Birbirleri arasında incecik bir çizgi olan, biri bitince
diğeri başlayan iki birbirini tamamlayan his; Aşk ve nefret. İkisini
aynı anda yaşamak mümkün değil benim nazarımda. Aşkın olduğu yerde nefrete
nefretin olduğu yerde de aşka yer yoktur diye düşünüyorum. Çünkü bu ikisine
aynı zamanda bağlı ama bir o kadar da zıt iki duygu aynı anda aynı bünyede ve tek kişiye karşı hissedilmez.
Biyolojik olarak mümkün değil yok yaa psikolojik olarak mı yoksa? Amaaann
önemli mi :)
Pek güzel değil mi, birine aşık olmak. Hayatın ondan ibaret olduğunu sanmak, dünyanın onun
etrafında döndüğünü düşünmek , geri kalan her şeyin ve herkesin yok olduğunu
hissetmek. Evet biraz abartmış olabilirim ama yok mu böyle deli aşıklar, var tabii ki. Gözü karadır bu tiplerin. Sevdikleri
kişi için yapamayacakları hiç bir şey yoktur. Alırlar herkesi karşılarına.
Savaşırlar sevdikleri ve de aşkları için. Sonrasında alırlar boylarının
ölçülerini birçoğu ama olsun, seven için savaşmak sevişmekle eş değer değil
midir ki zaten? Sevmek güzel şey
arkadaşlar. Yüreğin kaburgalar arasından fırlayacakmış gibi atması, gözlerdeki
ışıltının aşktan kaynaklanıyor olması. Sevmek olduğu kadar kavgalar da tatlıdır
aslında karşında sevdiğin biriyle çıkıyorsan savaş meydanına. Anlatılamaz
aslında yaşanır derler ya o misal işte. Bir his en iyi nasıl tarif edilebilir
ki kaldı ki bu his eğer aşksa! Hissetmek
lazım taaa yürekten, en içten gelen tarifsiz his ve heyecanla. Şöyle hissediyorum böyle yaşıyorum diye tanımlayamaz ki
insan kendini. Aşkın tarifi mi olurmuş hem, hadi nefreti anlat bakalım şimdi
de? Duyguların tarifi yoktur a dostlar. Şiddetini de anlatamazsın. Görme
engelli bir insana kırmızıyı anlatmak gibi bir şey işte. Deneyimlemeden nasıl
anlamasını beklersiniz aşkı yaşamamış birinin sizin hissettiklerinizi? Yine
soruyorum o zaman, ya peki nefreti?
Evet birbirlerinden ayrı ama bir o kadar da yakın iki duygu.
Aşk ve nefret… Aynı anda birine aşıkken yine o kişiden nefret edemezsiniz ki.
Mümkün değil bi kere. Yahu seviyorsunuz hatta kör kütük aşıksınız. Gözünüz
ondan başkasını görmüyor, başkasına ona hissettiğinizin yarısı kadar bile
hissetmiyorsunuz. E böyle bir his aynı anda nasıl nefreti barındırsın aşktan
dolup taşan yüreğinde? Tam tersini düşünelim. Birinden nefret ederken aynı anda
sevebilir misiniz? Gerçekten mümkün değil. Biri bitince diğeri başlar kuvvetle
muhtemel. Ha bunu savunanlar var tamam saygı duyarım ama benim aklım almıyor ki
inan olsun.
Çok kötü değil midir sizce de; birine deli divane aşıkken
aşkın yerini nefretin alması? Bi düşünün. Zamanında “onun için yapamayacağım
şey yok” derken gün gelir “canı cehenneme. Bana uzak Allah’a yakın olsun”
demek. Ne yaşanır ki çiftlerin arasında böyle nefret etmelerini sağlayacak?
Aldatma mı? Yalan mı? Kıskançlık mı? Bunlar yaşanmış olsa bile, hangi ara aşkın
bitiyor da nefrete bağlıyorsun duygularını diye sormazlar mı insana? Belki
böylesi daha mı iyidir? Ayrılık acısını atlatmanın en kestirme yoludur belki de
nefret etmek. Ama bakın diyorum ya,
“ayrılık acısı” diye. Ayrılık acısı
çekiliyorsa zaten sevilmiş o kişi, benimsenmiş tüm yaradılış özellikleriyle. Ha
belki bunun adı alışkanlık belki saplantı
belki tutkudur. İster çok sancılı
sıkıntılı bir ilişki olsun. İster
her gün kavga ediyor olun. İster bir küs bir barışık günleriniz geçsin. Yine de
aşıksanız o kişiye nefretin sırası henüz gelmemiş demektir. Haa sanılmasın ki
her ilişki bitiminden sonra nefret ediyor kişiler eski aşklarından. Tabii ki de
hayır. Arkadaş kalanlar mı yok mu pek tabii ki de var olacak da. Ama bazı
ilişkiler var ki, bitmesi ölümle eş değer. Ölsem bu kadar canım yanmaz dedirten
cinsten. Ölse gözümden yaş gelmez diyorsanız zaten artık nefret boyutunu da aşmışsınız
demektir. Ama merak ediyorum, ne yaşanmış olabilir bir ilişki bitiminde bu
kadar gözü kara nefret ettirecek?
Kızarsın, küfredersin, üzülürsün, ağlarsın, kötü konuşursun
belki arkasından. Ama ayrılıklarda hep güzel şeyler gelmez mi insanın aklına?
Ne kadar kötü olay yaşanmış olursa olsun, seven yürek izin vermez bir anda
güzel şeylerin yok olmasına. İşte bunun savaşı verilir ya zaten ayrılık
aşamalarında. Nasıl olacak sorusu çılgınlar gibi yer bulur kendine hem gönül
hem akıl çemberinde. Ha olmasına oluyor.
Gözde büyütülecek bir şey yokmuş meğer. Ama o alışkanlık var ya işin asıl kötü
tarafı da bu işte. Alışkanlıklardan vazgeçemiyor insan sevdiğinden geçtiği
gibi.
Arkadaşlar, aynı anda bu iki zıt duyguyu hissetmek insan
doğası gereği etik değil bence :) Etik değil derken mübalağa yapıyorum tabi ki. Ama mümkün değil bunu bilmek
gerek. Biri bitince başlar öteki. Aşık olduğun kişiden yaşanmış bazı olaylar
çerçevesinde nefret edebilirsin. Ya da zamanında nefret ettiğin bir tip gelip
senin hayatının ortasında kendine yer edinebilir çok normal. Ama biri çıkıp da
diyemez ki ben aşık olduğum kadar nefret ediyorum ondan diye. O zaman onun
duygularından şüphe ederim ben arkadaşım. Ya yeteri kadar aşık değildir ya da
nefret edecek kadar uzak. İkisi de zor duygular değil mi zaten? Aşık olmak ne kadar zorsa birinden
nefret etmek de aynı misal. Kaldı ki bu kişi zamanında aşık olduğun kişiyse
eğer. Ama bazı şeyleri, görmek bilmek yaşamak nefretin daha kolay yer bulmasını sağlıyor insanlarda bunu da böyle
kabul etmek gerek. Hiç kimse durduk yerde birinden nefret etmez. Ha aşkın
açıklaması yoktur. Şuyuna buyuna aşık oldum diyemez insan belki ama nefretin
bir çok nedeni vardır. Küçük bir şey dahi olsa tetikler bu duygunun ayyuka
çıkmasını.
Aşk ve nefret; birbirinden bağımsız ama bir o kadar
birbirlerine yakın iki duygu. Zıtlıkların ahenkle dansı. İki büyük his, iki
ayrı nokta. Aşık olmak zor nefret etmenin de altta kalır yanı yok hani.
Umarım
ilişki sonunda nefret edecek şeyler yaşatmaz size aşkınız. Onun yükü de ayrı
bir ağır geliyor çünkü. Aşk güzel bir duygu da nefretin getirdiklerinden
korunmanız dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder