanlarda bu oldu işte. Hiç ummazdım oldu ve hoşgeldin. Hayatıma, gönlüme, ömrüme, beynime, yüreğime... Hoşgeldin.

Sonunu kimse bilemez. Bırakın sonunu yarınını da. Ama yine de her gelene kucak açmaz mıyız? Bırakın yarını 1 saat sonrasını bile hesapsız kitapsız yaşamak isteriz ve yaşarız. Ha tabi ki yarınımızda da olsun isteriz o hoşgelmiş kişi. Ama yarını düşünmekten günü kaçırmıyor muyuz çoğu zaman? Şimdilik Hoşgeldin...

Yeni heyecana da insan hoşgeldin der, yeni gelen sıkıntıya da. Ama en güzel yeni gelen yüreğe. Yüreğinize eşlik edecek huzur dolu heyecanla atan yürekler için, hoşgeldin... Anı düşünün şimdiyi yaşayın. Belki de hayatınızda ilk kez, bilin Carpe Diem diye bir gerçek var dünyada.


Aslında yazacak bir şey yok bugün. Siz de eğer hayatınızda illa şimdiki zamana ait olmasına gerek yok. Kimi sevip değer veriyor ve kıymetini en derinden gelen güvenle biliyorsanız, tekrar tekrar hoşgeldin deyin. Şenlendirin ruhlarınızı, yüzünüzü, gönlünüzü.

Siz de şarkıdan bir dilek tutun bugün, illa minik serçeden olmasına da gerek yok. Şarkı falı misali, tutun içinizden bir şarkı sizi tarif eden, hediye edin şarkıyı dinlerken aklınızdan geçene. Şarkıların duyguları tarif etmede şahane bir etkisi var. Belki çekingensiniz, belki duygularınızı tam olarak ifade edemiyorsunuz. Öyleyse sevdiğiniz şarkıyı gönderin paylaşın sevdiğiniz kişiyle. İster sevgili olmasına da gerek yok. Anne baba eş dost arkadaş kardeş...

Gününüz en sevdiğiniz şarkı tadında geçsin...


27 Ekim 2016 Perşembe

YENİ AŞKLARA YELKEN AÇMAK...

01:47 0 Comments

Ne çok kullanırız öyle değil mi; "yeni aşklara yelken açmak" deyimini. Her yeni başlangıçta ya da her yeni bitişin hüzün kokan yalnızlığında. Nedir peki insanları sürükleyen yeni limanlara, nedir bu içinde bulunulan duygu yoğunluğundan ya da anı yağmurundan kaçmaya yönlendiren.Yeni heyecanlar mı? Yeni duygular mı? Gerçekten yeni aşklar mı? Yoksa tamamen kaçış mı?

Sevilir mi ki ağlamak yok olan anıların ardından? İster mi insan gece başını yastığa koyduğunda tutulmak adeta bombardıman halinde eski hikayelere? Elbette ki hayat devam ediyor edecek de. Kilitli kalmamak gerek gidenin ardından eğer isteğiyle çıkmışsa hayatından. Olan kalanı mı oluyor yoksa gidenin de yanıyor mu gerçekten yüreciğinde o kaybolmaya yüz tutmuş yangın yeri. Sanmam... Gitmişse zaten bitirmiştir, hem sizi, hem duygularını, hem de sevgisini. Kısasa kısas değil ama unutmak en doğru karardır alınan bu süre içinde. Unut dibine kadar diyor ya şarkıda, unutmak lazım işte başarabilirse gücü çerçevesinde.

Her ilişki başlar biter demeyeceğim. Evlilikle taçlananlara ne demeli diye sorarsınız sonra bana :) Herkes o ilişkiyi mutlulukla nihayetlendirmek için adım atmaz mı zaten adının "yeni" olarak konulduğu heyecanlara ve adımlara. En büyük hatamız ne oluyor biliyor musunuz? "Bir daha asla" demek. İnan olsun ben de dedim ben de yedim yuttum atıp tuttuğum lafları. Olmuyor öyle beylik laflarla afralar atıp cakalar satmak. İnsanız nihayetinde, yürek atmaya devam ettiği sürece tabii ki de bulacak yeni heyecanlar ve yeni tutunacak limanlar. Sevgisiz yaşayabilir mi insan? Hissetmeden bir insan evladına minik de olsa hoşlantı adı altında heyecanlar. Belki yakın zaman belki ilişki bitiminden yıllar sonra. Ama illaki oluyor millet, illaki unutuluyor geçen giden biten. Süresi tartışmaya açık konu ancak "yalnız öleceğim" diyen arkadaşlar, etmeyin. Böyle sözlerle ne kendinizi ne de çevrenizdekileri kandırmayın. Çünkü, olmuyor öyle, olmuyor...


Yalnızlık Allah'a mahsus... Yalnız yatmak mı ay ayy imkansız demiş yine minik serçe :) Ben ne diyorum biliyor musunuz? Kaldı ki bunu da tecrübe ettiğim için böyle yine ahkam kesebiliyorum. İlişkiniz bitti mi bakın yaşayın acısını, nasıl ki ilişki içinde mutluluğu dipsiz bucaksız yaşıyorsunuz, acıyı hüzünü ve ayrılık acısının getirmiş olduğu o tatsız günleri de hakkıyla yaşayın. Ancak şöyle bir nüans olsun, eğer giden canınızı yakıp hatta körükleyip yangını gitmişse, yerinize başka birilerini bulup sizi dımdızlak yalnız başınıza bırakmışsa, ağlamışsınız yalvarmışsınız hiç umursamadan sizi silmeyi başarabilmişse hiç suçunuz olmamasına rağmen ve daha sizi ağlattığının ertesi günü, oraya buraya yeni sevgilisiyle dudak dudağa kucak kucağa fotoğraflar paylaşıyorsa afedersiniz ama s...rim böyle aşkın ızdırabını derim ben :) İşte böyle hallerde gidene ve ayrılığa değil de insan anılara yanıyor ya en çok.

Gidin inat yapın demiyorum kaldı ki kendinizi bildikten sonra ne inat uğruna yeni savaşlar verirsiniz ne de unutmak adına heyecansız ilişkiler yaşarsınız. Gerçekten "unutacağım" dedikten sonra inan olsun unutulmayacak bir insan evladı yok. Her şey bizler için millet. Sevmek de unutmak da hatta yaşamak da. Eee nereye kadar sizi üzmüş bir insan için acı çekeceksiniz. Gerçi var mıdır sahi bunun belirli bir süresi? Her şey insanın beyninde bitiyor inan olsun. Bakın ilişki içinde asla beyni dinleyen bir insan değilim ama acı halinde yürek yanıyorsa eğer en iyi ilacı da beyindedir bunu sakın unutmayın. Sevmek yürek işi unutmak ise tamamen beyin işi. Bunu sakın unutmayın ve deneyin. İnanın çok başarılı olacaksınız.


Yeni aşklara yelken açmak, sığınmak buram buram huzur kokan yeni yüreklere. İyi gelir bazen. Unutmak için değil belki ama kendinize şans verin. Şans verin ki gelen asıl büyük şansınızı kaçırmayın. Algıları açma zamanı millet, unutma zamanıdır üç günlük dünya için. Bir kere geldik evet dünyaya, aşkı da unutmayı da hakkıyla yaşayın. Hele de yeni aşkları mı, özgürce ve hesapsızca paylaşın...

26 Ekim 2016 Çarşamba

DUYGULARA KET VURULUR MU?

00:44 0 Comments

Bazen büyük konuşuruz bunu hepimiz yaparız. En kaçanı da en safı da en bilinçlisi de. Büyük konuşuruz arkadaşlar. Yok ben asla şunu yapmam, yok hiç bir kuvvet şunu yapmama engel olamaz ve daha nice örnekler. Ama ne oluyor, gün geliyor ki tükürdüğümüzü yalıyoruz. Bu böyle devam edecek bakın ne yaparsak yapalım. Velhasıl diyorum ki ben, hele de söz konusu özel duygularsa, siz siz olun aman diyeyim büyük laf etmeyin.

Duygulara ket vurulur mu? Ben bunu merak ve tecrübe ettim ahan da işte sizlerle paylaşmak için konu çıktı bana da. Arkadaşlar öncelikle açıklamak gerekirse ket vurmak demek; engel koymak, anımsamak istenmeyen duyguların önüne set çekmek anlamı taşır. Peki işe yarar mı? Tartışılır. Ben duyguların önüne set çekmekten bahsedeceğim tabii ki de. Kaldı ki bilen bilir, tam bir duygu insanıyım ben. Söz konusu hisler yürekten taşan duygularsa kralı gelse engelleyemez, sözde barajlar kurulsa dahi akar da akar da o yürekten engin halinde duygu selleri. Bir ayrılık yaşarız ve deriz ki; ay yok yakın zamanda ilişki mi asla! Tekrar birine güvenmek mi asla! Yine aynı şekilde birine bağlanmak mı asla! Çılgınlar gibi aşık olmak mı asla! Çoğu ilişkiden yeni çıkmış insanlar kurar böyle kendinden büyük beylik laflar. Kaldı ki bunu ben de dedim. Tövbe etmedim belki ama dedim. Bir daha bilmem neyi yapmayacağım dedim. Ama ne oluyor, o lafların hiç birini de uygulayamıyorsun. Bunu da böyle bilin, hayır yani bilin ki siz de büyük laflar etmeyin :)

Bir ilişkiden çıkarsınız zannedersiniz ki yine aynı duygularla birine bağlanamayacağım, sevemeyeceğim, ilişki yürütemeyeceğim. Ha tabii ki de pat diye olmuyor onun da bir süresi var benim nazarımda. Aynı duyguların oluşabilmesi için tabii ki de o meşhur zamana ihtiyaç var. Kaldı ki eğer şiddetli bir aşkla tutulmuşsanız zaten ayrıldığınız kişiye, sanmıyorum ki bir daha aynı aşkı yakalayın. Ha seversiniz, hayat devam ediyor tabii ki de hayatımıza yeni insanları alacağız ama ne yazık ki herkese hislerimiz aynı olmuyor. Birini daha çok sevip bağlanmışken, birine saygıdan öte duygular besleyemiyoruz. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, tekrardan hayatımıza yeni insanları alabiliyoruz. Çoookkk uzun zaman kimseye de kendime de şans veremem derken oluyor hem de. Pat diye. Ansızın. Anlamıyorsunuz, anlaşılamıyorsunuz belki. Ama oluyor işte...


Arkadaşlar ne yaşarsak yaşayalım, ister lanet bir ilişkiden çıkmış olalım, istersek sevip de yüz üstü bırakılmış olalım, isterse sevdiğimiz kişi tarafından duygularımız ayaklar altına alınmış olsun yeni bir aşka adım atmaya meylettiğimizde bunların hepsini unutuyoruz. Yani duygulara ket vuramıyoruz. Beyin değil yürek işidir diyoruz ya çünkü, yüreğe engel olabilir mi insan, e olamaz. Durum böyle olunca ne yaşarsak yaşayalım, hayatımız devam ettiği sürece, insancıl hislerimiz olduğu sürece zaman ve şartlar ne olursa olsun yeni duygularla yeni insanlara şans vermeye devam edeceğiz. Bazen çekiniriz etrafımızdakilere bunu anlatmaya. "Ben sana demiştim" cümlesinden kaçmak için. Evet belki söylemiştiniz ama insan başına gelmeden anlamıyor ki bazı şeyleri. Kendi yaşayıp görmek istiyor. Unutmayın hem, bir musibet bin nasihate bedeldir :)

Millet, sevin sevilin. Büyük konuşmayın yaşayın içinizden nasıl geliyorsa. Unutmayın yanılmak da var yaşamda. Kaldı ki kim ne derse desin, ne yaşamış olursanız olun, hayat devam ediyor...

25 Ekim 2016 Salı

SONBAHAR'IN AŞKLARI...

03:39 0 Comments

Atınca başlığı geldi yine aklıma buram buram Sonbahar kokan o romantik film. Kaldı ki nasıl yer etmişse akıllarda, orantıladık bu ikisini birbiriyle. Kasım'da aşk başkadır ve Sonbahar...
Nedendir Sonbahar'a böyle romantik bir anlam katmamız? Renklerinin vermiş olduğu hüsran hali midir bizi duygusallaştıran yoksa güzün eşsiz kokusu mu davet eder yürekleri adım adım koşmaya romantik anlara? Ama derler ya hani, Sonbahar'ın aşkları başkadır diye, doğrudur, doğruymuş...

Hiç ummazdım oldu Sonbahar'da,
Hediye gibi geldin, hoşgeldin...

Minik serçemiz de farkında değil mi yazdığı bu eşsiz dizelerle durumun? Herkes yaşamış mıdır Sonbahar'da bir aşk? Var mıdır gerçekten diğer mevsimlerden farklı yanları hislerin? Pastel ton mudur kıvılcımlar oluşturan yürekte, yoksa "son" denmesinden de mi bahar aşklarına anlam katan? Sonbahar - son aşk! Ne yani olamaz mı :)

Derlerdi inanmazdım. Nihayetinde yaşamadan bilemez insan ya hani. Yaşamak lazım ne gerekiyorsa mevzu bahis tecrübeyse... Sırf tecrübe olsun da size yazılar yazayım diye de olmayacak dualara da amin demem yeni adımlarla emin olmadan yürümem. Ama dostlar yineliyorum; derlerdi inanmazdım Sonbahar'ın aşk kokan dokusuna... 


Mevsimler kişiler üzerinde inan olsun etkiler bırakıyor onu da geçtim hislerimizde duygularımızda değişiklik yapıyor hani. Kışın sert havasına binaen bizler de daha suratsız, sinirli, gergin oluruz otomatikman. Bahar da yeni tomurcuklanmış çiçek misali kabuğumuza sığmayız. Yazın ise, cıvıl cıvıl kıyafetlerin de vermiş olduğu bir coşkuyla güler, tebessüm eder, uçururuz kendimizi havalara. Sonbahar da ise, daha sakin olmakla birlikte eşsiz ve bir o kadar farklı bir haleti ruhiyeye bürünürüz. Anlam veremeyiz belki ama, gördüğümüz huzur dolu sarı yapraklar ve havanın mis kokan esintisindendir bu derin duyguların nedeni. Yansır buram buram her bir hücremize. Aşksa aşk, mutluluksa mutluluk. Sonbahar'da ayrılık duymadım ama yeni kıvılcımlar yeni aşklar yeni adımlar inan olsun pek rastladım. Şimdi daha iyi anlıyorum...

Belki bilinçaltı diyeceksiniz ama bilinçaltımız itmez ki bizi yeni aşklara. Histir bu heyecandır. Kalbin size yol göstermesidir yeniden. Ummadığınız belki de hiç hesap etmediğiniz anda. Ama zaten hesapsız, kitapsız çıka gelmez mi aşk? Beklemeye ne hacet. Zaten elin kolun dilin bağlanmaz mı hissettiğin de o ilk kıvılcımı? Sonbahar'ın etkisi yok mu böyle hissetmekte? Hayır sonbahardan değil hissettiklerimiz. Hislerimize anlam bürümesidir sonbahar'ın işte bu aşklarda etkisi. Renkleri, büyüsü, dokusu, kokusu... Sonbahar aşkları pek bir romantik derlerdi, doğruymuş meğer...

Millet, Kasım'da Aşk Başkadır izleyin izlettirin. Sonbahar'da yaşanılan aşklar peki? Tadın...


21 Ekim 2016 Cuma

İKİ ERKEK BİR KADIN...

00:23 0 Comments

Genelde iki kadın bir adam şeklinde hayatlarda vuku bulan bir durum ancak başa gelmeden bilinmez misali, bugün dedim ki gayet de "iki erkek bir kadın" :) Kaldınız mı siz hiç iki kişi arasında, hayır kalınır mı da? Değişik oldu sanki, alışkın olmayınca konuya. Amaaaa ben de cümle bitmez millet beri gelin :)

Şimdi arkadaşlar genelde erkekler kalır ya iki kadın arasında hep kızmışımdır nasıl diye. Nasıl ya nasıl? Bir insan nasıl iki kadın arasında kalabilir diye? Nihayetinde bir taraf ağır basar diyeceğim de cümle de yanlış. Yahu demem o ki duygulardan emin olduktan sonra ne demekmiş iki kişi. Netsindir yahu, kesin. Eminsin çünkü duygularından ve karşı taraftan. Gönül kimi severse yanında da onu ister haliyle yalan mı be? Ama meşhur bu erkeklerin iki kadın arasında kalması. Çünkü niye? Doyumsuzlar, açgözlüler, yetinmeyi bilmiyorlar, herkesin farkını ve tadını yaşamak istiyorlar. x kişinin gözü güzel olsun, y kişisinin kalçaları, f kişisinin de huyu güzel olsun. E bakıyorlar ki hepsi bir bütün olarak bünyede yer edemiyor kendine bu sefer ne oluyor hepsiyle aynı anda görüşeyim, sevdiğim özellikleri ayrı ayrı tadayım. Hey yavrum yaa yer mi Türk evladı :)

Peki bir kadın iki erkek arasında kalıyorsa?


Nihayetinde kadın olduk da duygularımız bitmedi ya canım. Bizler de kalabiliriz iki erkek arasında. Ha diyeceksiniz ki, az önce ver yansın ediyordun erkek iki kadın arasında kalınca da şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu :) Aslında soruyorum bir kadının iki erkek arasında kalması caiz mi? Bir de kadın nettir hani çoğu erkeğe göre, duygularından da emindir yaptıklarından da. Ama öyle bir an olur ki iki kişi de birden heyecan yaratabilir kadın ruhunda da. Bu neden biliyor musunuz? Ben diyeyim boşluk, siz deyin ilgi, öteki de desin bazı duyguların bedene sığamaz oluşu. Nedir bunlar diye sorarsanız da, emin değilsin öncelikle duygularından. Bi adamın hareketleri ve davranışları cazip geliyordur boşlukta sallanan yüreğine, ötekinin de dış görünüşü heyecanlandırıyordur. Belli mi olur ;) Ama şunu biliyorum ki, kişi kendinden ve karşı taraftan emin olduktan ama en ama en önemlisi de, hislerinden emin olduktan sonra hak getire ikinci üçüncü kişi.

Bir kişinin başına ne geliyorsa boşluktan geliyor ha ben size söyleyeyim. Kalbin ve ruhun yer bulmak istiyor huzur içinde kendine. Belki biri canını yakmıştır, belki gözünden yaş indirmiştir, belki kalbini kırmıştır. E ne oluyor tutunmak istiyorsun ya boşlukta düşerken bir dala. Sığınmak istiyorsun bir limana. Bundan dolayıdır kadının iki kişi arasında kalması. Daha önce yaşadıkları zorluyordur onu adım atmalara. Güvenmiyordur her ne kadar etkilense de bazı özelliklerden, o içindeki korku var ya engelliyordur onu tam hislerini açacağı anda. Bir kadın nettir ve ne istediğini gayet iyi bilir. Kimisi yatak ister, kimisi cüzdan ister ama kimisi de yürek ister yürek. Onu bulduğu anda da bak bakalım kalıyor mu iki erkek arasında? Bak bakalım aklı da gönlü de kayıyor mu el adamlara?


Velhasıl kelam, kalıyorsa kadın iki erkek arasında ne yapmalı aslında bunu sorgulamak istedim ama tecrübelerle sabit olunca ben sizi konu hakkında bilgilendirmeye çalışacağım :) Ancak yukarıda da dediğim gibi, kadın genel olarak kalmaz iki adam arasında ha kaldıysa da vardır ruhunu incitmiş bir üçüncü adam. Emin oldukça konu hakkında bilgilendireceğim sizi beklemede kalın emi :)

19 Ekim 2016 Çarşamba

YAŞANILAN İLİŞKİLERDEN PİŞMAN OLUNUR MU?

01:25 0 Comments


İlişki
uzmanınız, bilir kişiniz, aşk profesörünüz ben :) Ay bi gülme geldi. Bilenler daha çok üzülüyor haa. Nihayetinde bu kadar gıybet yapıyoruz, tartışıyoruz, ahkam kesiyoruz da inan olsun bilip de yazıyorum. Bugün de dedim ki, madem ilişkiler üzerine aldım başı gidiyorum bakalım yaşanılan ilişkilerden pişman olunur muuu olunmaz mıııııı? Derin konu, mevzu karışık, acılar taze, beddualar diz boyu ayy durun tamam başlayalım bakalım yazmalara :)

Arkadaşlar birçoğumuzun demeyeceğim, artık daha 13 yaşındaki ilköğretim öğrencileri bile aşk hayatına adım attıysa genelleme yapmak ve hepinizi konuya dahil etmek asli görevim olmuştur. Hepimizin başından iyi kötü ilişki geçti. Ha ister evlilikle sonuçlansın, isterse 1 ayda son bulsun. İster acısı sızısı hala devam eden bir aşk olsun isterse geceden sabaha unutulmuş olsun. İçeriği ne olursa olsun, bir çok farklı karakter varsa bir çok ilişki türü de olması pek bir normal. Klasik bir söz var ya hani, ne yaşarsanız yaşayın ama asla pişman olmayın diye. Valla bu sözü kim ortaya attıysa gidip tanışmak hatta tartışmak istiyorum kendisiyle. Ne demek pişman olma. Oldu bilir kişi, insanın elinde çünkü o. Yahu en basiti çöpe attığımız eski bir kıyafet için bile yeri geldiğinde pişman olurken kolay mı hunharca yaşanmışlık ya da yaşanmamışlığın pişmanlığını çekmemek? Ben bu konuda Dostoyevski ustanın sözünün savunucuyum. Üstad der ki; "Ne yaparsan yap pişman öleceksin. İster yaşadıklarından ister yaşayamadıklarından." kesinlikle doğru ve yerinde değil mi sizce de? 

İnsanız yahu ileriyi görerek hareket edebiliyor muyuz? Hayır. E öyleyse bir adım sonrasını bile bilemezken yapacağımız şeylerden pişmanlık duyup duymayacağımız bilemeyiz haliyle. Ama millet ben şunu savunanlardanım, ne yaşarsanız yaşayın ama asla yaşadığınız bir ilişkiden pişman olmayın. Yaşanılan her iyi ya da kötü olaylar bizler için. Önemli olan iyiyi de hakkıyla yaşamak abartıp kötüyü de. Aslolan yaşanılan kötü ilişkilerden dersler çıkarabilmek ve bunlardan tecrübe edinmek kendimize. Bilemeyiz ki. O ilişkiye adım atmadan, o kişiyi tanımadan iyi ya da kötü olacağını bilemeyiz. Bazen olmaz ya işte, ne yaparsan yap sevdiremezsin karşı tarafa kendini ya da sadece kendine bağlı hale getiremezsin. Dışardadır gözü ya da sadık değildir sana da aşkına da. Yanar canın, gider güvenin, bozulur huzurun ama çare mi? Ha tabii ki var çaresi ya yol vereceksin ya da savaşacaksın. Ama işte ben bu savaşmak kısmında biraz emin değilim. Sizi istemeyen bir insan için savaşmanın anlamı yok bakın bunu sakın unutmayın. Ben aşkta savaşmaktan yanayım. Şans vermekten tekrar denemekten. Ha derler ya denenmiş denenmez bir daha diye. Ben buna çok da inanan biri değilim. Seviyorsan savaşacaksın da, çabalayacaksın da, şans da vereceksin, yeri geldiğinde ödün de. Ha bunları yaparken tamamen kendinizi bir kenara bırakın adam için çabalayın demiyorum. Ama herkes de aşklar da hak eder bir şansı daha bunu da böyle bilin. 


ilişkilerde pişmanlık yaşamak konusuna ben buna katılmıyorum. Yukarıda da dediğim gibi, eğer ki ileriyi göremiyorsak kimse kusura bakmasın ama o ilişkinin de iyi ya da kötü olacağını yaşamadan bilemeyiz. Bence yaşanılan her iyi ya da kötü ilişkiden dersler almalıyız kendimize ve özellikle de kötü biten ilişkilerden. Tecrübe her yeni adım için bir öngörüdür esasında. Nedir ki bir ilişki içinde kişiyi pişman eden? O kişi mi? İyi de ayrılık yaşamadan önce deli divane aşıktın ne oldu şimdi? İşte ben bu nankörlüğü kabul etmiyorum millet. Zamanında sevdiğimiz aşık olduğumuz kişiler için tabii ki de içimizde hınç birikiyor, sinir katsayımız yükseliyor bize yaşatmış olduklarından dolayı ama ben yaşanılan güzel şeylerin hatrına yine de çok fazla kötü konuşulması taraftarı değilim. Bakın kişiyi de geçtim de o anılar yaşanmışlıklar var ya hah işte asıl saygıyı hak eden de onlar emin olun. 

Nasıl dersler çıkarılmalı diye sorarsanız eğer söyleyeceğim şudur ki; o ilişki içinde yaptıklarınızı yeni ilişkinizde biraz azaltın derim. Örneğin, en çok seven taraf siz oldunuz ve bunu her fırsatta beyan ettiniz ya hah işte yeni ilişkinizde bunu biraz törpüleyin derim. Siz sevilen olun ve inanın bunu tadı ayrı oluyor hani. Çünkü seven insan üzmez, kızamaz, kıramaz. Hep mutlu etmek için uğraşır çalışır. Bunun için eğer kendinizden ödün vere vere hatta bir çok şeye susa susa sırf seviyorsunuz diye katlandıysanız bir çok şeye derhal bundan vazgeçin. Çünkü ne olursa olsun değişmiyor insanlar. Güzel bir söz vardır, "beşikte giren huy teneşirde çıkar" diye. Doğru valla. Diğer bir konu da çılgınlar gibi defalarca aynı konu için şans vermeyin. Unutmayın; bir yanlış bir kez yapılıyorsa hata ikinci kez yapıldıysa tercihtir. Bu çok doğru bir söz arkadaşlar. Bu sefer de arsız ediyorsunuz karşı tarafı. Nasıl olsa beni seviyor ve benden vazgeçemiyor oluyorsunuz. Aynı hataları yapmaya devam ediyor. Bu biraz da kendimizden ödün vermektir aşk için. Herkes hak eder bir şansı ama eğer ki bu zincirleme bir şekilde devam eder hale geliyorsa işte bu sıkıntı arkadaşlar. Şans şansı doğurmaz. Her şans aynı zamanda kendinizden de bir şeyler götürüp karşı tarafın beyninde farklı sinyaller oluşturur. En ama en önemlisi nedir biliyor musunuz? Sakın ama sakın bir insan için ailenizi karşınıza almayın sakın! Bu en çok üzen en çok pişmanlık yaratandır işte. Aile yaa bulunur mu bir daha? Asla! Dolar mı bir anne babanın yeri? Asla! İşte bundan dolayı anne babanızı almayın karşınıza, üzmeyin onları değer bilmez insanlar için. Bakın biten bir ilişkinin yerine başka aşklara yelken açabiliyoruz. Ya da birini unutup başkalarına aşık olabiliyoruz. Ancak anne baba tek yaa bizi biz yapan varlıklar. Onun için arkadaşlar siz siz olun, dünkü insanlar için bu yeri dolmaz insanları üzüp karşınıza almayın. İlişkiden pişman olunmuyor ama aileyi karşıya almak derinden yaralıyor bunu bilin. 


Velhasıl millet, siz siz olun yaşadığınız iyi kötü hiç bir ilişki için pişman olmayın. İnsansak eğer iyilikler de bizler için kötülükler de. Önemli olan bilinçli davranıp yaşadığımız her kötü ilişki sonrası kendimize deneyimler ve tecrübeler çıkarabilmek. Bir önceki ilişkiden feyz alıp bir sonraki ilişki için daha kendinizden emin adımlarla gidebilirsiniz o kişiye. Mutlu mesut, pişmanlık duymadan taaaa yürekten çıngınlar gibi aşık olacağınız ilişkiler yaşayın inşallah :) 


18 Ekim 2016 Salı

AŞK ACISI NE KADAR SÜRER?

01:54 0 Comments

Buyurun bakalım içinden çıkılmasında bir hayli güçlük yaşanılan, güçlüğü de geçtim "zaman" denen nankör kavramın boyunduruğu altında bulunan yegane acı şekli; Aşk acısı :) Bakmayın sonuna gülücük koyduğuma fenadır çeken bilir valla benden duymuş olmayın da. Arkadaşlar bazısı der ki; "aşk acısı mı o ne beee" bazısı der ki; "anlatılmaz yaşanır. Başa gelmeden bilemez insan" alın size iki farklı yaklaşım. Peki siz hangisini savunanlardansınız?

Millet şimdi bakın bilir kişi, yaşamış kadın profili, çeken bilir sözünün anaç ruhu olarak ben size durumu kendimden ve tecrübelerimden yola çıkarak özetleyeceğim. Her şey dozunda ve en önemlisi her şey zamanında güzel. Aşk acısı bile. Her şeyi hak ettiği gibi yaşamak gerek diye düşünenlerdenim ben. Ha ilişki içinde mutlu mesutken nasıl ki yüzünde güller açar insanın, içi içine sığmaz hayatında ilk kez aşık olmuş liseli kız edasıyla, nasıl da gülücük dağıtmaktan ağız kenarlarında çizgiler oluşur mutluluk belirtisiyle e o zaman ayrılıklar yaşandığında da kimse kusura bakmasın arkadaşım ama çekeceksin. Taaaa iliklerine kadar, içinden parçaların kopup gittiğini hissedene kadar, uykusuz kalıp yemeden içmeden kesilene kadar, artık gözlerinde yaş kalmayacak kadar üzüleceksin. Şey ya bakmayın siz bana ben biraz abartmayı severim de :) Ancak neden üzülecekmişim bee amaaann bitsin gitsin diye ayrılık acısı olmaz. Ha karşındaki insanı sevmemiş olsan bile ki nefret ettiğim ilişki türlerinden biridir, gönülden aşık olmamış olsan bile, biten ilişkilerde en çok da alışkanlık yaratmıyor mu acı ve sızıyı?


İlişki ne şekilde bitmiş olursa olsun, gerisinde gayet de boşluk, acı, üzüntü, moral bozukluğu, depresif haller bırakıyor. Ha bazı insanlar var ki, gayet güçlüdür gerçi gücün ne kadar etkisi var durum üzerinde emin değilim ama 1 hafta gibi bir sürede anaaammm sanki ayrılık yaşamış o değilmiş gibi o ne gülmeler, o ne çapkınlıklar, o ne hayatına yeni birini sokma girişimleri, o ne mutluluklar. Benim hafsalam almıyor ki bunu. Ha tamam aylarca acı çekin de demiyorum ama biten ilişkiye saygıdan bari bir lokma üzülün be. Ama işte bu kadar çabuk atlatanlar için iki şık var benim aklımda. Birincisi ayrıldığı kişiyi yeteri kadar sevmiyordur, ikincisi de yeteri kadar duygusal değildir.

Galiba aşk acısının süresini biraz da ayrılma şekli de belirliyor. Kötü hatta felaket bir saygısızlıkla biten ilişkilerde kişi daha güçlü hissedebiliyor kendini. İşin içinde de aldatma varsa, kendi kafasında insan kendi kendine çare bulabiliyor. Bu da karşı tarafın yapmış olduğu kötülükleri akla getirerek oluyor. O bana şöyle yapmıştı, o beni aldattı ondan dolayı bitti, yok o beni hak etmedi, yok o bana saygısızlık yaptı. Tamam yukarıda da dedim ya, ne şekilde bitmiş olursa olsun yarattığı boşluktan dolayı bile aşk acısı çekilir ve ayrılığın o eşsiz sızısını taaaa vücudunuz tüm uzuvlarında hissedersiniz. Ama sizde de şöyle olmuyor mu? Tamam kötü hatta lanet bir şekilde bitmiştir ilişki ama kötü anları hatırlayıp kendini o kişiden soğutmaktansa hep iyi şeyler gelir kişinin gönül ile beyin arasında kalan köprü üstünde. Gidilen yerler, birbirlerine söylenen güzel sözler, anılar işte bunlardan kurtulmak zor ya birazda. Ulan sevdiğim dediğin insan üzmüş işte seni, saygısızlık diz boyu hareketlerle üstüne gül koklamış, daha senin acını ve yasını tutmadan hayatına kadınları almaya başlamış sen hala neyin derdine yanıyorsun öyle değil mi? O yanında her gün farklı kadınlarla gününü gün ederken, sana ait bütün hatıraları silmeye meyletmiş hareketler sergilerken senin kendi içinde depresif hallere girmen hiç yakışık almıyor da işte çeken bilir millet.


Sevgi saygı kesinlikle karşılıklı olmalı olmadan zaten ilişki yürümez o ayrı ama aşk acıları nedense genelde tek taraflı çekilir işte. Genelleme yapmak istemem ama kadınlar sanki daha mı çok ayrılık acısı yaşıyor ne dersiniz? Yine kişiden kişiye değişir cümleyi şöyle nihayetlendirebilirim; seven kişi daha çok acı çekiyor. Zaten yine ilişki içinde de bir taraf daha çok sever ya hah işte ayrılık da yine o daha çok seven kişi daha fazla acı çekiyor bunu sakın unutmayın. Ha yıllar boyu yas tutmayın tabii ki de önünüze bakın ama yaşanan güzel şeyler hatrına da acınızı taaa dibine kadar yaşayın derim arkadaşlar. Asla acı güzel gelmiyor gönüle, her gece ağlamak ve her sakallıyı dedeye benzetmek misali her gördüğün kişiyi de sevdiğine benzetmek var ya hah işte asıl lanet de o. Ama benden size bir tavsiye de şu olsun, tamam acınızı yaşayın kesinlikle yaşayın ancak eğer karşı taraf ilişkinize ve size saygısızlık yaparak bitirmişse o ilişkiyi o kişi için de değil de kendi aşkınız için üzülün derim naçizane. Çünkü o taraf değil tek damla yaşı sizin yüreğinizden kopan sızıyı dahil hak etmiyordur. Bunu da böyle bilin!

17 Ekim 2016 Pazartesi

İLİŞKİLERDE "YANINA YAKIŞMA" DURUMU

00:35 0 Comments

Aslında en saçma bulduğum, en sinir olduğum konulardan biri ha, "yanıma yakışması gerek" yahu sen bi kimsin pardon? Hatta sen kim köpeksin :) Ancak şöyle de bir durum var ki millet o da şudur, yanında dolaştığın insandan da utanmayacaksın ya da ne bileyim bi sakınacaksın ya elalemin gözünden kötü dilinden eğer gerçekten seviyorsan. Konu derin, hazırsanız başlıyoruuummm :)

Şimdi şöyle, gönül kimi severse güzel odur, inan olsun bu böyle. Kimsenin beğenmediği bir insan bile olsa, kişi sevdikten sonra ona var yaa dünyanın en güzel kadını ya da en yakışıklı erkeği gelir o insan. Valla da böyle ha. Ayrıca kimsenin beğenmesine de gerek kalmaz hani gönül sevdikten sonra. Tipe takılı kalan insanlar var evet ama inanın onlar da göz açıklığıyla yürekten gelen bir heyecanla birini sevsinler bakın bakalım o zaman adamın kaşından gözünden bahsediyorlar mı ya da tam tersi erkekler için de öyle. Yok göğüsleriymiş yok saçlarıymış vız gelir valla. Şimdiiiii haliyle ben kadın olarak konuyu ele alacağım. Kadın gözünden erkeklerin tercih ettiği bayanları sorgulayacağım :) Tamam diyoruz ya tipe bağımlı kalmadan yanında iyi vakit geçirdiğin, anlaştığın, sevdiğin birinin olması daha önemli geniş omuzlardan ziyade. Aslında günahlarını almayayım ama bir çok erkek de dış görünüşünden ziyade kadının yanında iyi vakit geçiriyorsa sever ve gönlünü verir diye düşünüyorum. Peki soruyorum size, neden bazı erkekler diğer erkeklerin gözüne soka soka sanki dikkat çekmeye çalışıyormuş gibi, sanki diğer erkeklerin onaylamasını bekliyormuş gibi, orası burası ayrı oynayan, orası burası açık saçık ve yine orası burası doğallığını kaybedeli yıllar almış kadınlarla dolaşmayı tercih eder ki? Ben buna ne derim biliyor musunuz? Piyasa yapmak! Evet evet doğru okudunuz piyasa yapmak derim. O tarz erkekler dışarıdan şu tepkiyi almak ister, "vayyyy falancanın sevgilisini gördün mü? Hacı tam bomba" valla arkadaşlar kimse kusura bakmasın yazış tarzımdan dolayı ama açık açık bazı şeyleri anlatmak kanımda var bilen bilir :)


Aslında kadınlar erkeklerin böyle davranmasına mahal veriyor doğruya doğru. Ama kişi de yanında birini sevgili diye dolaştırıyorsa ya da nasıl dolaştırıyorsa dolaştırsın ilgilenmiyorum tam olarak onunla, kendi karakterini yansıtır bu da böyle biline. Çok güzel bir söz vardır ya hani, "bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" diye. Hah işte tam da o hesap. Yani arkadaşlar, elinden sevgili edasıyla tuttuğunuz insanlar biraz da sizi yansıtıyor. Milletin ağzının suyunu akıtarak, diğer erkeklerin gözlerinin hapsine soktuğunuz o kadına bakılması sizin ne denli kalitesiz, karaktersiz ve şeref yoksunu olduğunuzu gösterir. Tamam kadın bundan eminim şikayetçi değildir o da ayrı. Ya adamın cüzdanına bakıyordur ya da yatağına. Ama kişi üzerinde gösteriş yapılmaz be dostlar yapılmamalı da. Ne bileyim çoğu olay karşısında kendimizden ödün veriyoruz evet ama bizi biz yapan kişilik özelliğimizi yansıtan karakterden ödün vermek var ya hah işte en fenası o ya. Tamam bunlar da tam bir tercih meselesi o ayrı, ama sırf hakkında konuşulsun, sırf milletin kendi yatağında istemesini dileyecek kadınları yanında dolaştıran erkekler var ya, size asla saygı duymamakla birlikte sakın geçip de birinin karşısına ilişkilerde ilgili ya da sevmekle ilgili ahkam kesmeyin. Siz ki adınızdan bahsedilsin diye, bazı kadınların günahına girip de piyasa yapıyorsunuz ya, işte sizin gibi tipler yüzünden kadınların çoğu erkeğe güveni kalmıyor. Sevgisi azalıyor ve saygısını yitiriyor.



Yani arkadaşlar yanında gezdiğiniz insanlar da biraz size uygun insanlar olsun bi zahmet. Bakın burada güzellik çirkinlik ya da yakışıklılıktan bahsetmiyorum. Tam anlamıyla karakterden bahsediyorum. Eğer ki yanıma yakışsın temennisi buysa tamam dibine kadar saygı duyuyorum. Ama sırf göğüsleri büyük, dudakları dolgun, kalçaları geniş, minicik elbiseli olduğu için bir kadını yanınızda dolaştırıyorsanız ben size delikanlı demem bilmem anlatabiliyor muyum derdimi? Valla kimse kusura bakmasın arkadaşlar benim doğrum tam olarak budur! Ha kim ne yaparsa yapsın ilgilenmiyorum banane der geçerim. Ancak şunu benim aklım almıyor; bu şekilde sevgilileri tercih eden erkekler tamamen size soruyorum. Başka insanların senin yanındaki kadına imrenmesi ya da ortalık yerde yanında gezdirdiğin kadının kalçalarından göğüslerinden bahsetmesi seni hiç rahatsız etmiyor mu? Başka erkeklerin senin o yanında gezdirdiğin kadınla bir gece geçirmek için iç geçirmesi seni rahatsız etmiyor mu? Başka erkeklerin yanındaki kadından dolayı seninle hem alay edip hem de orada burada tercihlerinden bahsetmesi seni hiç rahatsız etmiyor mu? Eğer bu saydıklarım seni bir nebze olsun rahatsız etmiyorsa, kusura bakma ama karaktersizin en önde gidenisin!

14 Ekim 2016 Cuma

TAMAM DA HERKES KISKANIR SEVDİĞİNİ!

00:37 0 Comments

Yanlış mı düşünüyorum millet Allah aşkınıza biriniz bir akıl veriverin bana, "herkes kıskanmaz mı sevdiğini?" Kıskanır hatta kıskanmalı da. Tamam belki her şey gibi kıskançlığın da bir dozu olmalı ama eğer kıskanılmayı istemiyorsa kişi ona göre davranacak arkadaşım, ya beni kıskanma ya da yok işte seni kıskandıracak bir şey yapmıyorum deyip de kıskanan sevgilinin şevkini kırmayacak. Bir insanın çok kıskanmasında karşı tarafın etkisi çok büyük valla bunu bilir bunu söylerim ben.

Aslında kıskanç sevgili şirindir ya ne bileyim tatlıdır sempatiktir. İnan olsun kendimi anlatmıyorum burada :) Ama bence kıskanan sevgiliye sahip çıkılmalı, onu daha çok sevmeli, daha çok değer verilip sarılmalı. Çünkü sana değer veriyor ki kıskanıyor karışıyor sana be insan evladı. Her şeyi açık açık anlatalım mı yani? Yani pardon da, sen onun için bir şey ifade etmesen, seni önemsemese umrunda olmasan bak bakalım kıskanıp karışıyor mu ne yaptığına kimlerle görüştüğüne? Kıskançlık eşittir sevmektir bana göre ha tabi bir de güven. Öyle karışık bir denklem ki bu millet, seven insan kıskanır tamam diyeceğim ama asıl güvenmeyen insan kıskanır ve emin olun bu böyle. Eğer kişi karşındakine güvense sonuna kadar, gözü arkada kalmasa, hani "gözüm kapalı güvenirim" olayı var ya onu yaşasa taa içten emin olun kıskanmaz pek fazla. En azından kıskançlığı takıntı haline getirmez.


Genelde kadınların kıskançlığından dem vurulur, erkekler sevgililerin kıskançlığından şikayet eder. Aşk olsun erkek milleti size :) Ne var yani sevip bağlanıp kıskanıyorsak? Bakın millet, tamam erkekler şu konuda haklı olabilir, bazılarımız evet abartıyoruz bazen kıskançlığı. Etrafındaki tüm insanları kıskanmak değil belki ama güven duymadığımız tüm dişileri kıskanıyoruz. Ama inanın bu karşı tarafın vermiş olduğu güvenle tamamen doğru orantılı. Hem unutmayın, herkes kıskanır sevdiğini. Hem valla değer bilmiyor anam bazı insanlar da. Kıskanırsın yok kıskanma beni, bir şey demez karışmazsın hayırdır neden hiç bir şey söylemiyorsun. Ne yapalım nasıl davranalım daha ben bilemedim ki. Kaldı ki herkesin hoşuna gider kıskanılmak ben bunu bilir bunu söylerim. Çünkü kıskanan insan yukarıda da söylediğim gibi; değer veren, seven, umursayan, aşık insandır.

Kişi öyle ilişkiler yaşar, öyle insanlarla birlikte olur ki, sahip olduğu özellikleri unutup kendinden ödün bile vermek durumunda kalır. Haa kimse kimse için kendinden ödün vermesin o ayrı ama bazı ilişkiler gerçekten kişide bazı değişikliklere neden olabiliyor. Mesela ben :) Evet evet ben. Nihayetinde unutmayın kendimden yola çıkmasam, tecrübelere dayalı olmasa böyle yazabilirim bilmiş bilmiş, aslaaaaa :) Mesela ben işte, hayatımda kimseyi kıskandığımı hatırlamam. Yeminle kimseyi kıskanmadım hayatım boyunca. Taa minnakken babamı annemden kıskandığım dışında hiç bir erkeği inan olsun kıskanmadım ta ki son ilişkime kadar. Kıskandım evet, böyle deli gibi kıskandım. Aklım kaldı, düşündüm, karıştım, sordum, sorguladım... Ve hiç sevmedim. Kıskançlık bana göre değilmiş ben bunu anladım. Ha belki genel huyu olanlar için sıkıntı yoktur ancak benim karakterimde kıskançlığa yer olmadığı için ben yadırgadım bu durumu. Sevmedim, sevemedim, alışamadım. Kavga da ettim bu yüzden, küs de kaldım. Ama kıskandığım için asla bir gün bile pişman olmadım. Çünkü yukarıda da dedim ya, kıskanmak güvenle doğru orantılı diye. Kıskanıyorsa sevgili, kişi de elini taşın altına koymalı ama öyle değil mi? O da ödün vermeli kendinden. O da çekmeli elini eteğini bir şeylerden. Ben boşu boşuna kıskanan oldum ve olan tabii ki bana oldu. Şimdi güven soracaksınız bana cevabım net ve kesin, ASLA...


Ancak bünyeme kıskançlık tohumları atılınca şunu fark ettim, değer verdiğim için o kadar kıskanıp bazen abartmışım. Sevdiğim için gözümden sakındığım gibi x bir gözden kıskanmışım. Bir insanın başına ne gelirse çok sevdiğinden geliyor ben size söyleyeyim. Herkes kıskanır sevdiğini ama inan olsun herkes. Ve herkesin hoşuna gider kıskanılmak. Az da olsa, çaktırmasa da bazen, herkesin hoşuna gider kıskanılmak. Tamam dozu önemli, tamam abartmamak koşuluyla. Ama unutmayın "herkes kıskanır sevdiğini"

13 Ekim 2016 Perşembe

ÜÇ GÜNLÜK BİR KADININ SEVEN BİR KADINA TERCİH EDİLMESİ!

03:53 0 Comments

Evet evet doğru okudunuz böyle olaylar var arkadaşlar pek çoğunuz tarafından bozguna uğratılan, yediremediğiniz, hazmediğiniz, unutamadığınız. Aslında konunun başlığında meymenet yok fark ettiniz mi :) Yahu bunu yazmasam da başka bir konuya mı sıçrasam acaba :)

Arkadaşlar aklınızda canlandırın hele, zaten yaşamış olanlar ne demek istediğimi gayet de iyi anlayacak ve şimdiden tahmin dahi ediyorlardır ancak yaşamayanlar hayalinizde canlandırın hele, sevdiğiniz adam çok seviyorsunuz ama öyle böyle değil. Yani o kadar çok ki, sizi defalarca üzmüş olmasına rağmen sırtınızı dönmüyorsunuz, size defalarca yalan konuşmuş olmasına rağmen yine de inanmak için savaşıyorsunuz, o kadar çok seviyorsunuz ki hatta aileniz başta olmak üzere bir çok insanı karşınıza alıyorsunuz öyle bir aşk duyuyorsunuz yani adama, peki adam ne yapıyor? 3 günlük bir kadını tabiri caizse yatağında  iyi vakit geçirdiği bir "kadını" size tercih ediyor. Ne yaparsınız böyle bir durumda? Şu an o kadar çok isterdim ki bir çoğunuzla karşılıklı olup konuyu konuşmayı tartışmayı. Kim neler söyleyecek merak ettim vallaha :)

Ne olaylar yaşayacağız naçiz ömrümüzde şaşarım inan olsun. Çoğu şeyi yaşayıp öleceğiz ondan korkuyorum. Tamam iyilikler de kötülükler de bizim için ancak insan etkileniyor beee yaşadığı kötü olaylardan. Tamam iyilikler karşısında da kayıtsız bir mutluluk duyuyoruz o ayrı ancak sevdiğimiz insanlardan yediğimiz kazıklar ne bileyim efenim hayal kırıklıkları var ya hah işte onlar da hiç bir şeye benzemiyor hani. Tüm kötü alışkanlıklar ahan da bu olaylardan sonra başlıyor inan olsun :) Neyse konumuza geri dönelim, yaşayanlar şu an nasıl da beddua ediyordur haaa. Ahh uleyynnn verdiğim emeklere yazıklar olsun nidalarıyla, kaşlarını çata çata konuşuyorlardır. Valla gözümün önünde gibisiniz :)


Çoğu ilişkide sorun olur, tartışmalar yaşanır, kavgalar edilir olacak hatta olmalı da bunlar. Ancak işin içine saygısızlık girdiği zaman haa orada dur diyecek çiftler birbirlerine. Ama her şeyin başı tamam sevgi saygı lafım asla yok ancak ilişkilerdeki en önemli sorun ne biliyor musunuz? Bir taraf daha çok aşık olup kaybetmekten deli gibi korkarken, bir taraf bana mısın demez karşı tarafın sevmediği gibi kaybetmeye meyilli bir sürü harekette bulunur. Nasıl olsa biliyordur ki karşı taraf beni seviyor vazgeçemiyor diye. Ama işte insan bazen dolabiliyor ve bu nedense göz ardı ediliyor. Susarsın susarsın ve gün gelir patlarsın. İşte o en tehlikelisi en yıkanı bilginiz olsun. İnsan neye üzülüyor biliyor musunuz arkadaşlar, başkasına tercih edilmek değil de değecek birine tercih edilmek diyeceğim yine olmayacak. Aynı anda idare edilen bilmem kaçıncı kadın olsanız peki? Bir kadını en çok hangisi üzer dersiniz? Başka bir kadının ona tercih edilmesi mi? Aynı anda idare edilen kadın olmak mı? Diğer kadınların kendi varlığından habersiz sevdiğiniz adama dokunması mı? Hangisi ya Allah aşkınıza hangisi?

Seven insan çoğu şey için savaşır ve asla sıkıntı duymaz bundan. Çünkü karşısında sevdiği vardır yahu yapacak tabi insanlar bir şeyler. Yeri geldiğinde savaşacak yeri geldiğinde sevişecek. Ama sevdiğiniz gün gelir de sizi adeta bir paçavra gibi başka kadınlar için karşısına alıyorsa, sen yokken o vardı diyorsa kusura bakmasın kimse ama savaşmaya değmez anlatabiliyor muyum? Ne için savaşacaksınız ki zaten millet aman diyeyim akıllı olun. Adam zaten tercihini yapmış ki, resmen geceleri iyi vakit geçirdiği bir kadını evet evet yanlış okumadınız sırf yatakta iyi diye bir kadını tercih ediyor ve sizi üzmeyi göze alıyor. Ağlamışsınız, üzülmüşsünüz, saygınızı yitirmişsiniz, gururunuz kırılmış umrunda olmuyor. Yatak daha tatlı geliyor. Açık saçık mahremiyet daha çok dikkat çekiyor. Kimsenin tercihine karışamam tabii ki, kadınlara da laf etmek istemem ancak savaşmaya değecek biri olsa karşınızda "ulan seviyorum ya son gayretlerimle çabalayayım" dersiniz belki. Ama karşınızdaki de en az sizin ayarınızda bir kadınsa. Ama arkadaşlar siz siz olun, tercihini yataktan yana kullanmış bir adam için de akıllı olun ve asla kılınızı kıpırdatmayın. Dediğim gibi adam çoktaaann tercihin yapmamış mı zaten? Ne için savaşacaksınız? Giden bir adamı geri kazanmak için mi? Açık bir şekilde sen kenarda bekle ama ben birazda bu kadınla gönlümü oyalayayım dediği dünkü kadın için mi? Kaldı ki, ilişkiniz iki kişi yaşanıyorsa evet tabii ki savaşın ama üçüncü hatta dördüncü varsa ilişkiniz içinde boşverin gitsin.



Tamam olan belki size oluyor ama üzmeyin de kendinizi. Sizi sevmeyen bir adam için üzülmeye değmez aslına bakarsanız. Ha seven insan da çok afedersiniz ama bilmem ne yarıştırır gibi bir yarışa dahil etmez sevdiği kadını. Bakın bu sadece erkekler için geçerli değil bunu yapan kadınlar da vardır şüphesiz. Hepsi için geçerli. Siz kendinizi biliyorsanız öyle kalın arkadaşlar. Değmiyor çünkü inan olsun değmiyor. Yaptıklarınızı sorgulamayın, sevdiğiniz sorgulamayın. Unutun...  Zor biliyorum, üzücü evet tabii ki farkındayım ama kadınsanız eğer daha fazla ayaklar altına almayın gururunuzu derim ben. Yaşadım biliyorum, yapmayın. Evet valla açık yüreklilikle çekinmeden yazabiliyorum bir kadının acı dolu yaşanmışlıkları adı altında :) Bundan dolayı böyle ahkam kesebiliyorum ya. Savaşırsınız, seversiniz, şımartırsınız, ödün verirsiniz, affedersiniz, inanırsınız, ailenizi arkadaşlarınız karşınıza alırsınız ama gün gelir bir şı...tıya tercih edilirsiniz :) Kader işte bunları da yaşamak lazımmış der kadere boyun eğeriz napalım :) :) :) Şunu unutmayın, tercih edildiğiniz kadın sizden daha üstün meziyetli, düzgün, aklı başında bir insan olsa yemin ederim insanın canı yanmayacaksa, tercih edildiğiz kadın erkeklerin bir an önce yatağa atmaya çalıştığı tüm organları ayrı oynayan bir kadınsa, hah işte bu sinirle karışık bir bozguna uğratıyor haberiniz olsun...

12 Ekim 2016 Çarşamba

SEN BENİM SON SEVDİĞİM OLACAKSIN YALANI!

01:07 0 Comments

Yani nasıl bir ilişki içinde olursanız olun, çiftler birbirlerine bu cümleyi kurar da kurar, "sen benim son vıdı vıdım olacaksın". Herkes ister canım hayatındaki kişinin son insan olmasını. Ondan sonra kimsenin hayatına girmemesini ve hayatını o kişiyle nihayetlendirmesini. Ha böyle sonla taçlanan yok mu, pek tabii ki var. Ancak biten ilişkilere baktığımızda ise, ay ne sözler, ne masallar, ne hikayeler...

Şu taraf daha çok söyler diye kimseye büyük bir sorumluluk ya da misyon yükleyemem ancak baktığımız zaman erkekler sanki bir tık daha çok kuruyor bu cümleyi; "sen benim son kadınım olacaksın." Ciddi de olsa bu cümleyi kurar lay lay lom bir ilişki yaşasa da. Ay yalnız lay lay lom dedikçe o güzide şarkı gelir hep aklıma "lay lay lom galiba sana göre sevmeler" diyerekten :) Adam eğer kendine güvenmiyor ve inanmıyorsan neden kadına böyle beylik laflar edip de onu hayal dünyasına sürüklersin? Neden kadının böyle güzelim laflarla kendine bağlayıp gözünü kör edip, sonra bırakıp gidersin? Erkeksin sen be erkek, önce lafının eri olacaksın ve bundan tabii ki emin olup ondan sonra böyle geri dönüşü olmayacak cümleler kuracaksın. Yemin ediyorum sinirlendim. Hadi erkekler neyse ama biz kadınlar pek seviyoruz böyle cümleler duymayı ve inanıyoruz da. Duygusalız, aşığız, seviyoruz tabii ki duyacağımız en ufak bir kelimede dahi inanırız karşımızdaki sevgili adama.

Sonrasında ilişki bitiyor ve "eee hani bana ettiği laflar, hani bana verdiği sözler diye" sorar dururuz kendimize. İnsan aslında yapamadıklarında daha çok pişmanlık duyarmış ya, düşünüyorum da bazen hatta çoğunlukla yaptıklarımızdan daha çok pişman oluyoruz galiba ne dersiniz? Ama işte "keşke" dememek gerek diyoruz, tamam demeyelim de sonra dönüp geriye düşünüyoruz, "keşke kendimden bu kadar ödün vermeseydim" diye. Yalan mı? Yani tamam tabii ki ileriyi göremiyoruz. Tabii ki de ilişki içinde nasıl hissediyorsak öyle davranıyoruz ama sonrasındaki hayal kırıklığı var ya, hah işte o hiç bir acı ve üzüntüye de benzemiyor hani. Biten bir aşk için böyle acı çekilmez diye bir söz vardır, pek severim. Ama her ne kadar güzel bir şarkıya ait güzel sözler olsa da, bi gidin yaaa ne demek biten bir aşk için acı çekilmez. Seviyorsan çekeceksin acını arkadaşım. Üzüleceksin yaa ilişkinin ardından da sevgilinin ardından da. Ama bakın nüansa dikkat edin, "seviyorsanız"


Neyse konumuza geri dönmek gerekirse, sen benim son sevdiğim olacaksın sözünü, emin olmadan kendinizden ve karşı taraftan kurmayın arkadaşlar. Bu söz çok güzel, özel ve bir o kadar tehlikeli bir söz çünkü. Hayal kurdurur, umut verir, karşı tarafa biraz daha bağlar, aşkını yüceltir ve artırır aynı zamanda gönlünüzü hoş tutar. Tehlikeli evet. Emin olun önce sevginizden derim ben. Aslında açık konuşmak gerekirse sevgiden de ziyade karşı taraftan emin olun bence. Pek çoğumuz böyle güzelim cümlelerin kurbanı olmadık mı? Pek çoğumuza böyle beylik laflar edilip de ortada bırakılmadık mı? Derler ya, gelin ata binmiş ya nasip denmiş diye. O misal işte. Eee hani ben senin son kadının olacaktım? Hani ben senin hayatındaki en özel kadındım? Hani iyi ki hayatındaydım? Hani yerim ayrıydı? Hani önceki ilişkilerini unutturmuştum sana? Hani ya nerede o sözler hani?

Ha diyorum anlatıyorum da kaç kişi dinleyecek, kaç kişi evet haklı diyecek ya da kaç kişi pay çıkaracak bilmiyorum. Önemli mi hayır değil belki ama az çok yazdıklarımdan pay çıkarılmasını isterim ki, nihayetinde tecrübeyle sabittir tüm yazılanlar rica ederim göz ardı etmeyin :)

Tamam ilişki içindeyken, kişinin gözü başka bir şey görmez. Aşık olur kör kütük, bağlanır ta yürekten gelen dayanılmaz ateş ve heyecanla. Güzel güzel yaşayın ilişkinizi tamam buna lafım yok, ama ilişkiniz ve sevgilinizden emin olmadan her şeyi ama her şeyi geçtim de kendinizden emin olmadan etmeyin geri dönüşü zor laflar. Bağlamayın karşınızdakini daha da çok kendinize. Her şey sizlerde bitiyor millet. Kız erkek fark eder mi ya güzelim laflar etmek için. Kadınsan da kuracaksın sevdiğine güzel cümleler erkeksen de. Kimse kusura bakmasın. Armut piş ağzıma düş halinde ilişki yaşanmaz adamın asabını bozmayın. Ayy bazıları bir hazırcı, "nasıl olsa beni seviyor ve benden ayrılamaz" güvencesi verdiğiniz takdirde karşınızdakine, üzülmeye mahkumsunuz demektir bunu da böyle bilin. Korkacak arkadaşım sevgiliniz onu terk edeceksiniz diye. Korkacak sizi kaybetmekten ona göre davranacak zaten. Amaaaa işte o güvenceyi veriyorsanız, çoktaann geçmişler olsun.


Velhasıl millet, önce kendinizden sonra karşınızdakinden sonra da ilişkinizden emin olmadan, güzelim laflar edip de kişinin gözünü bağlamayın. Almayın kimsenin ahını yok yere. Yazıktır, günahtır. Kimsenin günahına da kalbine de nedensiz yere girmeyin. Ha girdiyseniz de hakkını verin...

8 Ekim 2016 Cumartesi

MEVSİMİN ÇİÇEK KOKUSU; EMİRGAN KORUSU

02:13 0 Comments

Yok vallaha inan olsun İstanbul'un cennet bahçelerini say say bitiremiyoruz arkadaşlar. Tamam kızıyoruz yok trafiğidir, yok kalabalığıdır ama işte kopamıyoruz ya buradan hani böyle de bir nazlı havası vardır ya İstanbul'un, işte bugün de nazlı şehrin nazlı korularından birine gidiyoruz milleeettt Emirgan Korusu'naaaa :)

Emirgan Korusu, İstanbul'un canııımmm ilçelerinden Sarıyer'e bağlı doğal cennet, tabiatın kelime anlamı bir koru. Arkadaşlar bu koru Osmanlılar için de yeteri kadar önemliymiş. Hatta zamanında Emirgan Korusu içine 3 köşk yaptırılmış. Ama sanmayın ki o köşkler şimdi hayat bulmuyor koru içinde. Tabii ki de varlıkları tüm heybetleriyle devam ediyor ancak restaurant olarak :) Eveettt tabii ki de, bu köşklerde mis gibi ağaç ve çiçek kokuları eşliğinde ister kahvaltınızı edin, ister kahvenizi için, ister kapatın gözlerinizi huzura eşlik edin. Nasıl dilerseniz :) Heyt beee uzaklara gitmeye ne hacet zaten, hem size doğal cennet, hem doğal tabiat parkı, hem de yeşil huzur. E daha ne olsun. Yani var ya, koruda rengarenk çiçeklerin arasında gezerken o mis kokusunun huzura davet eden çekiliciliğine kapılmamanız mümkün değil inanın. Belirtmeden geçemeyeceğim, Emirgan Korusu'nun zamanında adı Feridun Bey Bahçeleriymiş.


Sarı Köşk, Pembe Köşk, Beyaz Köşk... Hangisini arzu edersiniz :) Arkadaşlar bu köşkler arasında en dikkat çekeni ve beğeni toplayanı diğerlerine nazaran Sarı Köşk'tür. Çünkü burada diğer iki köşke nazaran manzara daha iyi hatta pek iyi hatta süper :) Boğaz'ı saran köprülerin apaçık heybetini buradan vuku içinde seyre dalabilirsiniz. Beyaz Köşk de, bitki çeşitliliğiyle göz dolduran, gönülleri fetheden bir yer işte. Allah'ım vallaha duramıyorum siz okuyadurun yazıyı ben bi kahve molası vermeye gidiyorum yine koruda :)

Arkadaşlar şehrin gürültüsü her ne kadar buraları sevsek de yoruyor bunu kabul etmek gerek. Ancak bu şehrin büyülü olduğu kadar da çekici huzur dolu köşeleri yok değil hani. Geçtiğimiz yazılardan da takip edebilirsiniz bunu :) Şehrin büyüsüne kapılalım evet ama huzur aradığımız zaman da Emirgan Korusu başta olmak üzere bu anlamda hislerimize tercüman bir çok nokta var. Koru içindeki gölete ne demeli diye de sormada geçemeyeceğim bu arada. Yahu diyorum ya işte tam bir cennet köşesi işte. Yeşillikler, çiçekler, ağaçlar, böcekler, göletler. Bana huzurun resmini çiz deseler Emirgan Korusu çizerim ben valla :)


Bazı şeyler çok net tarif edilemez ya, bizzat görmek ve o ruhu hissetmek gerek. İşte öyle bir yer Emirgan Korusu. İster fotoğraf çekin, ister kafa dinleyin, ister kahvaltı edin. Bir çok hizmet için birebir nadide bir köşe burası. Gidip o ruhu hissedin, o doğa kokusunu içinize çekin. Bazı şeyler anlatmaktan ziyade yaşanıyorsa, buyrun size adres işte, tadını çıkarın.

7 Ekim 2016 Cuma

İLİŞKİLERDE SON PİŞMANLIK İŞE YARAR MI?

03:42 0 Comments

"son pişmanlık neye yarar, her şeyin bedeli var olmadı yar" der yola devam mı eder çiftler yoksa "hatasız kul olmaz" deyip herkes  ve her şey son bir şansı hak eder mi dersiniz? Valla bana göre, hakikaten hatasız kul olmuyor. İnsanız yahu nihayetinde, tabii ki de hatalar yapacağız. Sonrasında dönüp özür dileyeceğiz, ağlayacağız, zırlayacağız. Nihayetinde her şey bizler için arkadaşlar, hatalar da doğrular da. Konu derin beri gelin :)

Seven insan o "son şans" denen olaya kadar şans vermeye devam eder arkadaşlar kim ne derse desin. Kaldı ki zaten seven insanın yapamayacağı bir şey yoktur ya hani, yürekten seven insan, yüreğinden benimsemiş insan hataları da görmezden gelir diyoruz ya her daim hah işte hadi madem bunun savunucuları son şansı verin :) Son şans nedir bir de, bunu da sorgulamak gerek esasında. Nedir tam olarak son şans dediğimiz olay? Hangi durumlarda kişi son hakkını da kullanmış olur dersiniz? Yani arkadaşlar diyor ya bazıları, "vay arkadaş ne demek hata? Ben asla affetmem" yani var ya böyle büyük konuşan tiplerin o kadar çok istiyorum ki dediklerini yutmalarını. Bakın bu olayın da kadını erkeği yok. Belirli bir cinse göre konuşmuyorum. Ama ben ilk hatada ilk yanlışta hemen dönüp gidilmesinden ziyade, karşıdaki kişiye bir şans verilmesinden yanayım. Hele de seviyorsan aşıksan biraz beyni dinlemekten vazgeçip kalbe kulak vermek lazım.


Şimdi gel gelelim son pişmanlık işe yarar mı yaramaz mı bunu sorgulamaya. Arkadaşlar kim ne derse desin adı üstünde hani "son" diye haliyle son pişmanlık fayda etmez bu da böyle biline. Ha kim istemez ki deyiverin bana, geri dönüp bakmayayım, yaptığım hiç bir şeyden pişmanlık duymayayım diye ama maalesef ki insanız işte. Şey yani insan olduğumuz için maalesef değil de, pişmanlık yaşama özelliğimiz olduğu için maalesef diyorum :) Yalnız buna açıklama getirdiğime inanamıyorum şu anda :) Neyse konu firar etmeden hemen ele alıyorum ipleri merak etmeyin. Şimdi arkadaşlar pişmanlık duymak var ya yalnız ne kadar lanet ne kadar sinir bozucu ve üzücü bir durumdur böyle. Hayır bir de biliyorsunuz ya geri dönüşü de yok diye. Bu daha da üzüyor işte insanı. Yaptın artık her şey için çok geç, bitti!!!

İnsan en çok hangi durumda pişmanlık duyar dersiniz? Neye daha çok hayıflanır, hangi durumda "ben ne yaptım" sorgulaması başlar pişmanlıktan. Bakın şöyle bir fark var, hani yukarıda dedim ya "insan sevdiği için şans da verecek, elinden geleni de yapacak" diye. Tamam yaptık ettik de bundan pişmanlık duymamak lazım işte. Geri dönüp bakıldığında "ulan keşke yapmasaydım" dememek için ne yapmak lazım, zannımca bunu sorgulamak daha yerinde olacaktır. Ancak ileriyi görebiliyor muyuz? Hayır! O zaman bizler de nasıl hata yapıp pişman olabiliyorsak bu şansı karşı tarafa da vermek gerek. Kişi kendinden bilir işi misali işte :) Ancak şunun ayrımını yapamıyorum daha doğrusu emin olamıyorum. İnsan verdiği son şanstan mı daha çok pişmanlık duyar yoksa hayır deyip sırtını döndüğü zaman mı? Önce buradan yola çıkmalı sonrasında ona göre çizmeliyiz derim karar haritamızı.


Bu konuda asla ahkam kesemeyeceğim millet. Ben genelde affedici bir insanım sonrasında boyumun ölçüsünü aldığım da oluyor, affettiğim için daha mutlu olduğum da. Bundan dolayı genelleme yapamayacağım. Galiba burada tecrübeden çok kişisel özelliklerimiz ön planda tutulmalı. Ancak eklemeden geçemeyeceğim, son pişmanlık asla ama asla fayda etmiyor bunu bilin buna göre hareket edin derim ben :)


5 Ekim 2016 Çarşamba

BİR KADIN İLİŞKİDEN NE ZAMAN GİDER?

00:27 0 Comments

Yazarken bile kötü oldum ay durun valla vedalar hangi koşulda ne şartta olursa olsun kötüdür tamam mı? Hele de kadınsan pek tabii ki de duygusal olarak daha çok etkileniyoruz ayrılıklardan vedalardan. İlişkilerde de aynı şekilde değişen pek bir şey yok esasında. Haa istisnalar olabiliyor ancak kaideleri işimize karıştırmadan, "bir kadın yaşadığı ilişkiden ne zaman gider" sorusunu gündemime aldım, hadi bakalım.

Arkadaşlar kim ister ki, mutlu mesut ilişkini yaşarken sevdiğinle bıcır bıcır çekip gitmeyi? Kim ister ki ilişkisinde huzursuzluk olmasını? Kim istemez ki tartışmalara mahal vermeden hep gülücükler dağıtarak yaşayım ilişkimi ve kim istemez ki sevdiğiyle uzun bir süre mutlu olmayı? Ancak öyle bir an geliyor ki, toparlayamayacağını düşünürsün. Uğraşırsın, didinirsin, savaşırsın, ödün verirsin, tölerans gösterirsin ama öyle bir an gelir ki işe yaramaz. Hah işte işe artık yaramayacağını gördüğün, hissettiğin anda gidersin işte. Kadın ne zaman ki verdiği savaşların boşa çıktığını görür işte o zaman gider. Ben bunu bilir bunu söylerim. Kadın ilişki içinde daha savaş veren taraftır benim gözümde. Haa pek karşıyım buna da o ayrı. Eğer ilişki içinde tek taraflı bir savaş hakimse, erkek ya da kadın tek başına bir şeyleri yürütmeye çalışıyorsa, tek başına ilişkiyi ayakta tutmaya çalışıyorsa o ilişki bitmiş de son demlerini yaşıyor derim.


Seven iki taraf da elini taşın altına koyacak arkadaşlar. Ha ben durayım nasıl olsa karşı taraf beni çok seviyor, kaybetmekten de korkuyor, e kör kütük aşık da tamam ya bırakamaz beni deyip de ne kendinize güven duyun ne de armut piş ağzıma düş misali ilişki seyrine kendinizi kaptırmadan hazırda bekleyin. Bu sözüm iki taraf için de geçerlidir yalnız. Ancak söz konusu kadının çekip gitmesiyle ağırlık olarak kadınların yaklaşımı üzerinde duracağım. Ve emin olun tamamen kendimden yola çıkarak yazıp anlatacağım. Kaldı ki ilişkilerde genelleme yapılamaz ya, yaşamadan da bilinmez bazı şeyler. Deneyimlemeden ahkam kesemez insan konu ne olursa olsun. İlişkiler iki kişi arasında yaşanır evet deneyimler bireysel olsa da. Savaş vermiş bir kadının acı tecrübelerini paylaşacağım sizinle sevgili okurlar :)

Arkadaşlar bir kadın ne zaman gider bilir misiniz? Yaptıklarına karşılık bulamadığı anda, verdiği savaşların karşılıklı değil de tek başına ilişki yürütmeye meyletmesini gördüğü zamanlarda, gösterdiği kadar değer görmediği anlarda, susmuş susmuş ve artık patlama noktasına geldiği anlarda, seviyor olmasına rağmen beynine söz geçiremediği zamanlarda, sevgisinin kötüye kullanılmaya başlandığını hissettiği zamanlarda, ilişki içinde sevdiğini mutlu etmekten başka düşündüğü şey yokken karşı tarafın onu üzecek her türlü hareketin içinde olduğunu gördüğü durumlarda, yaptığı uyarılara rağmen sevdiği adamın kadını uğruna bazı şeylerden feragat etmediğini anladığında, kadınlık gururu onuru dinlemeden her türlü kötü anda dahi sevdiği adamın yanında olmasına rağmen adamın kadının hak ettiği değeri vermesinden de ziyade kadınını başka kadınlar için karşısına almaya çekinmediği durumlarda... Kısacası kadın; tek başına verdiği savaşın bir işe yaramadığını ve başkalarına tercih edilmeye başlandığını gördüğünde gider...


Kadın erkeklere nazaran daha savaşçı, aşkı için bir şeylerin uğraşını daha yoğun bir çabayla gösteren bir aşıktır. Ancak burada kadın erkek ayırımı yapmada şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, ilişkiler iki taraflı yaşanır millet. Ha buna gülüp geçmeyin, "e herhalde yani başka ne olacaıdı" diye. Öyle ilişkiler var ki, bir taraf daha çok seven olur, daha çok üzülen olur, daha çok ağlayan olur, daha çok acı çeken olur, daha çok bağlanmış olur, daha çok savaşan olur, daha çok sahiplenen olur, daha çok özleyen olur, daha çok benimseyen olur. Her türlü duygununun daha'sını yaşayan olur. İşte bu ilişkiler tek taraflı ilişkiler olarak yorumlanıyor benim nazarımda.

Seven insan elini taşın altına koyacak arkadaşlar. Kadınlar sevdiği adamı kaybetmemek için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken erkekler de boş durmayacak. Ya da tam tersi. Erkek bir şeylerin savaşını verirken kadın kendini güvencede hissedip, hissiz duygusuz takılmayacak. Zaten bunları galiba anlatmanın anlamı yok. Çünkü seven insan bir şeylerin uyarısını beklemeden zaten sevdiği kişi için savaşır da, el üstünde tutar da, sadık kalır da, sevdiğini gösterir de. Bunları yapmıyorsa zaten bir kadın ya da bir erkek, kimse kusura bakmasın ama sırf yatak ilişkisi derim ben buna. Günümüzde en yaygın ilişki türü olan işte. Bir çok kişinin en çok tercih ettiği, sıkıntısız dertsiz stretsiz ya da her neyse.


Gönlüyle sevenleridir yazılarım ve umarım ki, içinde aşk kırıntısı dahi bulunmayan, bazı duygusal yoğunluklardan uzak, bacak arası aşkı yaşayan tipler okumuyordur yazılarımı. Çünkü hitap etme organlarım başka. Ben direkt gönle hitap etmeye çalışıyorum, bilmem anlatabildim mi? Ve beyler şunu asla unutmayın, bir kadın ancak sevdiği adama defalarca şans verir...