18 Haziran 2016 Cumartesi

# abant gölü # abant gölü ve cennet

ROTALAR CENNETE, ABANT GÖLÜ'NE


Yine geldi mi bi hafta sonu daha. Yine başladı mı kavurucu sıcaklar. Yine durulmaz mı güzelim cumartesi evlerde. Yine ihtiyaç mı var biraz cennete? O zaman istikamet Abant Gölüüüüüü J Ay bir de tam Abant havaları bu havalar. Mis gibidir mis. Akşamında üşütür hatta biraz, kavruluyoruz ya burda bi nefes alamıyoruz ya binaları aşıp da. Gidin yaa atın kendinizi cennetin kollarına. Seyir yapın güzelim göl kenarında belki faytonla diyeceğim de kıyamıyorum atlara. Yürüyün güzelim ağaçlarla döşenmiş gölün yamacında, ne yapacaksınız faytonu atı. Yani atın kendinizi bi Abant’a da J

Demek ki neymiş, bu hafta sonu planlara dahil etmemiz gereken yegane cennetlerden biri, Abant Gölü. İstanbul’da yaşayanlar pek çok defa gidip görmüştür zannımca. Ama hayıflanıp üzülenler de vardır; “ulan İstanbul’da yaşıyoruz ama bi vakit bulup gidemiyoruz bir yerlere” diye. Alın size fırsat işte. İstanbul’a yakın ama bir o kadar uzak, oksijen bahçesi. Ama gitmişken kalın da bir gece. Bakın sabahında nasıl da dinç ve huzurlu nasıl da enerjik uyanıyorsunuz. Yalnız ben yaşlanıyorum galiba ha. Dikkat ettim de son yazılarda ne bileyim hep böyle bi huzurdan yok efendim dinginlikten rahatlıktan bahseder oldum. Ayy kıyamam kendime beeenn. Daha nice yazılarla buluşacaktım sizinle, daha nice rotalar oluşturacaktım naçizane. Ayy daha içimi tam anlamıyla dökememiştim satırlara. Omzuma yıllar ağır geliyorsa demek. Ben elimi eteğimi çekeyim kapitalist sistemden de oturayım evimde şu aciz ömrüm yettiğince yazıp durayım. Yorulunca iki film birkaç satır kitap okuyup tekrar yazayım hatta. Hem belki yazmak için ben de Pierre Loti misali bulurum gizli kalmış bi köşe J Neyse Abant’ı bitireyim de düşünürüm bu konuyu bilare yine J


Arkadaşlar baktığımız zaman İstanbul deyince taşı toprağı altın diyoruz ya bir yok öyle bir şey iki altın olsa ne olur cenneti vermedikten sonra derler bu sözü ortaya atan adama. Dünya kadar paran olsun var olan güzellikleri keşfedemedikten sonra değil mi ama. Geçtiğimiz hafta Atatürk Arberotumu’nu ele almıştık yine cennet misali. Böyle yerlerin nesli tükenmeden, gezin görün arkadaşlar. Madem bir kereye mahsus bahşedilmiş bu hayat bize, amaann hayatınızı yaşayın valla. Yarını düşünmekten günü kaybediyoruz. Onun için al yanına sevdiceğini arkadaşım basın gidin kafa dinlemeye, gezmeye, aşkınızı tazelemeye, göle nazır romantik bir akşam yemeği yemeye. 

Etrafındaki dağlardan eriyen kar suları ve dereler el birliğiyle Abant Gölü’nü besliyor arkadaşlar. Bundan mütevellit gölün suyu hep berrak hep tertemiz. Gerçi çevresi de tabiat parkı kapsamında hunharca koruma altında. Göle yakın da 4 adet piknik alanı var. Bu da demek oluyor ki Abant’a gittiğinizde illaki kalmak zorunda değilsiniz tabii ki de. Günübirlik piknik yap dön ohh valla bu bile yeter. Ama bana sorarsanız bir gece kalın derim. Sabah erken saatte inin gölün yanına, tertemiz göl havasını ve ağaçların yaymakta cimrilik yapmadığı o oksijeni çek ciğerlerine. Sonra bak bakalım günün nasıl geçiyor. Hey yavrum heyy böyle bi mutluluk böyle bir enerji hali yok. Hayır bir de o kadar temiz ki havası hakkaten, öğleye kadar uyuma ihtiyacı hissetmiyorsunuz. Sabahın erken saatlerinde gece ne kadar geç yatmış olursanız olun gayet de uykusunu ziyadesiyle almış insan mutluluğuyla uyanıyorsunuz. Aldınız mı temiz havanızı e haliyle karnınız acıkır. Gölün etrafında hem otellerin restoranları hem de kendi halinde o kadar leziz restoranlar var ki, gidin misss gibi kahvaltınız edin. Evet evet hemen gölün kenarında. Yemelere doymuyorsunuz inan olsun J yalnız söylemeden geçemeyeceğim, Abant Gölü çevresi dağlarla çevrili. Yüksek yüksek hem de. Haliyle kışın yaban domuzlarıyla karşılaşma ihtimali baya yüksek oluyor bilginize arz ederim. Hatta bu dağlarda tilki bile yaşıyormuş aldığım duyumlara göre. Ama yani gitmişken dağa çıkacak haliniz yoktur zannımca J


Normal tempoda yürüyüşle gölün çevresini turlamak 1 ila 1,5 saat sürüyor. Tabi isterseniz bisiklet, at, fayton da kullanabilirsiniz ama yürümek en sağlıklısı yahu temiz havayı ciğerlerde yer kalmayıncaya kadar soluyarak. Ay millet bir de gölün manzarası, göl kıyısından bile olağanüstü. Bir de etrafındaki tepelere çıkınca oradan bakın seyrine. Allaaahhhhh o ne manzara J Abant’ın işte en güzel özelliklerinden biri belki de en önemlisi belki de değil direkt en önemlisi, doğal güzellikler olması. Bıktık tabi yapay güzelliklerin seyrinden, onun için bulunmaz nimet İstanbul’da yaşayanlar için. Yani tabii ki sadece İstanbul’da yaşayalar için yazmıyorum bunları. Ankara’daki dostlar siz de gelin yaa bakmayın siz bana J Yalnız var ya gölde yetişen alabalığın tadı Abant Alası diye geçiyor, yok böyle bi lezzet. Balığa düşkün olmayan ben bu tada bittim desem yeridir. Eğer gideceksiniz Abant’a gölün alabalığından yemeden dönmeyin valla. Mis missss JArkadaşlar tabi gitmişken biraz kültürlenip dönmekte de yarar var. Yani tamam göl dedik, balık dedik, ağaç dedik de bir de Tabiat Parkı içinde bulunan tanıtım merkezi var yani şey adı tam olarak bu mu emin değilim ama içeride bölgede var olan hayvanların doldurulmuş halleri sergileniyor. Tamamen doğal müze, biraz ürkütücü ama pek güzel bir yer. Gitmişken buraya uğramayı ihmal etmeyin derim.

Daha ne diyeyim bilemedim ki ben J Velhasıl, havalar da dediğim gibi kavurucu olma yolunda emin adımlarla ilerlerken, en iyisi hengameden kaçıp biraz kafa dinlemek. Doğal güzellikleri keşfetmek için geç kalmayın millet. Al yanına sevdiğini, eşini, arkadaşlarını, aileni ya da her kimiyse çıkın çıkın gidin Abant’a. Güvenin bana pişman olmayacaksınız. Haa yookk ben bina seviyorum, ben kalabalık seviyorum, vay efendim ben gürültü seviyorum diyorsanız, o da sizin tercihiniz beeeee der konuyu noktalarım J




Herkese mutlu mu mutlu hafta sonları olsuuuunnnn J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder