Arkadaşlar müjdeeeeeeee, aşkın ömrü hesaplanmış. Duyanlar
duymayanlara haberi yaysın, aşkın ömrü hesaplanmıııışşşşşşş :) Hah işte yıllardır
7’den 77’ye merak ettiğimiz, kendi kendimize sorduğumuz yetmezmiş gibi
arkadaşlara eşe dosta da danıştığımız, akıllara yapışıp kalan, çözüm bulacağız
diye denemediğimiz ilişki şekli kalmayan o çılgın soruya cevap nihayet
İngiltere'den geldi; aşkın ömrü 937,5 günmüş :)
Valla şahsen İsveçli bilim adamlarından beklerdim böyle bir
atak ama İngiltere’de yetişmiş güzide bilim adamları da boş durmamış, yememiş
içmemiş ve aşkın ömrünü hesaplamak suretiyle, aşkın süresini bizlerle uzuunn
deneyler sonucu paylaşmış. Valla helal olsun ne diyeyim. Ancak ben yine pek
tabii ki katılmıyorum, bu araştırmaya da karşıyım sonucuna da. Ne demekmiş aşkın
ömrü hesaplandı. Ya sen benim aşkımın ne kadar sürdüğünü nereden bileceksin?
Benim nasıl bir yoğunlukta sevdiğimi, severken nasıl hissettiğimi, aşkımın
hunharca çılgınlar gibi ömürlük olduğunu nereden bileceksin bilim adamı ha
nereden bileceksin? Durun kendi düşüncelerimi yazmadan evvel araştırmayı nasıl
yapmışlar bunu paylaşayım sizlerle. Şimdi millet dedim ya hani boş durmuyor
tabi yaradılış gereği sen ben gibi düşünmeyip sıra dışı araştırmalarla
adlarından devamlı söz ettiren bilim adamları, yine demişler ki aşk geçmişten
günümüze hatta geleceğe devamlı var olacak bir his. E bi araştıralım bakalım
neymiş ne kadarmış ömrü diye, veeee yukarıda da dediğim 937,5 günmüş işte ömrü.
Araştırmayı şöyle yapmışlar, beyin fonksiyonlarını incelemiş bilim adamları
önce ve beynin romantizm süresini hesaplamışlar işte. Manyetik Rezonans (mr)
görüntüleme tekniği kullanılarak yapılan araştırmada, deneye katılan çiftlerin
%83’ü evliliklerinin ilk yıllarında el ele tutuştuğunu 937,5 gün sonra ise bu
oranın %38’e düştüğünü belirlemişler. Hatta evliliğin üçüncü yılı ve sonrasında
ise özel günlerin, yıl dönümlerinin kutlanması gibi bir heyecan ortadan
kalkıyormuş. Ayy yazık valla biz kadınlara. Biz ki, özel günlere yemeyip
içmeyip hazırlanıp, sevdiceğimize ne hediye edeceğimize taa aylar öncesinde
karar vermiş oluruz. Yani bizim için önemli ne var tüm hayatımız boyunca sürse.
Hele hele de doğum günleri ve yıl dönümleri. En önemlisi bu ikisi değil mi yaa :)
Şimdi arkadaşlar kızıyorum ben bilim adamlarının böyle
araştırmalar yapmalarına ve sonuçlarını büyük bir gururla insanlıkla
paylaşmalarına. Çünkü benim mantığımca, aşkın bilimsel açıklaması olamaz yaa ve
haliyle bilimsel sonuçları da. Yahu bu duygu işidir bilim adamı kişisi, yürek
işidir, gönül işidir. Sen bilmem kaç kişi üzerinde yaptın araştırmanı ve bunu
genele yayıyorsun. Sebep? Atomun patlaması değil ki yahu bu ya da bomba hazırlanışı.
Gönül gönül anlatabildim mi acaba? Hayır yani aklım almıyor ki, yürek nasıl
deneye tabii tutulur? Benim hissettiğimle x kişisinin hissettiği aynı mı ya?
Ben belki hunharca seviyorum, x kişi de sadece seviyor. Sen onla beni nasıl bir
tutarsın? Sen benim duygularımı nasıl başkasıyla eş değer alırsın, ya da
onunkini benimkiyle. Arkadaşlar dediğim gibi ben böyle işin içine histir,
yürektir, kalptir giren araştırmaları sevmiyorum ve sonucu da geçerli
bulmuyorum. Milyarlarca insan yaşıyor bu galakside ya. Bin bir çeşit karakter,
huy bilmem ne. Herkesin aşkı yaşaması bir midir yani? Sen resmen araştırmanla
bunu bana söylüyorsun. Evet herkes aynı hisseder evet herkes aşkı aynı yaşar
evet herkesin aşkı yaşayış şekli aynıdır. Yaa bi git allasen bilim adamı abicim
bi git. Özelden başlayarak yaptığın araştırmayı genele yayamazsın tamam mı? Bu
kadar farklı insan varken yaptığın araştırmanın herkeste aynı etkiyi
yaratacağını ve konumuzla alakası bakımından inceleyecek olursak da herkesin aşkı
yaşama süresinin aynı olacağını söyleyemezsin bana. Haa tamam şuna katılırım,
belirli bir zamandan sonra özel günlerin kutlanma sıklığı azalıyor olabilir, el
ele tutuşma oranı düşüyor olabilir. Tamam bak bunlara amennah. Ama çıkıp da
insanlığın karşısına, aşkın ömrü 937,5 gündür diye net bir sayı veremezsin.
Ben şuna inanan bir insanım, insan hayatı boyunca sadece ve
sadece 1 kez aşık olur. Evet evet sadece 1 kez tabi bu gerçek bir aşksa.
Herkesin aşkı hissetme ve yaşama şekli farklıdır. Bazıları aşık olduğunu sanır
ama bazıları gerçekten aşık olur. Yüreği yana yana, heyecandan ölme raddesine
gele gele yaşar aşkını. Her yerde onu görmekle birlikte rüzgarın getirdiği her
kokuda onu ararsın, an ya sadece bir an çıksın istersin aklından ama mümkün
değil, salise saniye dakika saat. Bütün zaman dilimleri ona ayrılmıştır resmen,
beynin sadece onu düşünür yüreğin sadece onun için atar ve onu hissetmek ister.
Sesiyle can bulur suskunluğuyla solarsın. Ufacık tartışmalara tahammül
edemezsin, kıyamazsın ve kıyamaz seven sana.
Aşkın tanımı yapacak halim yok
tabii ki ama şunu biliyorum ki aşkın asla bir süresi yoktur. Çünkü aşk
ömürlüktür. Dediğim gibi böylesine şiddetli duyguları kişi hayatı boyunca
sadece tek bir kişiye hisseder ve onda kalır. Haa sonrası elbette olur, ilişki
biter yollar ayrılır ama akıl kalmıştır o gidende. Ömrün boyunca unutamazsın
onu bir daha. Ne adını, ne sesini, ne kokusunu, ne ellerini hiç ama hiçbir
özelliğini unutamazsın bir daha. Gülüşünü unutamazsın yaa. Kızdığında nasıl
baktığını da. Onun için aşkın ömründen bahsetmeyin bilim adamları, gerçek aşkın
asla ömrü yoktur çünkü. Ondan öncesi oldu ve sonrası da olacak, hayat bu.
Yaşamaya devam ettiğimiz sürece kalbimiz de çarpacak elbet başkaları için. Ama
aynı tempoda değil, aynı hisleri duymayacaksın bir daha, ha belki daha iyi
zaman geçirirsin yeni kişiyle belki daha çok bağlanırsın. Ama o yürek var ya o
yürek, gidende kaldı bir kere geçmişler ola. Günümüz aşkları gibi (tabi adı
gerçekten aşksa eğer) sadece yatakta değildir hissedilen yürek atışı, sadece
gezmelerde saklı değildir eğlence anlayışı. Ayrılık yaşandığında bir hafta
gözyaşı dökmekte de değildir. Gözyaşına ne hacet, yürek her gün kanadıktan
sonra zaten. Aşkın ömrünü hesaplayamazsın anam babam, tahmin dahi edemezsin.
Gelmiş aşkın ömrü şu kadardır diyor. Sadece yara artık
kanamamaya başlar. Hislerin yavaş yavaş iflas etmeye başlar. Hani bir yerin
kesildiğinde yara iyileşir ama nasıl ki teninde kesik izi kalır, hah işte o
misal. Aşkın da izi kalır yüreğinin derininde. Zamanla görünüşü iyileşmeye
başlar ama maalesef ki yara izi denen bir gerçek var, aşk izi gibi. Onun için
aşkın ömrünü hesaplayamazsın sen çok bilmiş bilim adamları. Tamam siz yine
araştırma yapın, insanlığı bilgilendiren engin deney sonuçlarıyla ama yüreğin
deneyi olmaz işte derdim bu benim. Herkeste aynı atmaz ki o kalp. Herkeste aynı
hissettirmez aşk kendini bence.
Neyse millet velhasıl, bilim adamlarına göre aşkın ömrü var
ama benim kitabımda yok. Sizlerde “aa bilim adamları nasıl olsa araştırma
yapmış, sadık kalalım ya da deneyelim bakalım doğru mu” kafalarına girmeden,
aşkınızı doya doya yaşayın yahu. Bırakın herkes süresi hakkında atıp tutsun bir
şeyler. Siz yüreğinize kulak verin, bilimi karıştırmayın kalbin atan sayısına
da gününe de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder