19 Haziran 2016 Pazar

# dizi ve toplum # diziden etkilenmek

DİZİLER VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ



Bizler Türk toplumu olarak bayılıyoruz dizi izlemeye diyeceğim de artık öyle değil. Yani şöyle ki, sadece ülkemizde değil tüm dünyada aldı başını gidiyor valla dizi furyası. Hatta bizim diziler bizi yeteri kadar ekrana kitliyor bunla yetinmiyoruz bir de dünya dizilerini de sezon sezon sıradan geçiriyoruz iyi mi? Aman tanrım bu nasıl bir çılgınlık, bu nasıl bir aşk, bu nasıl bir bağımlılık. Var ya arkadaşlar, işimize bu kadar yoğunlaşsak dünyada fakir kalmaz yeminle. Demek ki neymiş, diziler insan bünyesi üzerinde hiçbir kuvvetin sahip olamadığı etkiyi yaratıyor. Vay anasını vayy J

Televizyon aslında, işte güzel vakit geçirilsin ne biliyim işte boş zamanlarda canımız sıkılmasın, hatta belgesellerle kültürlenelim bilgi sahibi olalım diye var. Yani en azından ben öyle tahmin ediyorum. Ama işte gelin görün ki kültürel faydalanma özelliği dışında bütün verdiklerini alıyoruz kara kutunun J Hele de o diziler yok mu o diziler hey yavrum heeyy. Hiçbir şeyin etkilemediği kadar etkileyip, televizyonu asıl izleme amacımız oluyor iyi mi? Yani dizilerin var oluş amacı da, vakit geçirilsin, oyalanalım vs olsa gerek. Çoğu dizi gerçek hayattan kesitler yansıttığı gibi bazıları da alıyor götürüyor bizleri hayal dünyalara. Ama ne hayaller ne hayaller. Hayır bir de öyle etkileniyoruz ki, sanırsın her gün bir dizi karesinde oyuncuyuz. Tamam diziler olmasın demiyorum kaldı ki bana düşmedi bunun kararı ama neden hayatları bu kadar etkilemesine izin veriyorsunuz a dostlar? Şey tabi genelleme yapmamak lazım çoğunluk desem daha doğru olacak. Diziler olsun, nihayetinde ev hanımlarımız var yaşlılarımız var izlesin vakit geçirsin. Evde durup canları sıkılır tabi nihayetinde. Ama nedir o dizilerdeki bireyi içine çekme isteği? Nedir yani inandırıcı olmak mı? İnsanları etkileyip daha çok kitleye ulaşmak mı? Hayır bazıları bir de inandırıcı, inan olsun gerçek hayatı beğenmiyoruz dizilerden başı kaldırıp J


Yahu arkadaşlar oyun onların hepsi oyun, kanmayın etkisi altına girmeyin. O aşklar da hep dizilerde oluyor valla bakın. Şu yaşıma geldim, Marimar’daki şansın yarısını yaşamadım yemin olsun. ayy onlar ne pembe diziler ne aşklar ne hayatlar. Her şey tos pembe, her şey yolunda, hep mutlu, hep mutlu son özellikle. Tamam nankörlük etmeyeyim çoğumuz tabii ki de mutlu sonlarla haşır neşir oluyoruz. Ya da ayağımız taşa değmeden tüm işlerin üstesinden gelebiliyoruz ama bu diziler yok mu, oradaki aşkları arıyoruz ya gerçek hayatta. Beyaz atlı prens gelecek, bizi bulacak, bizi başının üstünde tutacak, mutluluktan dört köşe yaşayıp gideceğiz J Yavaaaşşşş J Oyuncuların mutluluğuyla sevinip üzüntüleriyle ağlıyoruz yahu. Hayır bir de oturduğumuz yerden sayıp sövüyoruz kötü karakterlere. Senin ben taaaa ……. J Hayır bir de dizi izlerken sevmediğimiz yetmiyor gerçek hayatta da cephe alıyoruz o oyuncuya resmen. Bi röportajını görsek, “ayy şu kızı hiç sevmiyorum. Iyykk” diyoruz. Demek ki neymiş, diziler tamamen beyin hücrelerini ele geçirmekle kalmıyor, kimi sevip sevmeyeceğimize de kendi karar veriyor. Ay bir de iyi oyuncuları da sahipleniriz resmen. Onun mutluluğuyla ağlar mutlu olmasını temenni eder mutsuzluğuyla kötü karaktere beddua ederiz. Yazıklar olsun bize ki, kendi beynimizi yönetemiyoruz bir yönetmenin diziyi yönettiği kadar.
Giyim tarzımız, hayata bakış açımız da değişiyor inan olsun. Kabadayı dizilerinde hey yavrum heyyy sokaklar Polat Alemdar dolup taşıyor. Yürü beee aslan parçası, koru bizleri kötülüklerden J Hayır bir de sanıyorlar ki hayranlıkla onları seyre dalıyoruz. Sadece onları da değil kızlar için geçerli. 


İzlediğimiz ve sevdiğimiz kızların saç renginden her gün sokaklarda karşılaşmak mümkün. Ya da giydiği elbiseden ayakkabıdan. Yani aslında zevk bu, görüp beğenip uygulamak isteriz o ayrı. Ama onlar gibi konuşmak nedir arkadaşım yaa, karakterini onlara empoze etmek nedir biri bana bunu anlatsın valla çıldıriciğim J Eskiden ne güzel komşuluk vardı. Altın günleri yapılırdı. Misafirlikler her gün sürerdi. Şimdi dizilerden vakit bulup komşular altın günü yapamıyor. Hiç değilse bu şekilde ev ekonomisine katkı sağlanırdı. Hatırlıyorum yaa minnaktım ben, annemin de altın günleri olurdu. Oyy oyyy oyyy onlar ne hazırlıktır. O ne masa donatmadır. Bi özen bi dikkat. Şimdi onlar da kalktı. Niye? “ayy bu akşam dizim var. Asla kaçırmamam lazım. çok heyecanlı. Bakalım kız ölecek mi?” yani ne oluyoorrrr J Bakın ben gerçekten izlenmesine karşı değilim ama bu kadar etkilenilmesine karşıyım arkadaşım. Al eline kitap oku, ne bileyim dünya sinemasının güzide örneklerini al izle. Aslanlar nasıl doğum yapıyor bi bak öğren J Sanane Maria’nın özel hayatından e be ablacım yaa J
İşin en ama en kötü tarafı ne biliyor musunuz? Aile kavramına saldırıyor çoğu diziler. Yerle bir ediyor düzeni, huzuru. zaten toplum olarak bayılıyoruz şiddete, enseste, kavga gürültüye. Bazı diziler de bunu bize yansıtınca beyin bunu alıyor ve uygulama ihtiyacı hissediyor. Yani illa olumsuzu al etkilen demiyor tabii ki diziler bizlere ama dediğim gibi toplum olarak zaten sertiz, asabiyiz, suça meyilliz. Kafa tam olarak bunu alıyor işte. Nice evlilikler yıkılıyor, nice ilişkiler bitiyor, nice düzen yerle yeksan oluyor. Sinir geldi yine bana iyi mi. Hayır sen izliyorsun izle anasını satayım da çocuğun da oturup sizinle aynı dizileri izlemesine nasıl müsaade edersin e be adı ebeveyn kategorisinde yer alan ama nasibini henüz üstlenememiş insancıklar? Çocuk yaa o çocuk. Ona ne verirsen onu alır, ne öğretirsen onu öğrenir. Sen çocuğunu ağlarken sevip, okşayıp, ilgi göstermek yerine televizyon karşısına oturtup susmasını sağlıyorsun. Yuhh derler adama yaa yuhhhh! Yahu oyuncaklar neden var? Ya da annelik? Babalık peki? Neyse neyse bu konulara hiç girmeyeyim yok çünkü dilimin de elimin de ayarı, uzar gider.


Yani arkadaşlar demem o ki, tamam eğleniyoruz, izliyoruz, vakit geçiriyoruz ama sizi etkisi altına almasına izin vermeyin dizilerin. Yani ben de izliyorum böyle ahkam kesiyorum ama ben dizi izlemiyorum sanmayın. Tabii ki izliyorum. Ama rastladıkça. Yani saatlerimi hayatımı dizilere endekslemiyorum. Acele etmiyorum bir şeyler için dizi başlayacak diye. Marimar’ın aşkı kendine ben kendi hayatıma bakar diyorum ve geçiyorum. (şey bu diziyi izlemedim yalnız J) Hayal dünyasına sevk etmesin sizi diziler. Mutluluğu birebir orada yansıtılan gibi aramayın. Orada oynanan minik oyunlar gibi sevgilinize oyunlar oynamayın. Yahu içinizden nasıl geliyorsa öyle davranın niye tanımadığınız biri çıkıp sizi yönetmeye kalkışsın ve siz de buna izin verin? Yani neyse bir şey diyemeyeceğim ama rica ediyorum çocuklarını uzak tutun televizyondan özellikle dizilerden. Çizgi filmler bile saçma sapan bir hal almışken koruyun çocuklarınızı hayal dünyasından. Gerçek hayat öyle olmuyor çünkü.


Ay yeter bu kadar ahkam kestiğim kaçıyorum ben J Keşke ülkemizde kitap okuma oranı yüksek olsaydı. O zaman hiçbir şey bu kadar kötü olmazdı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder