İlişki doktoru,
uzmanı, bilir kişisi, bilim kadını, araştırmacısı gibi klas misyonlarım yok ama ilişkiler üzerine bir şeyler yazıp
çizmeyi pek seviyorum. Nihayetinde ağaç kovuğunda yetişmedim a dostlar.
Yaşanmışlıklar, görüp tecrübe ettiklerim, yaşadıklarım derken ne yani benim de
iki kelamım olmasın mı yani :)
Önemli olan yaşanmışlıklardan ders almak tamam mı? Haa durun yaa bunun sanki
pek de alakası yokmuş gibi konumuzla. Olsun kulağımıza her daim küpe olsun
diyerekten söylemekte yarar var; ne yaşarsanız yaşayın arkadaşlar. Bu bazen
içinden çıkılamayacak bir girdap gibi gözükse de gözünüze ya da tam tersi cenneti
aratmayacak şartlarda ve mutlulukta yaşıyor da olsanız, ne yapın edin de
yaşadığınız her şeyden dersler almayı bilin. İnan olsun ben yaptım oldu :)
Arkadaşlar bazı kaynaklarda, yazılarda, araştırmalarda
aldatılan kişinin bunu rahatça söyleyemediği, gururuna yediremediği için ve
daha da önemlisi utandığı için bu durumu başkalarına anlatamadığı
söylenmektedir. Genelleme yapmadan söylemem gerekirse, büyük bir çoğunluk
aldatılmıştır diye düşünmekteyim ben. Özellikle kadınlar. Çünkü yapılan
araştırmaları da geçtim benim de gözlemlerim ve düşüncelerim de bu yönde,
kadınların aldatma oranı erkeklere nazaran daha düşük. Tabii ki bunda pek çok
etken var. Toplum görüş ve düşünceleri başta olmak üzere kadınlar duygusal anlamda daha fazla bağlandıkları için haliyle aldatma
olayı daha az görülmektedir. İlk madde olarak toplum görüş ve düşüncelerinde
ise, hepimiz biliyoruz ki erkek aldatınca elinin kiri kadın aldatınca da neyse
gerisini tamamlayın :)
peki insanlar birbirlerini neden aldatır yahu neden? İnanın aklım almıyor ve
acayip sinirleniyorum bu duruma. Kadın erkek fark etmez, o aldatan kişinin
aldatılan üzerinde oluşturduğu eziklik ve travma var ya inan olsun başka bir
şeye benzemiyor. En kötüsü de o kadar güvensiz
oluyorsunuz ki hem karşı tarafa hem de karşı cinse. Ee olan yeminle
aldatılana oluyor. Ve nedense bir çok erkek aldatılmayı sadece fiziksel boyut
olarak düşünüyor. Kimse kusura bakmasın ama aldatmak sadece üçüncü kişiyle aynı yatağı paylaşmak değildir.
Gözle dahi aldatılır kişi. Sanal ortamda bile. Bir başkasını bakıp onu
arzulamak bile aldatmaktır. Sosyal medyada başkalarının açık saçık ya da seksi
fotoğraflarını beğenmek ve bunları takip etmek de aldatmadır. Bu kadar basit
değil yani, bilmem anlatabiliyor muyum?
Peki aldatılmak
affedilir mi? Nasıl bir handikap öyle değil mi? Affetsen bir dert
affetmesen bin. Ama galiba bu durumu kadınların affetme oranı bir tık daha yüksek. Erkekler asla. Geri dönüp
bakmadan çekip gidebilir. Çünkü erkeklik
gururu onuru denen bir durum var ya hah işte o zarar görmüştür, bunun asla
affı olmazdır. Ama kendileri yaptıkları zaman da şeytana uydumlar,
alkollüydümler, ego durumları savunma olarak cirit atıyor laf salatası
arasında. Kadın daha mı affedicidir yoksa kaybetmekten korkuyor olmak mı bu
durumun kabulleniş nedeni? Esasında emin değilim ve eminim kimse de emin
olamayacak. Yüzyıllardır süregelen bir sıkıntı ve hala neden aldatılır konusu tam olarak açıklığa kavuşmuş bir olay da
değildir. Bu durumun araştırmaları da sonuç vermiyor. E nasıl versin?
Milyarlarca insan ve dolayısıyla milyarlarca farklı karakter söz konusu. Peki
yineliyorum sorumu; aldatılmak affedilir mi?
Arkadaşlar bu konu hakkında herkesin düşüncesi farklı. Ben
derim affedilir siz karşı çıkar asla diye duvar örersiniz. Ben şuna inanan bir
insanım, bir olay bir kere yapılırsa hata ikinci kez aynı olay tekrarlanıyorsa
ne yazık ki bu tam anlamıyla tercihtir. Herkes ikinci bir şansı hak eder diye
düşünmekteyim ben. Haa ama sonuçlara katlanmak suretiyle. Aldatılmak aldatılan kişi
üzerinde ciddi bir travma ve güvensizlik oluşturur. Tamam affettin affetmesine
ama ondan sonra karşı tarafın devamlı telefonunu kurcalama, sosyal medyada
takibi artırma (sosyal medyanın bu anlamdaki gücünü asla hafife almayın),
dediklerinin altında başka bir şey arama, acaba sorusunun asla beyinden
atılamaması gibi durumlara hazırlıklı olun. İleriyi göremiyoruz ki anasını
satayım kesin karar alıp da ya herro ya merro diyelim :) Ancak şöyle bir durum var,
bazı aldatılma olaylarından sonra ilişki ya da evlilikler daha sağlıklı devam
etmeye başlıyor. Aldatan kişi
affedildiği için eşine/sevgilisine büyük saygı duymaya başlıyor ve en
nihayetinde hatasını anlamış oluyor. Amaaa sanılmasın ki sonuç hep böyle güzel
oluyor, değil tabii ki. Bazı vakalarda da aldatan kişi, amaann nasıl olsa
affediyor e benden vazgeçemiyor, belli ki beni kaybetmekten de korkuyor o halde
ver elini yeni üçüncü şahıslar diye haltlar karıştırmaya devam ediyor. Bu
durumda nasıl bir öneride bulunulmalı, nasıl yol gösterilmeli ya da nasıl
kararlar alınmalı işte bunu kimse bilmiyor ve bilemez de. Bu tamamen çiftler
arasındaki fiziksel ve duygusal bağ
ile ilgili. Bazı insanlar nettir, bırakın aldatılmayı yalanı ilgisizliği bile
affetmez. Basar gider. Bazıları da daha ılımlıdır, şans vermeyi yeğler. Tekrar
denemek ister. Ama asla üçüncü bir şans söz konusu dahi olamaz.
Zaten ne dedik, bir olay bir kez yapılırsa hata ikinci kez
yapılırsa tercihtir ee üçüncü şıkka zaten seçenek kalmıyor ki :) Aldatılan kadının
affetmesi daha kolay oluyor ancak erkeklerde af diye bir kelime alıp başını gidiyor aldatılma olaylarında.
Erkekler gururuna da onuruna da erkekliğine de yediremiyor ve hazmedemiyor bu
durumu. Kadın yaptı ya, kadın nasıl bunu yapar diye basıyor yaygarayı. Aslında
bunun kadını erkeği yok arkadaşlar. Kim yapıyorsa yapsın aldatma kesinlikle
karakter zayıflığından kaynaklanıyor bence. Kaldı ki can alıcı soru şu; seven insan altadır mı? Aldatma iki
taraf üzerinde de çeşitli etkilere neden oluyor millet. Aldatan kişi kendini
suçlu hissedermiş mesela ( kişiden kişiye değişir bence bu durum ), kendine
yediremiyormuş, eşine ya da sevgilisine karşı suçluluk duygusu taşıyormuş
içinde falan filan. Bunlar bir şey mi yaa asıl aldatılan kişinin yaşadığı
duygulara göz atalım isterim ben. Şöyle ki aldatılan kişi; kendine güven sorunu
yaşamaya başlar (ben çirkin miyim, ben aciz miyim gibi), kendini suçlar (ben mi
sürükledim onu bu yola diye), intikam olmak ister (o da karşısındaki aldatmak
ister), güvensizlik en belirgin karakter özelliği olmaya başlar (kişinin
telefonlarını hunharca karıştırmaya başlar), kendince ön yargılar yaratmaya
başlar (bütün erkekler/kadınlar aynı), depresyona girer üzüntüden ve sinirden
dolayı, boşluk ve yalnızlık hissi yaşamaya başlar, yaşanılan acıyı en aza
indirebilmek adına hoşlanmadığı insanlarla duygusal bağlar kurmaya çalışır. Ee
şimdi siz söyleyin arkadaşlar, hangi tarafın hissiyatları daha yaralayıcı?
Bunca şey yazdım evet ama tutup da, “olsun arkadaşlar ikinci
şansı verin. Hemen ilişkinizi/evliliğinizi bitirmeyin. Herkes hata yapar,
boşver ilişkinizi çöpe atmayın” asla demeyeceğim. Nihayetinde bu iki kişi
arasında ya hallolacak ya da sonsuza dek bitecek. Bu konuda yön vermek asla
haddime değil ve kimsenin de olmamalı bence. Olumlu olumsuz kişi kendi yaşamak
ister. Hem çok da güzel bir söz vardır ya, bir müsibet bin nasihate bedeldir
diye. Bizler ne dersek diyelim, affedecek olan da yol verecek olan da yine
sizsiniz. Bu durumda beynin söyledikleri mi baz alınmalı yoksa kalbeme
sorulmalı burası da handikap. Ama siz siz olun, konu ne olursa olsun beynin
söylediklerini göz ardı etmeyin. Duygular bazen yanıltıcı olabiliyor aşkın
etkisiyle, beyin ise her zaman daha akılcı yaklaştığından dolayı bir tık daha
dikkate alınmalı diye düşünüyorum.
Ancak şunu da bilin ki, kim ne suretle aldatıyorsa aldatsın
geride bıraktığına yaşattığı o travma ve
karakterinde oluşacak değişiklikler ne olursa olsun affedilemez. Kişiyi belki
affedersiniz ama sizi bu hale soktuğundan dolayı da, karşı taraftan ya anlayış
bekleyin ya da göz alın olur mu :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder