Heyy tatilciler döndünüz mü ülkenize, memleketinize, kışlık
evinize :) Nasıldı ama güneşin denizle aşkı, nasıldı ama kumsalların rengarenk
cıvıltısına eşlik eden enerjik bünyeler, nasıldı ama uzaklaşmak yoğunluğun
yaratmış olduğu kendi içimizdeki savaştan? Cevaplarınızı biliyorum biliyorum,
sakin :) Tatil pek tabii ki
güzeldir, iyi gelir, beden yıkanır, huzur
dolarsın. Ancak tilkinin dönüp dolaşıp döneceği yere geldiğinize göre,
eldeki mevcut şartlarla gezmeye tozmaya devam edeceğiz yapacak bir şey yok. Haa
bunu derken sanılmasın ki, sırf gezmek
için yerler bulunup gidilmiş olmak için gidilsin. Aslaaa. Yahu ben sizi çirkin,
değmeyecek yerlere yönlendirir miyim? Hayııırrrr. Zaten ülkemin her köşesi bile
görülmeye gezilmeye değerken, aklınızdaki soru işaretlerine yol verin lütfen :)
Arkadaşlar, gez gez bitmez İstanbul'un güzelim bağları bahçeleri koruları sokakları. Bugün de
yine, boğazın nazını dize getirecek
güzellikte, inci misali köprünün boynunu saran doğal güzellik; Mihrabad Korusu'na gidiyoruz. Gidenler
bilir ve pek de beğenir. Huzur doldurmaz mı insanın içine, "işte bu
beee" nidasıyla İstanbul'u kucaklamaz mı insan her ne kadar kaçmak istese
de şehirden. Hava da biraz sonhabarın ılık esintisine dönmüşse, sıcacık
çayınızla dinlenmek istemez misiniz denizden gelen tuzlu yosun kokusuyla? İşte Mihrabad Korusu da tam da böyle bir yer
dostlar.
Mirhabad Korusu; İstanbul'un güzelim yoğurtlarının ana
vatanı Kanlıca'da bulunuyor. Yani
millet taaa Osmanlılarda bile varmış, ben diyeyim başlık parası siz deyin çeyiz
hediyesi. Sultan 2. Abdülhamit'in Berlin Büyükelçişi Sadullah Paşa'nın eşi
Necibe hanım tarafından Mısırlı Abbas Halim Paşa'nın kızı Rukiye hanıma
yüzgörümlüğü olarak hediye edilmiş güzelim koru. Yahu hediyeye bak. Hey yavrum
heyy. Zamanında insanların birbirlerine hediye
ettikleri şeylere bakın. Henüz kapitalist sistem köleleştirmemişti
insanları. Ehemm şey yani ne diyordum :) Ha evet Mihrabad Korusu'nu sen git
yüzgörümlüğü olarak hediye et. Günümüzde de güzide anlamı yaşatılmaya, doğal
güzelliği korunmaya devam edilsin. E edilmeyip de ne olacaıdı sanki :) Cennet misali kucaklamıyor mu kocaaaa
İstanbul'u?
Koru hakkında ne
dizeler kaleme alındı, ne sözler söylendi ölse de unutulmayacak nice şairin
dudaklarından. Mihrabad Korusu fark ettiğiniz üzere görkemli bir tarihe sahip.
Şimdi de İstanbul sevdalılarına gönüllerine taht kurmuş durumda. Sadece
İstanbul'da yaşayanlar için değil tabii ki de, şehre gezmeye gelen insanları da
kendi bünyesinde ağırlıyor canııımmm koru. Sadece harika bir manzaraya sahip koru olarak görmeyin
baylar bayanlar. İçinde aynı zamanda, Erguvan, Çınar, Servi ve daha bir çok ağaç türünü barındırıyor. İşte bahar
aylarında bir gideceksiniz, binbir çeşit ağaç kokusunu içinize hapsedeceksiniz.
Tam bir doğal cennet, tam bir yeşillik şöleni. Hepsi bir arada koruda. Manzara,
huzur, boğaz, yeşillik... Peki akşam
vakitleri ay ve yıldızların denizdeki aksine ne demeli?
Bu arada Fatih Sultan
Mehmet Köprüsü'nün en rahat
görülebildiği yerlerdendir kendisi. Ben artık bir şey demeyip sizleri Özdemir
Asaf'ın Mihrabad Korusu'nun güzelliği ve değerini anlatan satırlarıyla nokta
koyuyorum olaya :)
Şuanda
İstanbul'da olmak isterdim...
Mihrabad
Korusu'nun dar yollarında seninle,
Yan
yana, yana yana yürümek.
Bir de
martıların kanatlarında seyretmek İstanbul'u...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder